1994 yılının Ağustosunda üniversiteye başladıktan sonra bir de kendi evime taşınma telaşına düşmüştüm. İlk birkaç ay, tanıdık çok olsa da üniversite hayatına ve kendi evimde bağımsız, yalnız yaşamaya alışmakla geçmişti.
Çevre edinmekte hiçbir zaman sıkıntım olmamıştı ve zaten liseden bir arkadaşım benimle aynı okuldaydı. Kısa sürede samimi olduğumuz beş altı kişi daha eklendiğinde grubumuza, aslında daha sonra gelecek zamanlarda neler yaşayabileceğimiz baştan belliydi.
Ben zaten zırdelinin tekiydim! Liseden arkadaşım Aslı da benden pek farklı değildi. Onunla birlikte daha lise zamanlarımızda yaptıklarımız sayesinde, yaşıtlarımız arasında pek de iyi olmayan kendimizce bir ün edinmiştik bütün okulda… Ama diğerlerinin de eklenmesiyle zıvanadan çıkacağımız günler başlamıştı.
Her biri birbirinden deli, hatta bir araya geldiğinde birbirini daha beter yoldan çıkaran yedi kız! Ve o dönem tam delişmen zamanlarımızdı. Kısacık, hatta kalça hizasında giyilen etekler, transparan elbiseler, uçuk makyajlar, saçma sapan tavırlar zamanı…
Yaşadığım ilk saçmalık onlardan bağımsız, hatta okulla bile alakası olmayan, evimde yaşadığım bir olaydı. Geçen birkaç ay sonunda, evime gelip ortalığı toparlamaktan sıkılan annem, apartman görevlisinin eşinin evlere temizliğe gittiğini öğrenmişti.
Evim genelde bütün toplanmaların ve partilerin merkezi olduğundan, ortalık inanılmaz derecede dağılıyordu. Annemin geldiği günler onun hoşuna gitmeyecek şeyleri baştan biraz toparlasam bile, genelde annemin,
“Kızım bu ne hal!” tarzında söylemleri ve kınayan bakışlarıyla karşılaşıyordum. Böylece kadının, haftanın iki, hatta bazı zamanlar üç günü eve temizliğe gelmesine ve kadına evin bir anahtarının verilmesi kararlaştırıldı!
Bu kararın üstünden çok uzun bir süre geçmeden saçmalıklar başladı zaten… İlginç ve anlam veremediğim bir durumu fark etmem çok zaman almadı. Hem temiz hem kirli iç çamaşırlarımda zaman zaman bir nem veya kaskatı kesilmiş bazı kısımlar oluyordu. Çoğunlukla da tam vajinamın denk geldiği bölgede…
İlk zamanlar pek umursamadım. Nemin kirli sepetindeki külotlarımda benden kalan, temizler içinde de yıkamadan kalan bir şey olduğunu düşündüm safça…
Külotlarımdaki katılığı ise kendi akıntılarımdan kaynaklanan bir şey diye açıklasam da, temizlerde ne olabileceğini tahmin edemiyordum hiç bir şekilde… Hemen hemen bütün iç çamaşırlarım bu halde olduğundan, kendimce yaptığım bu saf açıklamaları gerçek varsayarak kullanıyordum yine de…
Fakat bu durum neredeyse bir ay kadar devam edince ciddi anlamda meraklanmaya başladım. Akıl yürütmeye, neden olabileceği konusunda varsayımlarda bulunmaya çalışıyordum sürekli… Aklımdan geçen bir senaryonun, o anda olasılığı en düşük olduğunu düşünsem de, aslında doğru olduğunu uzun ve zahmetli bir yoldan öğrendim.
Mesele basitti aslında… Birinin iç çamaşırlarımla haşır neşir olduğu hemen hemen şüphe götürmeyecek bir gerçekti ve külotlarımdaki nemin ve katılığın, aslında ‘Sperm!’ olduğu konusunda neredeyse emindim.
Fakat ilk zamanlarda şüphelendiğim isimler; evime gelen arkadaşlarımdı. Durumun aslında ne kadar farklı olduğunu, kurduğum bir sistem sayesinde anladım…
Evde basit kameralardan biri vardı ve bunu, evde verdiğim birkaç parti sırasında odama kurmuştum. Fakat kasetli sistem olduğundan en fazla iki saatlik çekim yapabiliyordu bu kameralar… Yine de, bu partiler sırasında kimseyi yakalayamamıştım.
Fikrimi değiştirip kamerayı, okula gitmeden önce kurmaya başladım. Bu şekilde olayın ne olduğunu görmem, kameranın yetersiz çekim süresi yüzünden yaklaşık iki haftamı aldı .
Okuldan eve döndüğüm bir gün, o sıralar rutin olarak yaptığım şekilde kırmızı şarabımı açıp, başka hiç bir şeyle ilgilenmeden kasedi başa sarıp izlemeye başladım. Boş odamı izlemeye alıştığımdan hızlı bir şekilde ileri sararak seyrediyordum.
Kameranın zamanı, hemen hemen bir saati gösterdiği sırada hızlı sarmada gördüğüm şey, yudumladığım şarabı halıma saçmama neden oldu. Eve temizliğe gelen kadının kocası, yani apartman görevlisi, yani daha da kaba bir tabirle kapıcı, odama girmişti!
Kamera ekranından seyrettiğim siyah beyaz görüntülerde adam odama girdikten sonra gayet rahat hareketlerle dolabımı açıyor, yurtdışından özenerek aldığım bazı özel iç çamaşırlarımla birlikte yatağıma geçiyor, pantolonunu ve külotunu çıkarıyordu. Sonrasında iç çamaşırlarımı değiştire değiştire, birini koklarken, diğerini eliyle penisine sürterek mastürbasyon yapıyordu!
Şok olmuş durumdaydım. Gördüklerime kesinlikle inanamıyordum. Fakat içimdeki o nemfoman orospu anında tepki vermişti. Kameradaki görüntüler daha sona gelmeden durdurdum ve adamın elinde gördüğüm külodumu bulmak için odama gittim. Paris’ten aldığım, kenarları beyaz dantelli, tamamı tül transparan olan siyah tanga külodumdu aradığım… Giymelere kıyamadığım…
Çekmeceleri biraz karıştırdığımda külodumu arkalara tıkıştırılmış halde buldum. Ve tam olması gereken yerde, yani vajinamın denk geldiği yerde, nemden biraz daha fazlası vardı. Saydam bir şekilde adamın spermlerini görebiliyordum.
Sanırım artık ne olduklarına şüphem kalmamıştı. Önce yavaşça parmağımla dokusunu hissettikten sonra burnuma yaklaştırarak keskin kokusunu içime çektim. İtiraf etmeliyim ki aldığım koku baştan çıkarıcıydı.
Daha fazlası için cesaret ederek dilimin ucuyla tadına baktım. İlk algıladığım tuzlu ve ekşi tadıydı. Bu ise anında bacak aramın karıncalanmasına neden oldu. İyice ıslandığım sırada, hızlı bir kararla altımdaki külotumu çıkardım, elimdekini geçirdim altıma ve çekiştirerek ağının vajina dudaklarımın arasına iyice girmesini sağladım.
Zevkten başım dönerken içeri geçerek, şarabımı bir dikişte bitirdim ve kadehimi tekrar doldururken aynı anda kameradaki donmuş görüntüyü tekrar başlattım…
Tahmin ettiğim gibi, kapıcı şu anda altımda olan küloduma titreyerek boşalıyordu. Adam boşalırken ben de elimi bacak arama götürerek külodumdaki ıslaklığı iyice içime bastırdım. Aldığım zevk gözlerimi kapatmama neden oldu.
Bu iğrenç adam külotlarımı kullanarak bana sahip oluyordu aslında! Benim bilgim ve isteğim dışımda dolaylı yolla olsa da benimle birlikte oluyor, aslında bir nevi tecavüz ediyordu bana haftalardır…
Bunun düşüncesi daha da ıslanmama neden oldu ve daha sert bir içkiye ihtiyacım olduğuna karar verdim. Bir elim hala külodumdaki ıslaklığı içime doğru bastırırken kamerayı yine durdurdum. Açık mutfağın, salona bakan tarafındaki tezgahın üzerinde dizilmiş içkilerden bir şişe Tekila çıkardım. Yanında küçük bir shot bardağı da alıp hemen kameranın karşısına geçtim yine…
Ama yeterli değildi. Olanları daha büyük görmek istiyordum ve hiç üşenmeden tekrar yerimden kalkarak, kameranın TV ara kablosunu aramaya başladım. Şanslı bir şekilde çabucak buldum kabloyu ve hızlıca kamerayı TV’ye bağladım.
Olayların başladığı yere kadar geri sarıp tekrar izlemeye başladım olan biteni… Kapıcının odama girmesinden, dolabımı karıştırmasına kadar bütün detayları koca ekran televizyonda izledim. Adam yatağıma oturup, altımdaki külotu penisine sarmasıyla aldığım zevk daha da arttı.
Kapıcı, penisini küloduma her sürttüğünde ben de aynı şekilde altımdaki o kirlenmiş külodu dudaklarımın arasına sürtüyordum. Adamın yaptıklarını seyrederken bir yandan da adamın külotumdaki yarı kurumuş haldeki spermleri ile mastürbasyon yapıyordum resmen ve aldığım zevk anlatılamaz derecedeydi.
Ve ilginç bir şekilde neredeyse ekranda külodumla otuzbir çeken kapıcıyla aynı anda boşaldım. Kendimi hiç kısıtlamadan yüksek sesle inleyerek boşaldım ve inanılmaz derecede zevk aldım…
Boşalırken kapattığım gözlerimi açarken, kameranın çektiklerinin de bittiğini ve kapıcının televizyondaki görüntülerden çıktığını düşünmüştüm, ama düşündüğüm gibi değildi.
Kapıcı başka bir külodumu eline almış ve dizlerini kırmış bir şekilde yatağıma oturmuştu. Tekrar ereksiyon olması için fazla zaman gerekmemişti. Bu sefer elindeki külodumu koklarken, yorganın altından çıkardığı yastığıma penisini sürttürerek mastürbasyon yapıyordu.
Benim de elimin bacak arama gitmesi için fazla zaman gerekmedi. Elim tekrar bacak arama giderken düşündüğüm şeyi yapmasını istiyordum içten içe… Ve az önce boşaldığıyla neredeyse aynı derecede yastığımın üzerine spermlerini attırdı.
Sonrasında elindeki külodumla yastığımın üstündekileri aceleyle sildikten sonra hızlıca giyindi ve ortalığa saçtığı iç çamaşırlarımı dolaba tıkıştırarak kameranın görüş alanından çıktı.
Kapıcı görüntüden kaybolduğu anda kamerayı durdurdum ve hemen yatak odama gittim. Ve o anda sabah aslında yatağımı düzgünce yaptığımı hatırladım. Oysa şimdi yastığım yorganın üstündeydi. Yastığı elime alarak yüzüme yaklaştırdım.
Külodumdan aldığım erkeksi kokuyu tekrar almam çok kolay olmuştu. Yastığı tekrar yatağıma koydum ve uzandım. Kokuyu aldığım kısımlara yüzümü gömdüm iyice… Bir yandan külodumun üstünden kendimi okşuyor, bir yandan yastıktaki o katı kısımları yalıyordum. Saat kaça kadar buna devam ettiğimi hatırlamıyorum, ama o gece belki üç kez daha kendimi tatmin ettim.
Ertesi gün karmakarışık bir kafayla uyandım. Aklımdan bir sürü şey geçiyordu. Bir ara kilitleri değiştirip, yeni anahtarı kapıcının eşine vermemeyi bile düşündüm. Ama bu çok çabuk gelip giden bir düşünce oldu.
Ve sonunda olumsuz bir tepki vermemeye karar verdim. Bu durum üç hafta daha aynı şekilde devam etti. Her akşam büyük bir heyecanla eve geliyor ve kapıcının boşaldığı külotlarımı bulup giyerek mastürbasyon yapıyordum.
Ve artık resmen adamı arzular hale geldim. Yaptığım mastürbasyonlar sırasında kapıcının beni becerdiğini hayal ediyordum ve aldığım zevk inanılmaz derecedeydi. Fakat bu kadarı elbette benim gibi bir nemfoman için yeterli değildi…
Oynadığım oyunlar çok basit bir şekilde başladı. Akşamları kapıcının ahlaksızca spermlerini boşalttığı külotları altıma geçirip, üstüme kısa bir tişört veya askılı giyiyordum. Altımda sadece o malum külotla, kapıcının çöpü almak için gelmesini bekliyordum. Ve adama o halde kapıyı açıyordum.
Bunu ilk yaptığım gün adam öyle bir renk değiştirdi ki, kalp krizi geçirecek sandım. Ne de olsa kırk elli yaş arası, hafif göbekli, bıyıklı ve pis sakallı, biraz kelleşmiş, çok klişe bir kapıcı tipindeydi.
Kapıya geldiği zamanlarda gittikçe daha cüretkar ve kışkırtıcı olmaya başladım. Açık seçik, o gün içine boşaldığı külodumu giydiğimi gösteriyordum adama…
Apartmandan çıkarken de bir bahane bulup merdivenlerin altında eteğimi uygun bir açıdan görmek için hazır oluyordu.
Ben de ona daha fazlasını göstermek için bacaklarımı iyice açarak iniyordum. Hatta son zamanlara doğru altıma iç çamaşırı giymeden, mini mini eteklerle şov yapmaya başladım. Kapalı garaja girdiğimde de fırsatı kaçırmamaya çalışıyordu.
Bazen elim kolum dolu geldiğimde, yardım etme bahanesiyle vücuduma dokunuyordu. Hatta bazen elimdekilerin düşmesini sanki engellemeye çalışıyormuş gibi arkamdan kalçalarıma yaslanıyordu.
Bu şekilde bir süre kapıcıya kendimi ve külotlarımı teşhir ederek geçti. Sonra bir gün, yöneticiden apartman görevlisinin bir hafta içerisinde işten ayrılacağını ve köyüne döneceğini öğrendim. Beni gün içinde heyecanlandıran teşhircilik oyunlarımı, külotlarımın sapık hayranını yitirecektim.
Bu duruma gerçekten üzülmüştüm. Oyuncağı elinden alınan çocuk gibi hissediyordum kendimi… Ve o anda bir karar verdim. Kapıcı gitmeden önce kendimi ona becertmek istiyordum.
Nasıl olsa köyüne dönüyordu artık ve sonrasında istese de beni rahatsız edemezdi. Ben de, bunca zaman boyunca dolaylı yoldan da olsa beni inanılmaz tatmin eden bu adamı gerçekten içimde hissedecektim.
Yalnız bir sorun vardı. Kapıcı, kendi konumu nedeniyle böyle bir adım atamazdı. Olayı benim başlatmam lazımdı. Basit ama etkili bir senaryo hazırladım. Bana yardım etmesi için çağıracaktım. Bazı lambaları değiştirmeme yardım etmesi için eve alacaktım kapıcıyı…
Cumartesi günü, adamı çağırmadan önce güzel bir duş yapıp iyice temizlendim. Tüm vücuduma çekici kokuları olan vücut losyonumu süründüm. Üstüme, göbeğimin epey üstünde biten bol bir askılı giydikten sonra altıma ultra mini pileli eteklerimden birini giydim.
Külot giymemiştim. Adamın vermek istediğim apaçık mesajı anlamaması riskini almak istemiyordum. En son kullandığım en seksi kokuyu da sürdükten sonra diafona basarak kapıcıyı çağırdım. Gelmesi sadece beş dakika sürdü.
Kapıyı açtığımda soluk soluğaydı. İçeri çağırıp yanmış bir kaç ampulü değiştirirken yardım etmesini istedim. Tasarladığım senaryo basitti. Ben sandalyenin üstüne çıkıp, sözde ampulü sökerken, o alttan her şeyi zaten görecekti ve gerisi çok kolay bir şekilde gelecekti.
“Ben takarım ampulü küçük hanım…” dedi. Benim düşündüğüm şeyin tam aksini yapmak istiyordu salak… İtiraz ettim,
“Yok ya, ben hallederim değiştirme işini… Sen yalnız sandalyeyi tutuver bana…”
Ve tasarladığım şekilde de oldu. Daha ilk ampul değiştirme sırasında mini eteğimin altından bütün bacak aramı sergiledim herife… Aşağıdan bakarken sanırım ön arka her yerimi görebiliyordu ve ben bundan büyük zevk alıyordum.
Hazinelerimi gören kapıcı kızarıp bozardı önce… Beni tutma bahanesiyle ellerini bacaklarıma, dizlerimin üstüne koydu. Ateş gibi yanan ellerinin, nasırlı kaba parmaklarının tenime temasıyla ürperdim.
Olabildiğince yavaş hareket ediyor, cesaretlenmesi için ona zaman tanıyordum. Bacaklarımı avuçlamasına itiraz etmediğimi, benden ses gelmediğini görünce de kısa sürede elleri yavaşça hareket etmeye, santim santim bacaklarımı okşayarak yukarı çıkmaya başladı.
Ben daha ampulü söktüğüm sırada elleri baldırlarım boyunca mesafe kat etmiş, zaten neredeyse dış dudaklarımın kenarındaydı. Başımı aşağıya çevirip onun bakışlarını yakaladığımda daha da ileri giderek bir parmağı ile dudaklarımın arasına girdi.
Gözlerimiz birleşmiş vaziyette, iki kızışmış vahşi hayvan gibi bakıştık bir süre… O sikecek gibi bakıyordu bana, ben yapacağı her şeye razı, istekli bir dişi kedi gibi… İkimiz de ne istediğimizi, az sonra neler olacağını biliyorduk. Am dudaklarımın arasındaki parmağı klitorisimi ezmeye başlayınca aldığım zevkle gözlerim kapandı,
“Ohhh…” diye inledim. Beklediğim, hayalini kurduğum olay gerçekleşiyordu. Spermleriyle kirlettiği külotlarımı okşayan parmaklar artık bedenimde dolaşıyordu. Benden gelen zevk inlemesini duyduğunda, bakışlarımdaki şehveti ve arzuyu okuduğunda, artık onun da hiçbir çekincesi kalmamıştı.
Bir tüy gibi kucaklayıverdi beni, kollarının arasına aldı. Kucağında bir bebek gibi taşıyıp yatak odama götürdü. Biraz sertçe yatağa bıraktı beni… Zaten minicik eteğim kasıklarıma kadar sıyrılmış vaziyette, düzeltmeye bile çalışmadan öylece onu bekledim. Şehvetle başım dönerek, içimden sular akmaya başlayan istekli vajinamla…
Gözlerini benim çıplaklığımı adeta içerek bedenimde dolaştırırken, telaşlı elleriyle pantolonunu indiriverdi. Videolarda ayıla bayıla seyrettiğim aleti taş gibi olmuştu çoktan… Bacaklarının arasında heyula gibi kalın ve baş kaldırmış, bana bakıyordu tek gözüyle…
Yaklaştı. Bacaklarımın arasına girdi. Eliyle tuttuğu kabarmış öldürücü görünen erkekliğini bir hamlede içime soktu. Öyle ıslanmıştım ki onu beklerken… Öyle zevk alıyordum ki… Islatmaya bile gerek kalmadan, yine de biraz zorlanarak, kayıverdi içime…
“Ohhh… Çok güzel…”
Islaktım yeterince ama sikinin kalınlığı… Az da olsa çevremdeki erkeklerle yaşadığım cinselliklerin alışıldık girişini beklerken ikiye ayrıldığımı hissettim o içime girerken… Yumruklarımı sıkıp gözlerimi yumdum. O kalın erkeklik organının am dudaklarımı yararak içime girişine katlanmaya çalıştım.
Sonunda başardım ama… Traşı uzamış kıllı kasıkları benim tüysüz kaymak gibi kasıklarıma yapıştığında derin bir nefes aldım. Kendimi sırtüstü yatağa bıraktım. Başım dönüyordu.
“Bekle…” diye fısıldayabildim kasılmış dudaklarımla… “Lütfen bekle biraz… Sen… Çok kalınsın… Biraz alışsın, ne olur…”
Siki gibi kendi de kocamandı herifin… Ayı gibi iri gövdesinin altında ezilerek yattım kısa bir süre…
Huylandım, gıdıklandım, boynumu sert bıyıklarından kaçırmaya çalışırken, etli dudaklarından bir akım geçti bedenime, kasıklarım alev alev yanmaya, sularım iyice akmaya başladı sanki… Ellerimi göğsüne dayayıp itmeye çalıştım, bir parça nefes almaya… Eziliyordum ağırlığının altında…
“Devam et…” diye tısladım. “Şimdi devam et… Sik beni… Azgın pilicini sik şimdi…”
Bacaklarımı beline dolayarak iyice kasıklarıma bastırdım adamı… O kalın sikiyle amımı yara yara inip kalkmaya, diplerime vurdura vurdura sikmeye başladı. Ve çok kısa bir sürede böğürerek bütün spermlerini içime boşalttı.
Orgazma bir adım bile yaklaşamamıştım, ama aldığım zevk inanılmaz boyutlardaydı. Bu alt sınıf adamın altında inlemek başka türlü bir tatmindi benim için… Sadece bedenimi değil, bütün benliğimi beceriyordu kapıcı… Sınıf ve kültür farkımızı, beni becererek ortadan kaldırıyordu sanki…
Bir süre içimde kalarak soluk soluğa üstüme yığıldı. Ben de bir yandan, altında kalçalarımı oynatarak içimdeki penisten zevk almaya çalışıyordum. Nefesini bir düzene soktuğunda, içimden çıkarak yanıma sırtüstü uzandı. Bir parça rahatlamıştım. Bacaklarımın arasını dolduran kalın erkekliğinden ve bedenimi ezen ağırlığından kurtulmak iyi gelmişti.
Durmadı. Beni saçlarımdan çekerek başımı kasıklarına kadar çekti, dudaklarımı penisine bastırdı. Hareketleri çok sertti ve hakaret ediyordu,
“Yala sikimi orospu… Ağzına al yarrağımı bakayım… Ohhh… İyice aç o amcık ağzını… Sok şunu ağzına, yala…”
Ve bu şekilde davranması beni irrite edeceğine tam aksine feci şekilde tahrik ediyordu. Kısa bir oral seks sonrası erkekliği tekrar kabardı. O koca sikinin yumruk gibi başı küçük ağzıma neredeyse sığmamaya başladı. Dudaklarım iyice geriliyor, zorlukla ağzımda hareket ediyordu.
Beni yüz üstü çevirerek bu sefer arkamdan zorlamaya başladı. Arkamdan becerilmeye pek alışık değildim, özellikle böylesine kalın bir penis tarafından… Ne kadar zorlasa da sikinin başı ancak biraz içime giriyordu ve ben de çığlık atmamak için yastığa yüzümü gömmüş haldeydim. Bir ara geri çekildiğinde, nefes nefese,
“Çekmecede krem var!” diyebildim, yatağın yanındaki komidini işaret ederek… “Ne olur, krem kullan…”
Normal şartlarda bu kadar kalın bir penisle anal seksi düşünmezdim bile… Ama bu adamın beni olabilecek her şekilde becermesini, bana sahip olmasını istiyordum.
Uzanarak kremi aldı ve hızlıca açarak, kaba ve sert hareketlerle arka deliğime sürmeye başladı.
“Oh yavrum, ne kadar küçük deliğin var senin… Götünü siken olmadı mı senin?”
“Çok değil… Hele senin gibisi hiç olmadı.” diyebildim.
Kremli parmakları büzüğümde okşayarak girişi alıştırırken ben de klitorisimle oynuyordum altında… Kalın parmak uçları neredeyse standart bir penis gibi girip çıkıyordu götümün deliğine…
Yeteri kadar krem sürdüğünü düşündüğünde parmaklarını çekti, biraz da kendini kremledi. Sonra iyice kayganlaşan penisini arka deliğime dayayarak tekrar yüklenmeye başladı. Bu şekilde bile içime girmesi zor oldu. Milim milim içime doğru ilerlerken canım inanılmaz bir şekilde acıyordu ve avaz avaz bağırmamak için dudağımı ısırıyordum.
Tamamı içime girdiğinde bir süre o şekilde durdu ve bu durumda bile zar zor nefes alıyordum. Yavaşça hareket etmeye başladı sonra…
Penisini her içime doğru ittiğinde nefesim kesiliyor, gözlerim kararıyordu. Alışmam uzun süre aldı, fakat benim alışmam kapıcının umurunda değildi zaten… Kısa sürede temposunu arttırarak daha da hızlandı. Her yüklenişinde gözlerimde şimşekler çakıyordu sanki.
Bir kez boşaldığından ikinci kez gelmesi uzun sürmüştü. Sonunda boşaldığında arkamdaki acı inanılmazdı. Kapıcı, ter içinde yatağıma sırt üstü devrildiğinde, ben bir süre aynı pozisyonda kaldım. Gözlerimden yaşlar geliyordu.
Kendimi zorlayarak kalktım ve bacaklarımın titremesine hakim olmaya çalışarak güçlükle banyoya gittim. Kendimi sıcak suyun altına atarak bir süre hareketsiz kaldım. Bir süre sonra suyu soğuğa çevirerek, buz gibi suyun beni canlandırmasını bekledim.
Biraz kendime geldiğimde hızlıca temizlendim ve duştan çıkarak kurulandım. Yatak odama geri döndüğümde kapıcı hala oradaydı. Çoktan gitmiş olduğunu düşünüyordum, ama benimle işinin daha yeni başladığı ortadaydı. Kaba bir tavırla,
“Nerede kaldın orospu?” diyerek karşıladı beni… Yatağımda kıllı gövdesiyle uzanmış, sikini okşayarak istekli gözlerle bana bakıyordu.
Bu tavrı içimdeki nemfomanın uyanarak, olabilecek en istekli şekilde cevap vermesi için yeterli oldu. Üstümdeki bornozu bir kenara atarak, yatağa, yanına gittim.
Bütün geceyi birlikte geçirdik. Sabaha kadar içimden çıkmadı diyebilirim. Buna sevişmek denemezdi. Yaptığımız düz bir seksti ve olabildiğince sertti. Kapıcı sabah giderken her yerim mosmor olmuştu ve iki deliğimde biriken spermler artık çarşafıma sızıyordu.
Kendime gelebilmek için bütün gün yataktan çıkmadım, akşama kadar uyudum. Kapıcının vücudumda bıraktığı morlukların ve bacak aramdaki zedelenmenin iyileşmesi için çok daha fazla zaman gerekmişti.
İki gün sonra… Okuldan eve geldiğimde, binanın girişinde yığılı eşyalar gördüm. Kapıcı, eşi ve çocukları tahminimce gelecek olan kamyonu bekliyorlardı.
Yanlarından geçip, apartmana girerken göz göze gelmemeye çalışsam da kapıcının yüzündeki alaylı gülümsemeyi gördüm. Ve karısının gözlerindeki nefreti…
“Biz gidiyoz…” dedi kadın dişlerinin arasından tıslayarak… Kocasının duyamayacağı kadar alçak bir sesle… Ve bir gözündeki morluğu fark ettim o konuşurken… Sanırım kocasıyla aralarında benim yüzümden küçük bir arbede yaşanmıştı.
“Hayırlı olsun, güle güle gidin.” diyebildim.
“Gidiyoz ama… Canın gene yarak isterse haber ver, kocamı göndereyim sana… İyice siksin seni orospu…”
Sesindeki nefret elle tutulacak gibiydi. Cevap veremedim. Başımı eğip yürüdüm geçtim.
Evet, azgın orospunun tekiydim ben, yalan söylemiyordu kadın…
Ama mutlu, tatmin olmuş, iliklerine kadar sekse doymuş bir orospu…
Hayatın mükemmel bir tablo olduğunu düşünüyordum. Babam, sonradan evlendiği ve öz annem kadar çok sevdiğim cici annem ve ben… Ta ki o güne kadar… Evimizde bomba patladığında lisedeydim. Okuldan eve geldiğimde ön kapımızda bavullar ve kutular buldum.
Kapı kilitliydi. Zili epeyce çaldıktan ve birkaç kez vurduktan sonra, annemin ağlamaktan şişmiş yüzü yandaki pencerede göründü. İçeriye girmem için kapıyı açtı, ben girdikten kapıyı yeniden kilitledi.
Anlaşıldı ki, eve zamansız gelen annem babamı başka bir kadınla yakalamıştı. Hıçkırıklar içinde bana sarılarak anlattıklarından öğrendiğim, babam yeni bir aşka yelken açmıştı. Kapıldığı yeni aşkı da ondokuzuncu doğum gününü kutlayalı çok olmamıştı. Kırk sekiz yaşındaki zengin bir işadamı için fena parça değildi elbette, kız için de büyük piyango…
Tek sorun, küçük sevgilisiyle aşna fişne yaparken babamın cici annemle evli olmasıydı. Daha da kötüsü, annem içeri girdiğinde o küçük azgın pilici kendi yataklarında beceriyor olmasıydı. Hatta annem kapının önünde onlara bakarak şok geçirirken, sevişme olayı son aşamada olduğundan kendini frenleyemeyen babam bir süre devam etmek zorunda kalmış.
Ayrıldılar. Annem yüzme havuzlu, iki katlı dubleks evi ve üvey oğlunu, yani beni aldı, gidecek yerim yoktu çünkü… Babam da çek defterini, şirketini ve valizini… Kızın tutucu ailesi, ikisinin en azından bir süreliğine evlenmek zorunda olduğunu düşünüyordu. Olayı bilen herkes de babamın küçük bir çocukla seks yapmaya çalışan bir sapık olduğu fikrindeydi. Pedofoli, ya da neyse, adını siz koyun.
Sonuç olarak, annem aşıkları kendi yatağında sevişirken yakaladığında, kız henüz ondokuz yaşındaydı; hiçbir yerde kabul görmüyorlardı. Annem kıçına tekmeyi bastı, kendi ailesi de, kızın ailesi de onları dışladılar, aşıklar defolup gitti. Birlikte bir ev alıp oraya taşındılar ve üç ay sonra düğünlerine davet edildim. Söylemeye gerek yok, lanet olası davetiyeyi yaktım.
En son bir yerlerde beraber mutlu mesut yaşadıklarını biliyordum. O zaten benim için çoktan ölmüştü. Baba olarak işe yaramazın tekiydi zaten ama yaşadığımız olay gösterdi ki, sikinin keyfine giden bir zamparadan başka bir şey değildi sevgili babam…
Ben ve cici anneme gelince… Babamla evlendiklerinde küçüktüm ben, bana elinden geldiği kadar anne sevgisi vermeye çalışmıştı. Ben de aynı şekilde severdim üvey annemi… Zampara babam sevgilisiyle çekip giderken öz oğlu olarak benim ne yapacağımı, ne olacağımı bile düşünmemişti.
İkimiz baş başaydık üvey annemle… Bizim evdeki durumu tarif etmek için depresyon kelimesi bile yetersizdi. Dersler kör topal, ite kaka okuduğum özel liseden mezun oldum, zar zor… Annem işine sarıldı, eski arkadaşlarını görmeyi bıraktı. Her bir araya geldiklerinde boşanmış olduğunu ve aldatılmış bir kadın olduğunu hatırlatmak isteyen insanlardı hepsi de…
Spor yapmayı bıraktım, daha da kötüsü okul takımında çok iyi durumda olmama rağmen basketbolu… Zamanımın çoğunu odamda video oyunları oynayarak geçirdim, bir nevi dünyadan ve gerçeklerden saklandım. Annem de çatır çatır her ay aldığı yüklü nafakaya rağmen uzun bir bunalım dönemini işiyle yatak odası arasında geçirdi. Aynı evde yaşayan iki ruh gibiydik ikimiz de…
Üniversite hayallerim mezuniyet notlarımla, giriş sınavlarındaki puanlarla klozete atılıp sifon çekildi. Liseden mezun olduğumda gerçekten bir halta yaramayan işe yaramazın teki hissediyordum kendimi…
Mezuniyet Haziran ayının ilk haftasındaydı ve babam nereden haber aldıysa törene katıldı utanmadan… Piç herife yüz vermedim, asla tek kelime etmedim. Üstelik yirmilik hamile karısını yanında getirmekte beis bile görmemişti orospu çocuğu… Törenin yapıldığı salondan çıkıp gözümde yaşlarla eve döndüm. Annemin çıkmasını bile bekleyemedim.
Sonradan öğrendim ki, annem orada kalıp sosyal sorunları olan, ailesinde sorun yaşayan çocuklar, bağımlılıklar konusunda uzmanlaşmış biri olan rehber öğretmenimizle oturup uzun uzun konuşmuş.
Anlaşılan annem son sınıfım boyunca yaşadığım korkunç ‘düşüşümü’ fark etmişti ve mezuniyet töreninde babamla yüzleşmemden sonra evimizi yeniden düzene sokma zamanının geldiğine karar vermişti.
Mezuniyetten bir hafta sonra annem kapımı çaldığında odamda video oyunları oynuyordum.
“İçeri gel…” diye seslendim. Annem başını yarı açık kapıdan uzatıp sordu.
“Canım… Bu öğleden sonra bir planın var mı?”
“Hayır, sadece vakit geçiriyorum.” dedim, bunu söylerken gözlerimi ekrandan ayırmıyordum.
Annem derin bir iç çekti ve tekrar konuşmadan önce bir an durakladı.
“Tarık, mayonu giy ve benimle havuzda buluş…” dedi otoriter bir tavırla…
“Ne… Neden?” Anlamamıştım.
“Beni duydun…” Annelerin o bıkkın sesiyle yanıtladı beni… “Ve senden istediğim şeyi yap. Şimdi lütfen… Havuz kenarında bekliyorum seni…”
Ben cevap vermeden kapıyı çekip gitti. İsteğini görmezden gelmeyi düşündüm önce, ama sesinde bir şey vardı. Oyunu kapattım ve soyunup mayomu geçirdim altıma, sonra merdivenlerden indim.
Mutfakta geçerken tezgahta annemi gördüm. Sırtı bana dönüktü ve ben veranda kapısına giderken giydiği beyaz kısa havlu kumaş bornozun uzun bacaklarının üzerinde ne kadar güzel göründüğünü, ona çok yakıştığını düşündüm.
Havuzun yanına iki şezlong ve arasına bir sehpa koymuştu annem… Üzerinde birer havlu vardı. Şezlongun birine uzanıp cildimi sıcak yaz güneşinin yakıcı hissine bıraktım.
Annem verandanın sürgü kapısını kaydırdı ve bana doğru yürümeye başladı. Sesi duyunca başımı kaldırıp ona baktım. Elinde iki buzlu çay bulunan iki koca bardağın bulunduğu küçük bir tepsi taşıyordu. Bardakların yanında da pek iyi bilmiyorum ama mutfaktaki yemek pişirme için kullandığı bir zamanlayıcı… Ne gibi bir amacı olduğunu anlayamadım önce… Zamanlayıcı?
Ona yardım etmek için kalkmadım. Bana doğru yürürken gözlerim uzun ve pırıl pırıl parlayan bacaklarına takıldı. Yüksek topuklu terlikleriyle attığı her adımda uyluk ve baldırlarının sımsıkı kaslarının dalgalandığını görebiliyordum.
“Ne yapıyorsun pis sapık, o senin annen…” diye kendimi azarladım gözlerimi zorlukla o güzel bacaklardan ayırırken…
Bakire olmasam da tam olarak bir Don Juan sayılmazdım. Geçmişte bir kaç kızla birlikte olmuştum. Dürüst olmak gerekirse, bir arabanın arka koltuğunda ya da okul köşesinde bir kızla öylesine takılmak, insanların iddia ettiği gibi hoş bir şey değildi benim için…
Annem aramızdaki küçük sehpanın üzerine iki buzlu çayı koydu, sonra kendi şezlonguna oturdu.
“Bak Tarık’çım” dedi yumuşakça. “Bu geçen yıl ikimiz için de… Şey… Biliyorsun, ikimiz için de pek iyi geçmedi.” Gözlerindeki hüznü görebiliyordum.
“Biliyorum annem, kesinlikle farkındayım…” diye cevapladım.
“Eh, okulun senin için bir savaş alanı biliyorum canım… Dürüst olmak gerekirse benim için de bir mücadeleden başka bir şey değil günlük yaşam…” İçini çekti. “Sanırım… Okuldaki rehber öğretmenle görüştüm. Sorunlarımızı biraz anlattım ona…”
“Babamın yaptıklarını mı anlattın?” Acı acı gülümsedim.
“Tarık… Küçük bir aile terapisi bize iyi gelecek. Sorunlarımıza belki yardımcı olabileceğini düşünüyorum.” Sözlerini bitirince bana baktı beklentiyle…
“Anne, yapmak istediğim son şey oturmak ve kişisel hayatım hakkında bir yabancıyla konuşmak, sırlarımı ona anlatmak… Ne olur unut bunu…” dedim bıkkınlıkla… Annem gülümsemeye çalıştığına göre, bu ifadeyi normal karşılamıştı.
“Ruhsal açıdan yaralı biri olarak, aslında seni anlıyorum.” dedi.“Yabancı biriyle konuşmak kolay bir şey değil… Hatta çok zor… Bunun yerine, sana bir teklifim var.” Uzanıp zamanlayıcıyı aldı ve düğmeyi hızla döndürdü.
“Şu andan itibaren sonraki bir saat bizim Aile Terapisi olacak. Konuşup içimizdekileri dökeceğiz. Bu bir saatlik konuşmada sadece doğruluk ve dürüstlük olacak; ikimiz de herhangi bir yargılama yapmayacağız, bu asla olmayacak. Olumlu ya da olumsuz… Sadece birbirimizi dinleyeceğiz.”
Zamanlayıcıyı çalıştırdı ve şezlongun arkalığına dayanarak uzandı. Geriye doğru eğilirken havlu kumaş bornozunu çıkarıp kenara koymuştu. Üzerinde bikinisi vardı sadece…
İlk başta bunun bir tür şaka olması gerektiğini düşündüm. Bunca zaman münzevi gibi yaşadıktan sonra açılmamızı istemek… Ama aramızda usulca tıklayan zamanlayıcı, annemin bu konuda ölümcül ciddi olduğunu anlamamı sağladı.
“Başlamamızı nasıl öneriyorsun peki?” diye sordum. “Nasıl ve nereden başlayalım?”
Derin bir nefes alarak havuza doğru baktı annem… Tanrım, o ikiz kürelerin nefes alıp verirken yükselip inmesini izlemek… Parlak kırmızı bikini üstünün göğüslerinin güzelliklerini kapamada yetersiz kalması… Herhangi bir tepki vermemek için bir erkeğin ceset olması gerekirdi ve ben ölmekten çok uzaktım.
“Benim adım Deniz…” dedi annem usulca… “Ben, kocası ondokuz yaşında bir orospu tarafından çalınan, kırk yaşında, boşanmış bir kadınım.” Kahretsin… Annem anlatmaya devam ederken yanında şok geçirerek oturdum, onu dinledim.
“Kendimi işime gömdüm…” Sesi yumuşak, ama netti. “Üzüntümü, acılarımı da kendi içime gömdüm. Arkadaşlarımı, en az benim kadar acı çeken oğlumu görmezden geldim.” Sorunu kabullenişinde bir alaycılık, kendine karşı bir acımasızlık hissettim.
“Ve her aynaya baktığımda gördüğüm bedenden nefret ediyorum.” Son sözlerindeyse yumuşak bir hıçkırık, bir çığlık vardı. Sustu, öylece kaldı.
Annemin sözleri bittiğinde şaşkındım. Kelimenin tam anlamıyla kalbini açmış ve masanın üzerine dökmüştü. Düşünmek için sessizce oturdum. Ona ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Sadece kim olduğumu ve ne hissettiğimi söyleyecektim. O kadar… İçimi çektim, havuza gözlerimi dikmiş vaziyette bu kez ben başladım.
“Adım Tarık…” Sesimi sakin tutmaya çalıştım. “Ben babamdan nefret eden ve annemi seven ondokuz yaşında bir erkeğim.” Annem oturduğu yerden beni saran şefkatli gözleriyle bakarak, sessizce dinliyordu beni…
“Liseyi son sınıfımda zar zor bitirdim. Eski samimi arkadaşlarımı terk ettim. Video oyunları oynayarak odamda inzivaya çekildim, saklandım. Sporda başarısız oldum, çünkü her şeyden vazgeçtim. Sosyal becerilerim, ilişkilerim sıfır ve gerçekten dışarıdan göründüğü kadar umursamaz değilim.”
Dürüstçe söylemiştim bunları… Göğsümden bir ağırlık kalkmış gibiydi. Bana bakarak oturan anneme baktım.
“Pekala, görüyorsun ki, ortak bir noktamız var…” diye gülümsedi kısaca. “Görünüşe göre ikimiz de eski hayatımızı geride bıraktık.”
Sonraki kırk beş dakika boyunca ılık güneşin altında oturduk ve konuştuk. Gerçekten konuştum. Ondokuz yıl içinde ilk kez, sadece ne hissettiğimi değil, ne düşündüğümü de söyledim. Annem de aynısını yaptı, acısını, öfkesini, bütün duygularını paylaştı.
Aynı zamanda şaşırtıcı ve heyecan vericiydi. Özellikle de ne kadar ortak yönlerimiz olduğunu, aynı hisleri paylaştığımızı, benzer düşüncelerimiz olduğunu fark ettiğimizde…
İkimiz de eski hayatlarımızı terk etmiştik, ama yeni hayatlarımız için hiçbir hedefimiz, beklentimiz yoktu. İkimiz de babamdan derin bir nefret duyuyorduk. Ve özellikle, ondokuz yaşındaki orospulardan nefret ediyorduk.
“Ama bir tanem, eğer kendi yaşındaki kızlarından hoşlanmıyorsan… Çünkü onlar sana babanı ve orospusunu hatırlatıyorlar…” dedi annem… “Kendi yaşıtın bir kızla nasıl çıkacaksın oğlum? Biyolojik olarak, yetişmiş bir erkek olarak senin bunu yaşaman gerekir. Aşkı… Cinselliği…”
“Emin değilim…” diyerek ona baktım. “Belki yaş grubumu değiştireceğim, otuz yaşın altında hiçbir dişiyle ilgilenmeyeceğim.” Annem döndü ve bana baktı, gülümseyerek,
“Bunu yapmazsın…” diyerek gülümsedi. “Senden daha yaşlı kadınlar mı? Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?”
“Valla, yaşlı kadınların daha iyi sevgili olduklarını iddia ediyorlar.” Fikrimi savunma derdine düşmüştüm.
“Hiç bir fikrin yok bu konuda Tarık…” dedi annem kısık bir sesle… “Hiç bir tecrüben yok.”
O anda zamanlayıcının tık sesi duyuldu. Seansın bitmesinden nefret ettim, devam etmek istedim ama annem kararlıydı. Şezlongundan kalktı ve boş çay bardağı, havlu ve zamanlayıcısını topladı.
“Benim hoşuma gitti bu seans olayı… Sen ne diyorsun? Devam edelim mi?” diye sordu bana.
“Bence de iyi olur sanırım…” dedim anneme. “Hatta haftada iki seans yapalım.”
“Kabul ediyorum” diyen annem onaylayarak başını salladı. “Çarşamba günü saat 16'da diyelim mi?” diye sordu.
“Kulağa çok iyi gibi geliyor Deniz…” İlk adını kullandığımda biraz şaşıran annem bana baktı. Sonra bir gülümseme yüzüne yayıldı.
“Teşekkürler Tarık…” dedi annem usulca, beni yanağından öpmek için eğildi.
Yumuşak bir şekilde öpüşürken göğüslerinin kolumun üzerine bastırdığını hissedebiliyordum. Bikini üstü kapalı diyebileceğim bir modeldi aslında, ama vücudumdaki her hormon ateşe verildi sanki… Eve doğru yürümesini izledim. Gözlerim her adımda sallanan o harika kıçına kilitlendi.
Ona bakarken, bu kadın tecrübeli bir panter, yabancı bir erkek olsaydım pek evcilleştirmeye çalışmayı düşünmezdim, diye düşündüm. Bunları düşündükçe aletime hücum eden kan dalgalarını, damarlarımdaki karıncalanmayı hissettim birden…
Taşaklarımın şiştiğini hissediyordum ve her an gittikçe büyüyen cinsel açlık duygusundan bir türlü kendimi kurtaramadım. Tanrım, sıkı bir otuzbir çekmem, torbalarımda basınç yapmaya başlayan spermleri atmam gerekiyordu.
Ertesi Çarşamba tekrar havuzda buluştuk, bu kez annem soluk mavi bir bikini giymişti. Bir önceki kırmızı renkli klasik bikiniyle aynı modeldi. İki ya da üç tane birden almış olmalı diye düşündüm. Yerimize yerleştik, kaldığımız yerden devam ettirdim sohbet seansımızı…
“Sen ne dersin Deniz Hanım?” diye sordum. “Neden yalnızsın bunca zamandır,bir erkekle çıkmıyorsun? Babam gideli çok uzun bir zaman geçti.”
“Puff…” Annem çayından bir yudum aldı. “Bu yaşlı bedenle kim çıkacaktı ki…” diye espri yaptı. “Üstelik… Nasıl yapılacağını bile unuttum. Dediğin gibi, o kadar çok uzun zaman geçti ki…”
“Yeter Deniz…” Ona doğru kronometreyi tutup gösterdim. “İlk başta şartları koyan, kuralları belirleyen sensin… Kimse kimseyi yargılamadan… Bir saat boyunca gerçekler anlatılacak. Öyle değil mi?”
“Şey… Evet, öyle konuştuk.”
“Öyleyse… Bana doğruları söyle. İki ruh hastasıyız. İyileşmek istiyorsak yalansız, dolansız, olduğu gibi konuşacağız. Çekinmeden, korkmadan, utanmadan… Açık açık… Doktorla konuşur gibi…”
Annem döndü ve gözlerimin içine baktı.
“Peki… Çok uzun zaman oldu…” Sesi titredi. “Şu anda çıktığım bir erkek olsaydı… Şey…” Bir an durdu, yanakları kızarmış, biraz utanarak devam etti, “Seks yapmak isteseydi benimle… Diyelim oral seks… Bir erkeğin aletini nasıl emeceğimi bile bilmiyorum.”
“Bisiklet sürmek gibi bir şey değil mi bu dediğin? Unutmuş olamazsın bence…"Annem güldü, rahatlamıştı sanki biraz…
"Yani… Bilmiyorum… Tanrım, bu fikri içimden çıkarmak, anlatabilmek benim için çok iyi oldu, biliyor musun?”
İçini çekti. Gözlerinin bir saniyeliğine altıma giydiğim, okulda yüzme takımındayken kullandığım yüzücü mayosuna takıldığını, dudaklarının titrediğini gördüm. Nereye baktığını gördüm sonra… Neye baktığını…
Oturduğum şezlongta kıvrandım. Kabaran ve üvey annemin de dikkatini çeken sikimi örtmek için elimi üstüne koydum. Ama sonra vazgeçip elimi geri çektim.
Oral seks lafını duyunca harekete geçen ve iyice sertleşip göze batacak kadar büyüyen penisimi slip şeklindeki mayomun içine saklayabilmemin hiçbir yolu yoktu. Hem anneme karşı dürüst olmalıydım kurallar gereğince… Sanki bir şey olmamış gibi söze girdim,
“Bu bir görüş meselesi…” diyerek ona düşüncesinin yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım.
“Eğer bir erkekle çıkacak olursan… Adamın söylediklerini dinlemeli, erkeğin yönlendirmesine açık olmalısın. Ağzın onunla meşgul olmalı, ağzının içinde kelimeler değil, başka şey olmalı…” Evet, bunu ona söyledim. Anneme…
“Ben de sana özel bir soru sorayım öyleyse, merak ediyorum. Bakir misin sen?” diye sordu annem aniden… “Özür dilerim, bu tür bir konuşmayı babanla yapman gerekiyordu aslında ama… Maalesef o yok, ben varım. Hem terapideyiz, unutma…”
“Hayır, değilim.” Dürüstçe cevap verdim ben de…
“Öyle mi gerçekten?” Evet anlamında gülümsedim. Annem döndü ve bana baktı ve sonra yüzünde bir gülümseme belirdi.
“En azından aynı bakış açısını, aynı hisleri paylaşıyoruz demektir bu…” dedi yumuşak bir sesle… “İkimiz de bir şeyler yaptık, tadını aldık ve onlardan yoksunuz.”
Oturum bu tehlikeli konudan uzaklaştı sonra ve kalan süremizi toplum arasına karışmaktan nasıl nefret ettiğimizi tartışarak geçirdik. İkimiz de kalabalıkları sevmiyor, yalnız kalmayı tercih ediyorduk.
Daha önceki tartışmamızdan bu yana, ona söyleyecek bir şeylerim vardı elbette… Ama bunu doğru kelimelerle yapmam gerekiyordu. Elimi uzattım ve zamanlayıcıyı tuttum, ilerlemesini engelledim.
“Şimdi konuşacaklarımı Deniz'e söyleyeceğim anne…” dedim yumuşak bir sesle… “Çünkü bunu anneme söyleseydim, ya tokatlanırdım ya da ortalığı batırırdım.” Başımı kaldırıp annemin yüzüne baktım.
“Hiç yaşlı ya da erkeklerce arzu edilmeyen bir kadın olduğunu düşünme, sakın…” dedim yumuşak bir sesle… “Endişe duymana hiç gerek yok… Bir erkek gözüyle söylüyorum. Sen çok seksi, çekici bir kadınsın. Seni anlatmak gerekirse Deniz hanım, sıcak kelimesi bile yetersiz kalır. Sen yanardağ gibi ateşli bir kadınsın aslında… ”
“Aslında…” Bir şekilde sesimi sabit tuttum. “Bir sonraki seansta bu bikiniyi giyersen, yemin ederim ki ben de mayomu çıkaracağım ve öylece sana bakacağım. Senin güzelliklerine…”
Annem atılıp bana cevap vermeden önce elimi kaldırdım ve zamanlayıcı yumuşak bir şekilde tınlayarak kapandı. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama süre tam denk gelmiş, mükemmel bir şekilde zamanlamıştım.
“Oturum bitti.” Şezlongdan kalktım, önümdeki inmeyen kabarıklıkla beraber… “Şimdi bana izin verirsen, ilgilenmem gereken bir şey var.”
Havlumu topladım ve eve gittim, annemi havuz kenarında bıraktım. Doğruca odama gittim ve kendimi yatağa attım. Mayomu aşağı indirdim. Zonklayan aletimin etrafına sardığım parmaklarımla mastürbasyon yapmaya başladım.
Annemin üzerindeki seksi bikinisiyle harika görüntüleri ve orada çırılçıplak, güneşin altında uzanıp yandığını hayal ettim. Görüntüler zihnimde dans ederken toplarımın kasılmaya başlaması fazla uzun sürmedi.
“Annem… Ohhh…” Zevkle soludum, hatırlayabildiğim en büyük orgazm olarak vücudum kasıldı, spermler aletimin ucundan fırladı. Taşaklarım torbalarının içinde hareket ederek yüzdü, pompalanan bembeyaz meni sıcak sıcak akarak göbeğimi ve göğsümü kapladı.
O cumartesi, havuz kenarındaki şezlonglara yerleştiğimde annemin nasıl tepki vereceğinden endişeliydim. Sinirlenmiş miydi söylediklerime? Tamamen giyinip kapalı bir şekilde mi gelecekti acaba? Aklımda sorular, sorular…
Düşüncelerimde kaybolmuş vaziyette dalmıştım ki, aniden annemin aramızdaki sehpaya tepsiyi bıraktığını fark ettim. Zamanlayıcıyı aldı tepsiden ve zamanımızı ayarladı. Sonra döndü ve bana baktı, hala ayakta duruyordu.
Havlu kumaş bornozu üzerinden çıkarırken onu dikkatle izledim. Vücudumdaki kanın her damlasının aletime yürüdüğüne değil, koştuğuna yemin ederim. Tüm kanım aletimin gövdesinde sıkıştı, sikimin hızlı bir şekilde kabarıp sertleştiğini hissettim.
“Vayy…” diyerek adeta inledim.
“Aynı bikini değil canım…” Annemin gülümseyen, baştan çıkartıcı yumuşak sesi beynimin içinde yankılandı.
Haklıydı, aynı bikini değildi, daha kötüydü. Diğer ikisinin normal oranlarda kalça kesimi vardı. Bu bikinin altı ise epey derin bir Fransız kesim tanga idi. Göğüsleri bikini üstünden fırlamaya çalışırken ne kadar iri olduklarını ortaya seriyordu.
İki küçük metal halka, bikini iplerin bağlandığı kalçalarını süslüyordu. Uyluklarının arasındaki küçük kumaş üçgeni, mükemmel bir çift parmak kabarıklığı yaratarak kadınlığının etli dudaklarını zorlukla kaplamıştı.
O anda beynim durmuş gibiydi. Onu bir parça kendini göstermesi için uyarmıştım ve o buraya harika vücudunun daha fazlasını göstererek gelmişti. Şezlongda olduğum yerde uzandım ve tek kelime etmeden elimi sertleşmiş erkekliğime götürdüm. Ne yaptığımı gördü,
“Tarık…!” diye fısıldadı. Sonra benim kalın ve sertleşmiş aleti elimde gördü. “Aman Tanrım…” Mayomun belini indirince kumaşın baskısından kurtulan sert orta direğim karın deliğime doğru uzanınca derin bir nefes aldı.
“Sen çok güzelsin…” diye inledim, penisimi okşayarak yatıştırmaya çalışırken…
“Sen de öylesin tatlım…” dedi o da aynı şekilde… Yumruğum aletimin gövdesinde aşağı yukarı kaymaya başladığında gözleri hareket halindeki elime perçinlendi.
“Dürüst olmamız gerekiyor hatırlarsan… İçimizden ne geçiyorsa anlatmamız gereken, yargıda bulunulmayacak bir saatimiz var.” dedim. Annem fısıldadı,
“Evet… Tamamen dürüst ve yargılama yok.”
“Peki… Bugün ben başlayayım. Deniz… Sen babamla evlendiğinde küçüktüm, seni sevdim, sen de beni… Ama… Ergenlik çağımdan başlayarak, seksin ne olduğunu bildiğimden beri en sıcak fantezilerimin konusu sen oldun.”
Hemen yanıbaşımda oturup beni izleyen anneme baktım. Çıplak vaziyette sikimi sıvazlayışım karşısında çıldırmıştı sanki…
“Ohh…” diye inledi annem… Gözleri benim zonklayan ve neredeyse yirmi santimi geçmiş sikimi okşayan elimle yüzüm arasında gidip geldi.
“Babama yıllarca gıpta ettim. Kabul ediyordum. Senin kocandı o ve senin yanında, yatağında yatıyordu…” Başımı sallayarak vücudunu işaret ettim, “Her gece…”
“Tarık…!” Annem fısıldayarak inledi, ama devam ettim. Anılarımda kendimi kaybetmiştim.
“O sana dokunabilir, öpebilir ve hatta kendi istediği zaman sevebilirdi. Seninle sevişebilirdi…” dedim. “Dünyanın en şanslı adamı olduğunu düşünüyordum.”
Yerimden kalkıp kendimi onun şezlonguna bıraktığımda annemin yüzü kızardı, gözleri ucundan sızan bir zevk damlasıyla parmaklarımın arasında dimdik duran sikime kilitlenmişti.
“İnanmıyorum. Sen… Beni kendin için istedin öyle mi?” Onun sesindeki şaşkınlığı duyabiliyordum. “Tarık? Anneni becermek istedin sen…” Susturdum onu…
“Seni hiç sikmek istemedim anne…” diyerek sözünü kestim. Bana şaşırmış gibi baktı.
“Sadece sana dokunmak ve hissetmek istedim. Seni tatmak, her santimini okşamak, seni severek sevişmek…” Hayallerimi ona anlatırken nefes nefese kalmıştım. “Tanrım… Evet, şimdi şu anda istediğim gibi… Seni çok arzuladım ben…” İnledim.
“Sonra hayallerim yerle bir oldu.” Yüzüm karardı aklıma o kötü günler gelince… “Sadece mükemmelliği aldatmakla kalmadı babam, aynı zamanda on dokuz yaşında bir orospuyla yaptı bunu…” İçimdeki kin, biriktirdiğim zehir sesimden damladı adeta…
“Ah bebeğim…” Annem fısıldayarak konuşuyordu. “Ondan nefret ediyorsun. Ondan gerçekten nefret ediyorsun.” Gözleri iri ve ışıltılıydı.
“Bildiğinden daha fazla anne…” diye tısladım. “Her gün en az iki kez hayalini kurduğum kadından o nasıl vazgeçebilir? Nasıl bir kenara fırlatıp atabilir?”
“Sen mastürbasyon mu yapıyorsun? Bana… Benim için? Her gün iki kere mi?” Annemin yüzü kıpkırmızıydı. Gülümsedim,
“En az iki kez dedim.”
“Bu yaşlı beden bu kadar mı etkiliyor seni?” O yeşil, sisli gözleri benim zonklayan aletimde sabitlenmiş gibiydi.
“Bikinini çıkar, ben de sana eski bedeninin bana ne yaptığını göstereyim.” Hayallerimin kadınına meydan okudum adeta…Annem önce zamanlayıcıya, sonra tekrar benim aletime baktı.
“Yirmi beş dakikamız var.” dedi yumuşak bir sesle.
“Merak etme… Beş ya da on dakikadan fazla sürmeyecek.” diyerek homurdandım. Sadece çıplak göğüslerini görebilmenin düşüncesi bile beni delirtmeye yetiyordu. Annem fısıldadı.
“Sen ciddi olamazsın. Ama… Gerçekten… Ciddisin, değil mi?” Ona baktım.
“Çıkar bikinini ve nasıl ciddi olduğumu öğren.”
Elim penisimin gövdesinde, aşağı yukarı sıvazlamaya devam ederken, çıkan ilk zevk akıntılarımla parmaklarım kayganlaşmış durumdaydı. Zevkten kısılmış gözlerimle annemin kollarını arkasına götürdüğünü gördüm. Zevkle inledim,
“Ohh…” Bikinisinin üst tarafının gevşediğini gördüm sanki…
Sadece boynundaki tek bir düğüm tarafından tutulan iki üçgen parçanın asılı olduğu kumaşın etrafında göğüslerinin şiştiğini görebiliyordum. Elleri boynunun arkasına süzüldü ve heyecandan ölecekmiş gibi oldum, nefesimi tuttum. Bunu gerçekten yapacak mıydı?
Annem bikini üstünü aşağı kaydırdı yavaşça… Ağır çekim oynatılan bir erotik film izler gibi oldum bir an… Önce göğüslerinin üst kısımları ortaya çıktı, ardından iki elmas gibi sert meme ucu geldi. Sonra görüş alanım, iki mükemmel göğsün dolgun kabarıklığıyla doldu.
Tanrım, fark ettim ki, meme uçları kaya gibi sertleşmişti. Pembe noktacıkların meme ucunun etrafında çakıl taşları gibi durduklarını görebiliyordum. Kasıklarımda o bildik duyguyu hissettiğim için elimin hareketlerine engel olamadım ve ardından yumurtalarım sıkıca kasıldı.
Kahretsin, güzelliklere bakmaya, bakarken kendimi okşayıp zevk almaya devam etmek istedim. Ama boşalacaktım ve büyük, harika bir orgazm olacaktı.
Sıcak ve kalın bir meni salvosu benim aletin ucundan patladı. Havada kemerli bir açı çizdi uçarak ve koca bir damla şeklinde karnıma indi. Gözlerimi açık tutmaya çalıştım, bu iki harika yuvarlak güzelliğe bakmaya çalıştım, ama çok fazla zevk alıyordum. Annemin nefesini içine çektiğini duydum,
“Tarık…!”
Vücudum tekrar sarsıldığında gözlerimi açabildim. İkinci bir tohum püskürtüsü ile tekrar kendimi kaybettim. Orgazm dalgaları içimden geçerken vücudum kontrolsüzce titriyordu.
“Güzel …Mükemmel … Ooh… Tanrım …” diye inledim. Sikimi sıvazlayan yumruğumu açıp kapatarak üçüncü bir fışkırmaya yol açtım.
“Vayy… Bu… Bu çok fazla …” diye fısıldadı annem, gözleri kocaman açılmış, hayret ve neredeyse saygıyla…
Sadece orada oturmaya devam ettim. Şehvetle titriyor, kendime gelmeye çalışıyordum. Çünkü bedenim yavaşça yükseklerden aşağıya iniyordu. Konuşmak için ağzımı açtığım anda masadaki zamanlayıcının tınısını duydum.
Annem o sesle gerçeklere geri döndü. Önce sürenin dolduğunu söyleyen zamanlayıcıya baktı, sonra geriye beyaz döllerle kaplı sırılsıklam vücuduma, sonra tekrar zamanlayıcıya… Ayağa kalktı. Bornozunu, havlu ve kronometreyi topladı.
“Bugün için bu kadar yeterli canım…” diye soludu ve sonra neredeyse koşarak, hızlı adımlarla veranda kapısına gidip kendini içeriye attı.
Sonraki iki gün boyunca sürekli endişe duyarak geçti. Diğer tüm oturumlarımız gibi Cumartesi yaşadıklarımız konusunda da bir şey söylenmedi. Günlük yaşantımıza devam ettik. Bir çizgiyi aştığımız için dehşete kapıldım. Artık her şey bitecekti benim yüzümden…
Çarşamba şezlonguma yerleşip bekledim. Terapiye gelip gelmeyeceğini merak ediyordum. Ve saat tam ikide veranda kapısı açıldı. Annem tepsiyi taşıyarak dışarı çıktı.
Bu sefer tepsiyi yere koydu ve şezlonguna yerleşti ve sonra zamanlayıcının topuzunu çevirdi. Mümkün olduğu kadar çok zamanı uzatmaya mı çalışıyordu bu kadın?
Sessizce bekledim, annemin seansa başlamasını istiyordum heyecan içinde… Sonunda konuştuğunda sesi çok kısıktı, neredeyse onu duymuyordum. Havuza bakarken,
“Ne yapardın?” dedi.
“Neyi ne yapardım?” diye sordum, biraz kafam karışmıştı.Annem döndü ve bana baktı.
“Vücuduma ne yapardın? Tabi, eğer böyle bir şey gerçek olsaydı?”
“Anne… Bundan emin misin?” diye sormaya başladım.
“Tarık, lütfen…” diye fısıldadı. “Bilmek istiyorum… Bilmem gerek…” Gözlerinde acı dolu bir bakış gördüm. “Hala arzu ediliyor muyum? Her kadının bilmesi gerekir bunu… Bir erkek olarak söyle bana… Bu yaşımdayken, bir erkek beni ister mi?”
“İster mi?” Neredeyse güldüm. “Ah Deniz… Beni deli ediyorsun… İstemek ne kelime, arzulamaktan çok daha fazlası…” Övgülerimden mutlu bir biçimde gözleri parladı.
“O zaman bana ne yapacağını söyle.”
“Tamam… Seninle sevişen bir erkek olsaydım eğer… Seni çok isteyen, delicesine arzulayan… İlk olarak, çok uzun zamandır hayalini kurduğum dudaklarını öperdim.” Onun yüzüne bakarak söyledim bunu… Dudaklarını ısırdı annem…
“O mükemmel meme uçlarını emerdim…” Sesim gittikçe artan şehvetimle boğuk boğuktu. “Onları dilimle yalar, dişlerimle ısırırdım. Öyle çok şişerler ki ben onları emdikçe… Arzuyla, şehvetle… Patlayacaklarını zannedersin.”
“Oh Tarık…” Annem yine inledi. Şezlonga uzandı derin kesimli bikinisiyle ve bir elini göğsüne götürdü. Titreyen parmaklarının heyecanla meme ucunu sıkıştırdığını, döndürdüğünü görebiliyordum.
“Sonra da karnımdan aşağıya doğru öpe öpe inersin…” dedi. “Terle kaplı nemlenmiş cildimin tadına bakarsın.”
“Bacaklarının arasında diz çökerdim ve senin am kokunu solumak için nefes alıp verirdim.”
Bikinisinin iplerini çözerek, anlattığım şekilde amını okşayarak uygulamaya başlamak, o güzel ve kışkırtıcı kokuyu koklamak istedim delicesine, ama yapmadım.
“Sonra… Sonra dilimi şişmiş am dudaklarının arasına kaydırıp zevk suyunun tadına bakardım.”
“Aman Tanrım… Aman Tanrım …” Annem elleri bedeninde gezinerek inledi. Kasları gerilmiş dümdüz göbeğinden aşağıya elini kaydırırken hipnotize olmuş vaziyette onu izledim.
Parmakları bikini altının kumaşının altına kayarken tekrar yumuşak bir şekilde inlediğini duydum. Parmaklarını sırılsıklam organı üzerinde okşarken hayal etmeye çalıştım. Başını çevirdi ve bana baktı, gözleri vahşi ve ışıltılıydı.
“Ohh… Şimdi… Hadi buraya gel.” O sesi duyabiliyordum. Amının içine kaydırdığı parmaklarının, ıslanmış kuyusunda çalışırken çıkan özensiz, telaşlı şapırtı sesini…
Şezlongumdan ayağa kalktım ve yanına adım attım. Gözleri benim üzerimdeki kısa şortun üzerindeydi. İyice sertleşip taş kesilmiş aletimin gerdiği, önünde adeta bir çadır kurduğu şortuma kilitlenmişti bakışları…
Annem şortumun bel bandını tutarak elini aşağıya indirirken tek kelime bile söyleyemedim. Hızlı bir hareketle, şortumu aşağıya çekti. Kumaş parçası bir anda ayaklarıma indi. Külot yoktu altımda… Benim alet neredeyse bir telefon direği gibi kasıklarımdan dışarıya, sert bir hareketle fırladı.
“Oh harikaa…” Annem sonunda emeline ulaşmıştı ve benim hayli uzunca aletimin çevresini sarmış sıcacık ellerinin arasında sikim kocaman görünüyordu. Kan hücumuyla gövdesini saran damarlar parmak parmak kabarmış, kafası daha bir büyümüş, rengi koyulaşmış…
“Beni yer misin?” Annem nefesi kesilmiş bir vaziyette gözlerini parmaklarının arasındaki sikimden ayırmadan sordu bu soruyu… “Amcığımı yalayıp emer misin?” Soruyu sorarken yumuşacık eli sikimin gövdesi boyunca yukarı aşağı okşamaya başlamıştı.
“Bundan daha fazlasını yaparım…” Aldığım haz, içinde bulunduğum şehvet dalgası tüm duyularımı aşarken nefes nefese kaldım.“ Her damlayı, her zerresini emerim ve ağzıma geldiğinde seni içerim.”
“Ohh… Tarık… Asla…” Annem inledi. “Bütün evliliğimde asla böyle şeyler duymadım ben…”
Şok olmuştum. Yani babam olacak salak bu güzellik yanı başındayken hiç değerini bilememişti annemin… Kanını kaynatacak iki lafı esirgemişti bu güzel kadından… Sadece boktan bir herif değil, aynı zamanda bir aptalmış, diye düşündüm.
“Çok yakınım… Çok zevk alıyorum…” diye inledi annem… “Daha… Başka ne yapardın?” diye homurdandı.
Boştaki elinin parmakları içine girip çıkarken çıkan ıslak sesleri duyabiliyordum ve bikini altının dar kumaşının hareketlerini izliyordum. Elinin hareketleriyle sürekli hareket halindeydi küçük kumaş parçası… Parmakları elinden bağımsız bir erkeklik organı gibi girip çıkıyordu amcığına…
“Hala orgazmın şehvetiyle bedenin titrerken, terden kayganlaşmış vücudunu yukarı kaydırırdım” Gözlerimi elinden alamıyordum. “Gözlerinin içine bakardım ve yavaş yavaş içine girerdim. Erkekliğimin her santiminin vajinanın duvarlarında, içinde kaydığını hissederim.”
Annemin hem yükselişini, hem de benimle aynı anda inişini seyrederken zar zor konuşabildim. Bikini altını sırılsıklam yapan kadınlığından damlayan zevk sularının ince kumaş üzerinde yayılışını izlerken iyice kabarmış cinsel organın höyük gibi yükseltisini tokatlamalarının sesini duyabiliyordum.
Elim sikimin üzerinde aşağı yukarı okşayarak kendimi okşarken, yanımda kendini tatmin eden annemi izledim. Benim aleti bırakmış, kendi derdine düşmüştü, iki eli de bikinisinin içindeydi şu anda…
“Seni seveceğim… Daha derine… En diplerine gireceğim. Yavaş yavaş…” Taşaklarım harekete başladığında homurdandım. Annem de inliyordu,
“Hayır… Yavaş değil… Hızlı… Daha sert… Şimdi… Daha sert bebeğim… Hızlan…” Annemin nefesi kesildi. Bana vahşi gözlerle baktı.
“Bana sahip ol bebeğim… Beni o pisliğin elinden al… Onun hiç yapamayacağı kadar sahip ol bana…” Sesi şehvetle karılmış, boğuk boğuk çıkıyordu. Verdiği ipucunu çok çabuk aldım.
“Nasıl istersen kadınım… Sana vururum… Seni tekrar tekrar doldururken kalçalarını tokatlayacağım senin… Kasıklarımla vuracağım sana… Senin istediğin gibi… Sert… Çok sert…"
“Ah… Tarık…” diye mırıldandı anne. “Ben… Ben geliyorum…” Başını arkasına yasladı ve dudaklarından delici bir ağlama sesi yükseldi.
“Geliyoruummmm….” Annem çığlık attı, vücudu elinin altında sarsıldı.
Orgazm olayı bir harikaydı annemin… Başlı başına kışkırtıcı… Delirtici… İzlemesi bile zevk veriyordu. Eli sikime uzandı. Kendinden geçercesine boşalırken tekrar uzanan eli aletime yapışmış, kavramış durumdaydı boşalırken…
İstemsiz çırpınışları sırasında parmakları kasıldı, sikimi kendine, aşağıya çekiştirip duruyordu. Dayanamadım daha fazla… Homurdanarak boşalmaya başladım ben de… İlk patlamalarım onun memelerine doğru bir sprey gibi yağdı adeta…
“Evet… Evet… Evet…” Annem sürekli tekrarlıyordu kendinden geçmiş. “Boşal… Göğüslerime boşal benim… Karnıma boşal… ” İnledi. “Annenin her yerine boşalmanı istiyorum bebeğim.”
O an, orada ölecek bile olsaydım kendimi tutamazdım. Ve ölecek olsaydım eminim mutlu bir erkek olarak ölürdüm. Bir sonraki meni yağmurunun yüzünü ve gerdanını örtmek için dışarı püskürmesini izledim. Sonra da vücudum üçüncü kez sarsıldığında, spermlerim annemin karnını ve bikini diplerini hedefledi.
Bitirdiğim anda, annem benim üzerine yağan kalın kremamla, çenesinden beline uzanan sperm damlacıklarıyla şezlonguna uzanıyordu. Sonra zamanlayıcının sesini duydum. Ve sonra annem benim seğirmesi sona eren erkekliğimi kavramayı bıraktı, aletim serbest kaldı.
Şezlongdan titreyen bacakları üzerinde zorlukla kalkarak ayakta durdu ve sessizce havlularını topladı. Bana baktı gülümseyerek… Hala orada benim yarı sert sikimle karşısında ayakta duruyordum. Konuşmak için ağzımı açtım, ama annem beni susturdu.
“Önce ben konuşayım” dedi yumuşak bir sesle. “Bu şimdiye kadar yaptığım en yoğun ve doyurucu seanstı.” Gözlerimin içine baktı,
“Şu an kendimi bir yılda geçirdiğim günlerden daha iyi hissediyorum. Beni anlıyor musun?” diye sordu.
Buna karşılık evet anlamında başımı salladım, bu noktada sesime güvenmiyordum.
“Sanırım bir sonraki bizim son seansımız olacak.” İnanamadım, bana “son seansımız” olacağını söylüyordu annem… Kalbim hüzün ve telaşla çarpmaya başladı.
"Ah hayır bebeğim…” Annem yüzümdeki ifadeyi okuyabiliyordu. “Senden… Bu seans olayını bitirmemizi istiyorum. Beni anlıyor musun?” Sesi yumuşak ama güçlüydü.
Tekrar karşılık olarak başımı salladım, aklımda onun sözlerindeki anlamı evirip çeviriyordum.
“Tarık…” Annem açıkça ifade etmişti. “Anlıyor musun?” Gözlerimin içine baktı.
“Mükemmel…” Onunla bakışlarımız kilitlenmeden önce gözlerimin vücudunun üzerinde dolaşmasına izin verdi.
“Güzel…” Doyuma ulaşmış, huzur içinde, mutlu gülümsemesini çok uzun zamandır görmediğimi ayrımsadım birden… Gülümsüyordu annem… Mutluydu. Sonra bir kelime bile etmeden eve geri döndü.
O cumartesi çalışmaya işyerine gitti. Annemin Cumartesi tatil günleri kaç kez çalıştığını hatırlamaya çalıştım. Genelde tatil günleri çalışmazdı aslında… Sadece aramızdaki ilişkiye bir ara vermek, olayın nereye gittiğini tartabilmek için bunu yapıp yapmadığını merak ettim. O öğleden sonra olacaklardan kaçınmak istiyordu sanki…
Havuz başında otururken aklımda sadece onun için yapacağım şeyler vardı. Tedavimizi 'bitirmek’ amaçlı bu son seans çok özel bir olay olmuştu. O güne kadar hayalini kurduğum her fantezi gerçekleşene kadar ben de onu bitirmeyi planladım.
Annemin rutinini avucumun içi gibi biliyordum. İşten eve geldiğinde, her zaman yatak odasına gider, üzerini değişip hızlı bir duş almaya yönelirdi. Bizim tedavi seansı genellikle duştan sonrasına planlandığı için, sıra bikinisini giymeye ve havuza gelirdi. Bu sefer ben onun için hazırlandım.
Onun duşa girmesini bekledim ve sonra yatak odasına girdim. Odanın etrafına acele hareketlerle dizdiğim mumları yaktım, yasemin ve lavanta kokusu odayı doldurdu. Duştan sonra giymek için yatağın üzerine koyduğu bikinilerini alıp tekrar çekmeceye tıktım. Yatak örtüsünü açıp hazır hale getirdim.
Su sesi kesildi. Duş yapmayı bitirmişti. Az sonra banyo kapısının hemen önünde durmuş, şaşkınlıkla odanın içinde yanan mumlara bakıyordu. Annem, ne olduğunu anlamaya çalışırken ben de hemen arkasında onu izliyordum.
Kıvrak hatlara sahip bedeninde sadece minik bir banyo havlusu vardı. Annem odayı ve açılmış yatağı görünce tereddüt etti. Hemen arkasında sessizce, heyecandan titreyerek duruyor ve o anı bekliyordum. Arkasından bir adım attım ve elimde hazır tuttuğum ipek bir fuları bağlayıverdim.
“Seans başladı Deniz hanım…” Sesim arkasından kulağını okşuyordu, sımsıcaktı. “Ve bu sefer zamanlayıcı olmayacak.” Annem inledi,
“Aman Tanrım…”
Düğümü başının arkasındaki fularla bağladıktan sonra, yüzünün önünde bir el salladım. Hayır, iyi bağlamıştım, bir şey görmüyordu.
Onu çevirdim ve bacakları yatağa değene kadar ilerledim. Yatağın kenarında geriye doğru hafifçe iterken, banyo havlusunu çekip aldım üzerinden… Çırılçıplaktı ve gözlerindeki ipek fulardan başka bir giysi yoktu üzerinde…
“Ne yapıyorsun canım?“ Annem soruyu sorarken sesi heyecanla titriyordu.
“Gerçeklerin zamanı…” dedim. Yatağa çıktım, yanına… Ben de onun gibi çırılçıplaktım, ama henüz vücuduna dokunmamıştım. Yanında diz çöktüm. "Sırayla, önce birimiz, sonra diğerimiz doğruları söyleyecek. Seansa ben başlayacağım” diye fısıldadım kulağına…
“Gerçek… Her zaman dudaklarını öpmek için deli oldum. Dudaklarına hayranım senin…”
Eğilerek, dudaklarımı ona bastırdım, etli yumuşaklıklarını dudağımda hissettim.
“Mmm…” Annem dudaklarımız birleşip dillerimiz ağzımızın içinde düello yaparken inledi.
Öpüşmeyi bitirip geri çekilirken, annemin görmeyen gözlerle uzattığı elleri benim göğsüme geldi. Parmakları göğüs ve karın kaslarım üzerinde kayarken elleri titredi, meme uçlarımın etrafında dolaştı narin parmaklarıyla…
“Anlat şimdi… Gerçekleri anlat…”
“Gerçek…” diye fısıldadı annem. “Bir yıl önce seni gömleksiz gördüğümden beri ellerimi göğsünün üzerinde dolaştırmayı, okşamayı istedim.”
“Anne …” diye inledim.Annem beni göremese bile gülümsedi.
“Sıra sende bebeğim.”
“Gerçek…” diye homurdandım. “Seni bikiniyle her gördüğümde kabarmış meme uçların deli ediyor beni… Onları tek tek, uzun uzun öpmek istiyorum.” Her iki meme ucuna uzun, sıcak ve ıslak birer öpücük kondurdum.
“Biliyor musun? Yıllardır senin bu harika göğüslerini yalayıp yutmak, emmek istedim.” Ağzımı bir anda sert tomurcuk meme ucu üzerine kapattım, emmeye başladım. Önce birini, sonra diğerini…
“Ohh… Evet… Evett…” Annem şehvetle inledi. “Em onları bebeğim, annenin göğüslerini em. Bebekken yanında değildim ama şimdi em memelerimi…”
Bir elini başımın arkasına kaydırdı, beni göğsüne sıkıca bastırdı. Diğer elini sırtımdan aşağı ve çıplak kalçamın üzerinden kaydırdı. Parmakları benim azgın sert erkekliğime değene kadar, diz çökmüş vücudumda arayışlarla dolandı.
“Seni bir kez duş yaparken izledim.” Annem elini benim sikimin uzunluğu boyunca kaydırdı inledi. “Tanrım, senin erkekliğine dokunmak istedim. Öyle güzeldin ki duşun altında… Kocamandı erkekliğin, sertleşmişti, kıvrık bir yay gibi havaya bakıyordu.” Ben bir memeden diğerine geçerken eli sikimde kasıldı, zevkle homurdandı.
Annem tam bir sertleşme sağlamak için bunu bir zaman sürdürdü, doyasıya okşadı sikimi… Öyle olsun diye düşündüm, madem bu kadar istemiş kadınım… Ağzımı etli göğüslerinden çektim, dudaklarımla kulağının memesinde dolaştım. Elimi titreyen karnından aşağı doğru kaydırdım.
“Birkaç ay önce seni gördüm tesadüfen… Yatak odandaydın. Bu yatakta…” Parmaklarımı onun etli am dudakları üzerinde kaydırarak, nemli sıcaklığını hissettim.
“Sen… Mastürbasyon yapıyordun. Amcığını okşuyordun. Gözlerin kapanmıştı zevkten… Beni görmedin, kapının aralığından sana bakıyordum Deniz…” Annemin kan hücum etmiş, zonklayan, sertleşmiş klitorisini parmaklarımla sıkıştırdım.
“Evet… Ben… Senin ıslak amındaki parmaklarını izledim.” Onun sımsıkı amının kıvrımları içine bir parmağımı kaydırdım.
“Ohhh… Lanet olsun.” Annem homurdandı.
“Ve sen geldiğinde…” Parmaklarımda ateş gibi ve sıkı am duvarlarını hissederek yavaşça içeri ve dışarı pompalanmaya başladım. “Boşalırken… Seni duydum… Adımı andın.”
“Ben senden önce boşalmıştım. Hemen şu kapının yanında, dudaklarımı ısıra ısıra, sessizce boşaldım. Gelemedim. Benim için tabu idin sen…”
“Ohhh… Seni istiyorum bebeğim.”
“Ben de seni çok istiyorum anne… Ama, yapamayız ki…” İçimdeki sarsılmayı, yaşadığım depremi daha fazla tutamadım.
“Hayır… Yaparız. Yapmalıyız… Şimdi…” Sikimi okşayan elinin kasılmalarını hissedebiliyordum. “İstiyorum… Ohh… Buna çok ihtiyacım var.” Annem neredeyse ağlayacak gibi, dudakları titreyerek yalvarıyordu bana… “Al beni ne olur… Sev beni…”
Eli beni yönlendirirken vücudumu yatağa yayılmış annemin bacaklarının arasına kaydırdım. En önemli noktaya gelmiştik ve sevdiğim bu kadınla birlikte olmaktan, ona sahip olmaktan başka hiç bir şey istemiyordum o anda…
“Annem… Ben de seni istiyorum…” diye fısıldadım.
“Bekle… Dur…” dedi annem…
Diğer elini başına götürdü ve gözlerini kapatan ipek göz bağını aşağıya kaydırdı. Gözlerini kırpıştırarak bana bakarken gözleri sevgi ve şehvet karışımı ile parlıyordu.
“Asla seni istediğim kadar başka bir erkek istemedim.” Annemin sesi yavaşça kısıldı sonra, “Seni görmek istiyorum… Bizi… Bana sahip olurken… İlk defa… Bana girişini görmek istiyorum. Erkekliğini…”
Kollarımın üzerinde kaldırdı, annem amının dudaklarının arasına sikimin yumruk gibi kabarmış başını yerleştirirken aşağı baktım. Girişinde kaldı sikim, başı hemen içinde durdum. Elini çekip sikimi serbest bıraktı sonra ve başını kaldırıp aramıza baktı.
“Annem…” Bu sohbeti yapmanın gerçek olduğuna inanamıyordum. Ve bunu söyleyeceğim ölsem aklıma gelmezdi. Yumuşak bir sesle, “Seni sikiyorum. Ve… Prezervatif kullanmıyorum.”
“Ve asla kullanmayacaksın.” dedi annem sertçe… “Seni hissetmek istiyorum. Sıcaklığını, teninin temasını hissetmek istiyorum.” O kadar açık ifade etmişti ki, ne istediğine dair hiç bir kuşku yoktu ve onunla tartışmayacaktım.
Kalçalarımı yavaşça indirmeye başladım. Babamla ya da başka bir erkekle beraber olmayalı çok uzun bir zaman geçtiğini biliyordum ve vajinasının daralmış olmasından, benim aletin girişinden acı duyacak kadar sıkı olmasından endişelendim.
Çekinmeme gerek yokmuş aslında… Her ne kadar dar olsa da, şehvetle kıvranan üvey annemin kadınlığı yeteri kadar ıslanmış, girişime hazır ve istekle bekliyordu beni…
Sikimin başı ıslak bir şapırtıyla o güzel amcığın içinde yavaş yavaş gömülürken duyduğum büyük hazla, dudaklarımın arasından çıkan zevk iniltisini bastıramadım.
“Ah Tanrım, benimlesin Deniz…” Annem de gözleri zevkten yarı kapalı, şehvetle inledi. Boynuma sarılarak,
“Daha… Lütfen… Biraz daha fazla gir içime… Daha çok…” diye yalvardı.
Ağırlığımı yavaş yavaş bırakıyordum. Santim santim annemin amında kaymaya devam ettim.
Çocuk doğurmamıştı Deniz ve babamdan başka erkek tanımamıştı bildiğim kadarıyla… Beraber olduğum hayat kadınları gibi bollaşmamıştı. Vajinası gerçekten çok sıkıydı. Zevk sularıyla kayganlaşan duvarları bir girdap gibi beni daha da derinlere çekiyormuş gibi hissettim.
“Ohhh… Bebeğim, çok sıkısın…” diye homurdandım. Annem de inleyerek yanıt verdi bana,
“Ohh… Sen… Sen çok büyüksün.” Sikimin başı en sonunda rahmine temas ettiğinde yine inledim.
“Harikaaa… Ahhh…”
Sonunda yapmıştık. Hayallerim gerçek olmuştu. Tamamen onun içine girmiştim. Şu anda bir beden olmuştuk. Zevkten kendimden geçmiş, tekrar dibine kadar vurmak için sikimi geri çekmeye başladım.
Boynuma sarılı kolları çözüldü, onun yerine elleri sırtımı okşayarak kalçalarımı kavradı. Sımsıkı kapattığı dudaklarının arasından inledi,
“Bekle… Böyle kal, kıpırdama lütfen…”
Kendimi o şekilde tuttum, sikim vajinasının dibine kadar gömülmüş vaziyette… Kalçalarının küçük sıkı daireler yaptığını hissediyordum.
Sonra da kalçalarını biraz havaya kaldırdı, kendini bana karşı itti. Amındaki kasılmaları bana da hissettirirken gözlerinin içine baktım, aldığı zevki yakından izledim.
“Çok uzun zaman oldu… Ah Tanrım… Seks yapmanın, sevişmenin ne kadar iyi olduğunu unuttum… Ah lanet olsun…” Annem gergin dudaklarıyla fısıldıyordu durmadan…
Annemin yüzüne, parıldayan hafif bir ter parlaklığıyla çok çekici görünen dolgun dudaklarına baktım. Kalçasını bana iterken kaşlarını çatmıştı. Kasıklarımız birbirine yapışmış, sikim dibine kadar vajinasına gömülmüş vaziyetteydik.
Popomun yanaklarına tırnaklarını batırarak kavramıştı beni, bacaklarının arasından kaçacakmışım gibi sımsıkı kendine çekiyordu beni… Çok az hareket ediyorduk, ama tüm bedeninin seğirdiğini ve sonra titrediğini hissedebildim. Gözleri yavaşça açıldı ve merakla bana baktı.
“Tarık, ben geliyorum… Ah benim bebeğim…” Nefesi kesildi. Tüm vücudu titredi. “Oğlumun kalın… Sert… Taş gibi siki içime boşalacak şimdi… Ohhh… Tarık…”
Annemin büyük zevk çığlığıyla adımı haykırırken yaşadığı patlamayı izliyordum. Vücudu küçük bir yay gibi ikiye katlandığında şaşırdım ve sonra sıcak zevk sıvıları adeta fışkırmalarla amına gömülü sikimi kapladı. Çılgın gibi içinde gidip gelmeye başladım.
“Tarık…” Annem zevkle homurdandı. “Geliyorum annemm… Oohhh… Aman Tanrımm…”
Orgazmın yoğunluğunda, gücünde yükseldi, kendinden geçti, şoka girdi sanki… Kelimenin tam anlamıyla zor hareket edebiliyordum amında… Kasılıp duran vajinası beni kontrol altına almıştı.
Zevk kremi yatağa süzülürken neredeyse dalgalar halinde akıyordu. Dakikalarca sürdü kasılmaları… Neden sonra duruldu. Arzuyla kısılan gözleri benim yüzüme bakarken altımda titredi. İnledi,
“Asla böyle bir şey yaşamadım… Çok güzel… Harikaa… Ohhh… Tarık…” Yavaşlamıştık artık,
“Seni seviyorum Deniz…” Eğildim ve yumuşak bir hareketle dudaklarını öptüm.
Annem yavaşça kıçımı tırnaklayan ellerinin kasılıp kalan parmaklarını serbest bıraktı, ve titreyen elleriyle okşayarak sırtım boyunca yukarıya çıktı, yanaklarımı tutup gözlerimin içine baktı. Fısıldadı,
“Ben de seni seviyorum benim yakışıklı erkeğim…” Gözlerinde bir yangının büyüdüğünü izledim.
“Şimdi becer beni…” diye homurdandı. “Beni tekrar sik ve sonra beni bir daha sik ve sonra daha da sik bebeğim…” Şehvet dolu sesi kulaklarımı okşuyordu. “İçimde kendini tamamen boşaltıncaya kadar durma…” Nefes nefeseydi. Solukları tenimi yakıyordu.
Bir kez daha bir soru içimde yükseldi. Annem umursamadığını söylemişti, ama emin olmalıydım. Eğildim ve burnunun ucunu öptüm. Fısıldayarak,
“Anne, ben çıplağım.” Fısıldadım. “Senin…” Daha cümlemi bitiremeden yanıtladı beni,
“Oğlum içimde ve prezervatif takmıyor.” Annem gözlerimin içine baktı. “Yıllardır hiç erkeğim olmadı ve hap almıyorum.” Devam etti. “Ohhh… Hiç bir şeye aldırma… Sik beni aşkımm…”
Aletim annemin korumasız vajinasının içine gömüldü tekrar… Bir titreme, bir ürperti omurgamdan aşağıya kadar gezindi, kuyruk sokumuma kadar geldi.
“Şimdi bana çekebileceğini söyle bebeğim… Bana olan biteni durdurabileceğini söyle… Yapabilir misin bunu?” dedi annem usulca gülümseyerek…
“Ohh… Yapamıyorum… Tanrım bana yardım et…” İnledim.
“Yapamıyorsun değil mi? Ben de… Duramam artık… Bu benim başıma gelebilecek en iyi şey aşkım…” diye inledi annem. “Bu güzel siki istiyorum, bunu çok kötü istiyorum.” Bir gülümseme dudaklarının üzerinde gezindi, şehvetle fısıldadı. “Şimdi… Anneni sik… Hadi bebeğim…”
Her türlü tutarlı, mantık içeren düşünce beynimden aşağıya, taşaklarıma doğru toplarıma sızdı. Bu kadını nefes almayı istediğim kadar altımda sikmek istedim o anda… Yavaşça geri çekildim, her santimini hissetmesini izledim. Sonra, birden homurdanarak, tüm ağırlığımla kasıklarımı ona vurdum.
“Aahhh….” Annem, sikimin tüm uzunluğuyla vajinasına gömülürken vahşi bir çığlık attı.
“Oh evet… Ooh… Allahım… Çok güzel… Evet… Sik aşkım… Erkeğim… Daha da sok içime… Dibine kadar sok… Zorla beni… Kanırt… Yarrağını sok amıma… Devam et… Ohhh…” Annem sikimi her dibine gömdüğümde en pis sözcüklerle ona sahip olmam için yalvarıyordu.
Bacaklarının belime sarıldığını, sonra tamamen olabildiğince ikiye ayrılarak ayaklarının bacaklarımın arkasından kaydığını hissettim. Kendisini tamamen açıyor, kendini tam anlamıyla bana veriyordu.
Aşağı doğru her vuruşumda, ağırlığımın tamamen onun üzerine binmesine izin verdim. Kasıklarımı onun kasıklarına bastırdım, sikimi daha da derinlere sürdüm. Aletim içine her gömüldüğünde ıslak kadınlığına vuran kasıklarımın şaplamasını duyabiliyorduk ikimiz de…
“Ohh… Bebeğimmmm….” Annemin vücuduna bastırarak kenetlendim, göğüsleri göğüslerimde ezildi. Sıcak sıvıların fışkırdığını ve vajinasının içinde sikimin yıkandığını hissettim…
Sikim içinde vura vura gidip gelirken kalçalarım piston gibi çalıştı. Terli bedenlerimizden yükselen seks kokusu burun deliklerime doldu. Bedenlerimiz birbirine çarptıkça ıslak şapırtılar odayı kapladı.
Bütün duyu organlarımla seksi yaşıyordum. Çok fazlaydı benim için… Alev alev yanan teni, benim ateşim, onun sürekli kasılan vajina duvarları, sikimi sağması, hatta süründüğü egzotik parfüm kokusu beni deli etti.
“Aman Tanrım… Geliyorum anne…” diye inledim. “Yapamam… Çekilmem lazım… Ama dayanamıyorum.”
“O zaman yapma…” Annem homurdandı. Kollarının beni daha sıkı tutarak boynuma sarıldığını hissettim.
“Ben… Ben boşalıyorum…” Geri çekilmeye çalışarak inledim.
Çok geç kalmıştım. Annem kaslı bacaklarını belime sarıyor, beni bacaklarının arasına kilitliyordu. Sikimi içinden çıkarmak, geri çekilmek için çalıştığım halde iradem her an zayıfladı, kendimi kaybettim ve sadece gidebildiğim kadar derine sikimi gömdüm.
“Aman Tanrım…” annem kulak mememi ısırarak fısıldadı. “Şişiyorsun… Sikin şimdi daha büyüdü içimde… Oohhh… Harika…” Bana sarılırken nefesi kulağımdaydı, sımsıcak… “İşte bu… Boşal bebeğim. İçime boşal…” Yumuşak bir şekilde şehvetle inledi kulağıma…
“Kahretsin…” diye soludum. Amındaki yarağım hiç olmadığı kadar şişti ve zonklamaya başladı… Zaman ve mekan duygumu yitirdim. Uzayda kenetlenen uydular gibiydim, sadece birleşmemiz ve şehvet duygularımız vardı o anda… Nefes nefese haykırdım, “Annemin içine döllerimi boşaltacağım.”
“Ahhhh….” Toplarımın kasılarak kükrediğini ve duvarlarını yıkarak aletimin ucundan spermlerimin roket patlaması gibi fışkırdığını hissettim.
“Tarıkk…” Annem ben ilk atışımı yaparken bağırdı. “Ohhh… Döllerinin sıcaklığını içimde hissediyorum.” Nefesi kesildi.
“Iıııhhhh… Bebeğimmm….” Annemin gözleri kaydı ve bütün ağırlığımla yüklendiğim narin ve seksi bedeni altımda ezildi.
Karnı tekrar tekrar kasıldıkça amından fışkıran sıcak zevk kreminin bataklık gibi sikimin etrafından dışarı süzüldüğünü hissettim. İkimiz de zevkle inliyorduk. Aynı anda yaşadığımız karşılıklı orgazmı anlatabilmek için kelimeler yetersiz kalırdı.
Benim orgazm titremelerim azalmış olsa bile, sikim hala kaya gibi içine gömülü, taş gibi sertliğini kaybetmemişti. Bu kadar yetmez, daha fazlasını istiyorum ben, diye düşündüm. Kulağına eğildim,
"Bana son kez söylediklerini hatırlıyor musun?” diye fısıldadım.
“Yapamıyorum… Düşün …” diye mırıldandı anne. “Düşünemiyorum inan… Beynim durdu Tarık… Yine de… Hala boşalıyorum aşkım…” Terli vücudu altımda zevk titremeleriyle ürperiyor, kasılıyordu yavaş yavaş…
“Sana sahip olmamı söyledin anne…” Kulağına boğuk bir şekilde fısıldadım. “Seni o pislikten kurtarmam için…” Yumruklarımı yatağa bastırıp kollarımın üzerinde kalktım.
“Ben de tam olarak bunu yapacağım.” Az önce boşalan yarı sert aletimi amından dışarıya çıkarana kadar kalçalarımı geriye çektim.
“Ohhh…” Annem sikimi içinden çıkarırken zevkle mırıldandı. Spermlerimin annemin örselenmiş kadınlığından dışarıya yavaşça süzülmesini izledim. Sonra da aşağıya inip annemi kalçalarından tuttum, sırılsıklam çarşaflara yüz üstü vaziyete gelecek şekilde yatağın üzerinde yuvarladım.
“Tarık? Ne… Sen ne yapıyorsun?” Annem usulca yalvardı. “Hala… Doymadın mı sen? Fazlasını mı istiyorsun?” Kalçasını havaya kaldırmak için yukarı çekerken nefes nefese kaldı.
Annem tam önümdeydi şimdi, domalmış vaziyette… Başını çevirip arkasına baktı. Arkasından yukarı doğru hareket ederken saçından tutup yüzünü çarşaflara bastırdım. Poposu tamamen havaya dikilmişti.
Taş gibi sikimin başını onun hala içinden zevk sularıyla karışık spermler damlayan amına hedefledim. Sikimi hissedince inledi annem,
“Tarık… Sen… Nasıl hala bu kadar sertsin aşkım?”
“Annem yüzünden…” Ve bunu söyler söylemez sikimin her santimini annemin amına gömdüm.
“Aaahhh…” Neredeyse çığlık atarak karşıladı beni… Aldırmadan amında gidip gelmeye devam ettim.
Üzerine eğildim, her vuruşumla sikimin kadınlığına daha da gömülmesini, daha derinlerine vurmasını sağlayacak bir kaldıraç elde ettim böylece…
“Yeterince iyi değilsin sevgilim…” Kulağına tısladım. “Şimdi seni kim sikiyor? Söyle bana…”
“Ahh… Oğlum sikiyor… Erkeğim sikiyor…" Kalçalarımı biraz geriye çekip kıçını tokatlamaya başlayınca zevkle homurdandı.
Tekrar sikmeye başladım. Her vuruşumda altında sallanan iri memelerine ulaştım sonra, parmaklarımı meme uçlarına atarken yumuşak etini parmaklarımın arasında yoğurdum.
Annem başını yataktan kaldırıp dört ayak üzerine dikildi ve başını çevirip bana baktı. Bana şehvet ve hırsla baktığında o güne kadar gözlerinde böylesine yanan bir ateş görmemiştim.
“Erkeğim olduğunu kanıtla aşkım…” Annem kıçını bana doğru ileri geri hareket ettirirken zevkle inledi “Bana küçük Tarık’ları ver… Anneni sıcak döllerinle doldur…”
“Aahhh… Geliyorum anne… Geliyorum…”
Islak amını tokatlayarak sikerken tekrar fışkırmaya başladım amcığına… Artık ilkel bir vahşi gibi, kızışmış bir erkek arslan gibi onu döllemekten başka bir şey düşünemiyordum.
Ellerimle memelerini kavrayıp kendime çekerken, o güzel şeyleri içine daha çok girebilmek, kanırtarak sikebilmek için birer kaldıraç olarak kullandım. O kadar derinlerine ulaştım ve boşaldım ki…
“Beni kullan… Ooh bebeğim…” Annem homurdandı. “Ben… Ben seninim… Senin kadınınım… Ben oğluma aitim.” Nefes nefese kaldı.
Kendimi bir gerçek bir erkek gibi hissettim. Toplarımı bir kez daha boşalttım, vajina kaslarındaki o tanıdık çalkalamayı tekrar hissedebildim. Göğüslerini serbest bıraktım ve kalçalarını tuttum, parmaklarım yumuşak ete gömüldü. Annem başını tekrar yatağa bıraktı,
“Tarık… Aahhh… Neler yapıyorsun bana?” Annem inliyordu sürekli… “Bu şey… Ooh… Sikin büyüdü yine, kocaman… Ohhh… Ben de geliyorum…”
“Aaaaahhhh…” Çarşafı ağzının içine sokarken boğuk bir çığlık attı. Amına gömülü erkeklik organımı ezerek patladı adeta…
Annemin korunmasız olduğunu ve muhtemelen doğurgan olduğunu biliyordum. Fakat tam o müthiş boşalma esnasında bu muhteşem kadının içine tohumumu ekmekten başka bir şey istemedim.
Üç ya da dört kez kasılarak annemin içine patlayıp tüm spermlerimi boşalttıktan sonra, toplarımda ağrıyan bir spazm hissettim. Yavaş yavaş benim sönmeye yüz tutan sikimi çekerek çıktım içinden, yatağa, annemin yanına terlemiş, sırılsıklam bedenimle çöktüm.
“Bittim ben…” Yorgun bir halde fısıldadı annem, sonra bedeni bir tarafa devrildi ve yanıma yığılıp kaldı.
Sonraki beş dakikayı orada yatarak geçirdik, soluk alıp verişlerimizin sesi duyuluyordu. Sonunda annem başını kaldırdı ve dağılmış saçlarını eliyle düzeltip, gözlerinde bir parıltıyla bana baktı.
“Terapi bitti Tarık…” dedi zor duyulur bir sesle…
“Güzeldi anne… İyi geldi… İyileştim ben artık, hiç bir şeye ihtiyacım yok.” Ona bakıp gülümsedim. “Sadece anneme ve daha da önemlisi, karıma ihtiyacım var Deniz hanım…”
Ona doğru döndüm, hala orgazmın etkisiyle ürperip titreyen bedenini kollarımın arasına alıp sımsıkı sarıldım.
“Benim için zevk olacak.” dedi annem gülümseyerek kollarımın arasına munis bir kedi gibi sokuldu, öptü beni… “Bundan sonra sadece seninim. Her zaman…”
-Aşkım çok özledim seni… Bir hafta boyunca bu geceyi bekledim biliyor musun?
- Ah, ben de aşkım. Ben de kocacım. Sarıl bana, kollarına hasret kaldım.
- Ee? Hasret kaldın da, babanlar niye bizim evde bu gece?
- Ne yapayım kocacım? Çıkıp geldiler işte… Git diyecek halim yok ya…
- Hayır, yatmak da bilmiyor adam… Bırak biz yatalım bari… Bir haftadır kızına hasretiz amına koyayım. Bırak biraz hasret giderelim kızınla…
- Aşkıımm… Böyle söyleme… Ben de çok özledim seni… Bir haftadır yastıklara sarılıyorum sen diye…
- E iyi madem… Sen de benim kadar özlediysen… Sevişelim hadi…
- Bu gece olmaz sevgilim… Biliyorsun, babamlar varken yapamayız.
- Senin babana da, şarap çanağına da… Sanki nişanlıyız, bırak da bir güzel sikeyim seni bebeğim…
- Olur mu? Yapma diyorum sana, ay bıraksana külodumu… Sabah ikimiz beraber banyo yapamayız. Seviştiğimizi anlarlar.
- Anlamazlarsa amına koyayım. Bizi kardeş zannetmiyorlar değil mi? Karı kocayız biz… Yatak odasındayız. Sikişmek en doğal hakkımız bizim…
- Terbiyesiz… İyice azmışsın sen… Ne o öyle, amına koymaklar, sikişmekler? Ayıp ayıp…
- Ayıbın da amına koyayım. Ulan sikicem seni, kaçarın yok bu gece… Özledim diyorum sana… Ohhh… Memişlerine kurban… Avuçlarım boş kaldı, memelerini okşayamadım kız…
- Ahhh… Yapma aşkım… Acıtıyorsun… Ohhh…
- Dayanamıyorum karıcım… Ellesene şu sikimi… Taş gibi oldu baksana… Seni sikmeden, amına girmeden bırakmaz bu, söyleyeyim sana…
- Ya tamam, söyle ona, uslu dursun bu gece… Benimki de istiyor, canına yetti, ama sabrediyorum işte…
- Hadi kız… Bırak inadı… Sikişelim gel… Oh, o amcığına koyuvereyim bu yarağı…
- Tövbe tövbe…Yarağı koyacakmış. Yapma diyorum sana… Çekiştirip durma, külodumu yırtacaksın. Yeni aldım daha, bu gece ilk giydim. Yapma, çok pahalı…
- Kafamı bozma yırtarım donunu senin… Oh, string mi bu kız? Amcığının arasına girmiş ağı… Yavrum benim… Amına kurban olurum senin… Oh, ne güzel kokmaya başladı… Islandı mı yoksa? Senin amcık ıslanınca kokar böyle, zevk alınca… Bakayım… Parmaklarım sırılsıklam, şuna bak… Mmmhhh… Nasıl da am kokuyor…
- Napim? Yattığımızdan beri parmaklayıp duruyorsun, onunki de can… Yapma, parmağın acıttı işte…
- Hadi kız, gel sikişelim… Bir kerecik kayıvereyim amcığına, gerisini yarın çözeriz. Aç bacaklarını bebeğim…
- Ben ne anlatıyorum aşkım… Olmaz diyorum. Babamlar var diyorum.
- Kızım onlar da sikişiyordur şimdi… Senin baban daha genç, her gece ananı sikmeden bırakmıyordur. Kaynana zaten senin kopyan, fıstık gibi karı, ikisi halvet olmuşlardır şimdiye kadar… Hadi biz de yapalım.
- Aşkım, rezil oluruz, ısrar etme… Düşünsene yarın sabah banyonun önünde sıraya girmişiz, dördümüz birden banyo kuyruğundayız.
- Orasını sabah düşünürüz. Aç şu bacaklarını diyorum sana…
- Yapma bebeğim… Hadi arkamı döneyim sana, sırtımı okşa… Bak, gecelik de yeni… Sırtı açık, eteği kısa… Daha bakmadın bile, aklın fikrin seks yapmakta… Beni özlemedin sen, o işi yapmayı özledin değil mi?
- Yavrum, seni özlemez olur muyum? Çok özledim. Ama seks yapmadan da olmaz ki? İkimiz de açız, sikişmeden nasıl duruyorsun sen?
- Tutuyorum kendimi, ben sen miyim? Hadi, sırtımı okşa, bak döndüm arkamı… Geceliğin eteğini de kaldır, şeyini sok aradan… Seversin sen böyle yatmayı… Hadi okşa beni… Ahh… Yavaş… Canımı yaktın hayvan…
- Oh bebeğim… Elimde değil… Götünün deliği ateş gibi yanıyor. Sikimin başı ateşe girdi sanki…
- Pis sapık… Zorlama… Canımı yakıyorsun.
- Yaklaş biraz, yarağımın başı götünün deliğindeyken amcığını okşayayım önden de… Mmmm… Klitorisin taş gibi olmuş kız… Orospu seni… Senin canın da sikiş istiyor değil mi?
- Hayır… İstemiyor işte…
- Siktir… İstemiyormuş. Amcığın su içinde kalmış fahişe… Dur şu sikimin başını sürteyim de ıslansın, götünün deliğini ıslak ıslak okşayayım. Ohhh….
- Ay yapma aşkım… Zorlama arkamı… Aahhhh… Şeyimi acıttın, parmağını bastırma o kadar…
- Yerim ulan seni… Acıtırım, zorlarım, amına koyarım senin… Sabır mı kaldı günlerdir? Ohhh… Bebeğim benim… Mmm… Saçların mis gibi kokuyor. Rengini mi açtın sen bunların?
- Hele şükür, geldiğinden beri yeni fark ettin. Tüylerimi de aldım sen geleceksin diye… Baksana, eline kıl tüy geliyor mu hiç okşarken?
- Ohh… Doğru… Kaymak gibi amcığın… Yumuşacık, pamuk gibi… Dur, şu amcığını yalayayım senin… Kaymak yemeyi özledim.
- Olmaz. Dişlerini fırçalamadın.
- Senin olmazlarını sikicem ben senin… Ananı sikicem senin… Sikmek yok, yalamak yok… Ne ulan bu?
- Yaaa… Canım acıyor. Başını sokunca kendini kaybediyorsun, taşaklarına kadar sokuyorsun arkama…
- Ne yapayım bebeğim… Amcığın dar, götünün deliği daha da dar… Sikimin derisi yüzülüyor sokup çıkarırken, kendimi kaybediyorum. Ohhh… Hadi kremi getir de, canın yanmasın sikerken…
- Al canım… Banyodan çıkarken yanıma almıştım.
- Ulan ne orospusun sen… Ne azgın fahişesin sen… Yatağa girmeden kremini ayarladın öyle mi? Bir de istemem diyorsun, yan cebime koy… Amına koyucam senin, yan cebine değil…
— Terbiyesiz…
— Hadi kendin sür bakalım yarrağa… Ohh… İyice sür, kaysın… Boydan boya sür, dibi kuru kalmasın. Mmm…
— Yeter bu kadar sürdüğüm, yatak yağ olacak.
— Şimdi elinde boşalıcam namussuzum… Bırak, biraz da kendi götüne sür bakayım… Kaltak… Orospu seni… Oh, götünün deliğine krem sürermiş de… Kocası götünü siksin diye götünü kremlermiş de…
- Hayır, sikmeyeceksin. Sadece başıyla okşa… Elini de öne at bakayım, parmakların amımı okşasın.
- Hadi gel balım, kucağıma yerleş… Ohhh… Kaygan kaygan… Oh benim seksi karım… Sikişken karım benim… Bu gece notunu kırdım yalnız… Tutturdun olmaz da olmaz…
- Oh, hadi bırak şimdi, sen devam et… Okşa… Güya sırtımı okşa diye arkamı döndüm, sen arkama şeyini sokuyorsun.
- Yavrum, karpuz gibi götün varken ne diye sırtını okşayayım senin… Amına, götüne koymak istiyorum ben…
- Koymayıver, sikin bacaklarımın arasında işte… Sıcak sıcak… Bırak kapısında dursun öyle, içine girip ne yapacaksın? Zevk almıyor musun sen?
- Yavrum benim, alıyorum ama, amına koymadan olmaz ki… Sen nasıl dayanıyorsun sikişmeden? Sakın ortağıma siktirmeyesin kendini…? Tabi ya… Herif seni iyice sikmiş anlaşılan, amına koymuş, dağıtmış seni… Ondan canın istemiyor senin…
- Pis sapık… Ortak mortak yok… Ahh, yapma, şeyinin başı zorluyor oramı…
- Yalan söyleme bana… Sikmiştir seni… Facede gördüm, adamla baya baya flört ediyorsun. Yok beğeni atmalar, yok yorum yazmalar… Doğru söyle kız, sikiştin mi adamla?
- Aman sen de… İlkokul arkadaşım, yıllar sonra ilk defa haberleştik. Kankaydık okulda, aramızdan su sızmazdı.
- Anlat anlat, heyecanlı oluyor. Kızla erkek kanka olur mu yavrum? Herif seni sikecek bak, ayağını denk al… Öyle kanka manka olmuyor bu zamanda… Erkek milleti, yakaladı mı siker atar. Bir de cilveli cilveli yazıyorsun, gülücükler bilmem neler…
- Okul arkadaşı diyorum sana sapık… Ailecek tanışırdık o zamanlar… Yalnız ben değilim ki… Bir sürü kadın arkadaşı var, yakışıklı çocuk… Hepsiyle akıllı uslu yazışıyor işte, benim gibi…
- Bak seen… Yakışıklı ha? Orospuu… Saf… Akıllı uslu götürecek, sikecek o yakışıklı sizi… Bir de bakıyorum, her paylaşımında ay buluşalım görüşelim Kenancım yazıyorsun… Heriften sana bir iltifatlar… Küçükken güzelmişsin de… Şimdi daha da güzel olmuşsun da… Bak, doğru söyle, bu herifle buluşmadın değil mi? Yoksa yaptınız mı? Garsoniyerine filan götürdü mü seni yoksa? Siktirdin mi kendini o yakışıklıya?
- Sapıksın sen, sapık… Aklın fikrin sekste… Herkesi öyle zannediyorsun.
- Ben erkekleri tanıyorum kızım. Hepimiz öyleyiz aslında, bakma sen çiçek böcek şiirsel takılmalarına… Buldu mu affetmez. Hele senin gibi hem çıtır, hem evli olacak, amına koyarlar…
- Sen de öyle yapıyorsun değil mi? Ben yokum yanında nasıl olsa, bütün bir hafta otel köşelerinde… Ha? Bulduğunu götürüyor musun sen de?
- Yok be yavrum, çalışmaktan imanım gevriyor benim, sikişecek vakit kalmıyor ki…
- Vakit olsa sikeceksin yani… Eğer beni aldatırsan keserim senin sikini, kedilere yediririm, yeminle…
- Şimdi seni sikicem bak… Uzatıp durma… Ohh… Başı girdi götünün deliğine, acımıyor değil mi?
- Ayy… Biraz… Krem sürünce iyi geldi, rahat giriyor. Parmağını bastırmadan okşasana klitorisimi… Yavaş yavaş yap… Ohhh… Orası… Parmağının ucuyla… Ooohhhh…
- Zevk alıyorsun değil mi aşkım? Götünün sikilmesinden zevk alıyorsun…
- Ah… Hayır… Mmm… Bilmiyorum… Aynı anda amımı okşayınca… Sanki… Ohhh… Zevk alıyorum.
- Oh götünü siktiğimin karısı seni… Deliğin daracık bebeğim… Sikimi nasıl sarıyor bilsen… Ohhh…
- Parmağın… Parmağın zevk veriyor kocacım… Ohh….
- Hadi sen de memelerini okşa yavrum… Dur biraz, boynunun altından kolumu geçireyim, göğsünü okşayayım.. Mmm… Hadi söyle ortağıma da gelsin yanımıza… Telefon aç… Soyunup gelsin yatağa… Ben arkanda götüne sokarken o da memelerini yalasın senin… Ohhh… Zevk verelim sana…
- Mmm… Sapıksın sen… Cinsi sapık… Pezevenk… Boynuzlu pezevenk… Ooohhhh…
- Sen de orospusun. Nasıl da zevk alıyorsun… Grup seksi duyunca antenlerin kabardı fahişe…
- Hayır… Yalan… Zevk almadım. Aaahh…
- Yalancı… Zevk alıyorsun. İki erkeğin arasında sikilmek zevk veriyor sana… İnkar etme… Ohhh… Kalçanı oynat şöyle… Sikim biraz daha girsin götüne… Mmmm…
- Yapmaa… Neden çıkardın arkamdan? Canım yandı…
- Biraz amının suyundan alayım bebeğim… İyice kayganlaşsın. Oh, sikimin başı yandı ateşinden… Amın da yanıyor götün gibi… Oh bebeğim benim… Ne kadar ıslaksın böyle…? Çok mu zevk alıyormuş benim karım? Hı? Söyle bana…
- Yavaş sikerim ben karımı… Hızlı da sikerim… Amına koyarım karımın… Mmmm… Oohhh… Çok zevk veriyor amcığın aşkımmm…
- Yavaş… Sesini alçalt kocacım… Duymasınlar… Ohhh…
- Duysunlar… Kızlarını sikiyorum şu anda… Haberleri olsun. Orospu kızını sikiyorum baba… Amına koyuyorum sevgili kızının… Aaahhhh…
- Terbiyesiz sapık… Git gel şimdi yavaş yavaş… Bu gece neden böyle kocaman bu? Diplerime değiyor başı… Sanki… Sen hap filan mı aldın aşkım?
- Yok, hap değil de… Gittiğim yerde verdiler, epi bilmem ne macun… Yatağa girmeden iki kaşık attım, yarak kazık gibi oldu. Ondan tırmalıyorum seni sikmek için… Bu yarak sikişmeden inmez bebeğim… Nasıl, fark ettin mi bir şeyler?
- Oh, fark etmez olur muyum? Dedim ya, bu gece başkasın. Daha bir kalın, damarları çıkmış sikinin… Başı vajinamın dibinde… Tehlikeli değil mi? Amaan, boş ver… Devam et… Sik beni kocacım… Sikini göm amıma… Başı dibime vursun koç başı gibi… Ohhh…
- Yavrum benim… Bu kadar da dayanamazdım, çoktan boşalmıştım amına… Ohh… Çok iyiymiş bu macun… Taşaklarım bile şişti amına koyayım… Ohhh… Götüne yapışıp duruyor her vurduğumda… Götünle taşaklarımı okşuyorsun orospum… Ahhh…
- Amına koyarken götünün de okşanması daha zevk veriyor değil mi? Telefon aç ortağıma, gelsin bebeğim. İkisini aynı anda yapamıyorum. Bana yardım etsin. Ben amına koyarken o da arkadan girsin. Tost yapalım seni… İki erkek beraber sikelim. Ooohh…
- Hayır… Sen… Sen sik beni… Yalnız sen… Öp beni… Hem sik, hem dudaklarımı ye… Mmmm…
- Mmm… Dudakların bal gibi karıcım… Oh, memelerini de ısırırım senin… Orrospum…
- Ayy… Yavaş… Uçlarını ısırıyorsun aşkım… Canım yandı… Ahhh… Zevk alıyorum… Hızlan… Daha sert… Daha hızlı… Ohhh… Hazır mısın?
- Az kaldı bebeğim… Ohhh… Sen? Geliyor musun yoksa?
- Benim de az kaldı kocacım… Hadi beraber… Ooohhh… Pompala beni… Sikk… Aaahhhh…
- Ortağım siksin seni… Ona siktiricem karımı ben… Ohhh… Çağırıcam… Gel ortak diyecem… Karımı sik diyecem… Amına koyacak senin… Yarağını tutup amına kendim sokucam aşkım… Koca yarağıyla sikicek seni… Ohhh…
- Sapıksın sen… Pezevenksin… Aaahhh… Geliyorumm…
- Nasıl da zevk alıyorsun değil mi? Orospuu… Başka erkek sikince nasıl zevk alıyorsun… Fahişe seni… Seksi orospum… Azgın karım benim… OOoohhh… Geliyorumm…
- Ben de… Ben de geliyorum. Hızlan… Ohhh… Hızlan hadi… Daha sert…
- Arrrggghhh… Çok güzeelll… Harikaa… Ooohhh… Amına koduğumun kaltağı… Sikimi nasıl da sağıyor amcığın… Nasıl da kasılıyorsun… Ooohh… Tırnakların sırtıma battı bebeğim… Ohhh…
- Çok… Çok zevk alıyorum… Dayanamıyorum… Geliyorum…
- Söyle siksin mi seni? Ortağım seni siksin mi aşkım?
- Iıhhh… Siksin… O da siksin… Ohhh… İkiniz beraber sikin beni… Orospunuz yapın… Oooohhhh… Hem amıma koyun, hem götüme koyun… Mmmmm…
- …
- …
- Ufff… Bittim ben karıcım… Harikaydı…
- Ben de… Yordun beni… Haşat ettin… Amıma koydun… Ne gecelik bıraktın, ne külot… Vahşi hayvan gibiydin, yırttın hepsini…
- Canım… Çok zevk aldım. Beklediğime değdi. Baksana, sikim hala taş gibi… Var mısın bir posta daha?
- Başlarım senin macununa… Yeter bu kadar kocacım… Yarın sabah devam ederiz. Kendime geleyim biraz ne olur…
- Seni seviyorum karıcım… Çok seviyorum… Bal dudaklım… Mmm…
- Ben de seni seviyorum aşkım… Her şeyimsin sen benim…
Merhabalar. Adım Nahit, 32 yaşındayım. Yıllarca bir fabrikanın müdürlüğünü yaptıktan sonra, 7 yıldır tecil ettirdiğim askerliğimi yapmak için müracatta bulundum. Fabrikada tüm personel tarafından sevilen, sayılan, aynı zamanda çok otoriter biriydim.
Fabrikanın yemekhaneden sorumlu aşçısı, Erkan isminde genç biriydi ve iki ay önce 17 yaşında bir kızla evlenmişti. Düğününe beni de davet etmiş, ben şehir dışında olduğum için düğünlerine gidememiş ve evlendiği kızı görememiştim, fakat çok da merak ediyordum. Bu arada Erkan benden çok korkar, aynı zamanda çok da saygı gösterir, her zaman günlük menü dışında bana özel yemekler yapar, bazen de,
“Müdürüm bir gün seninle kafaları çekelim, mezeler benden!” derdi. Ama bir türlü işlerimizin yoğunluğu nedeniyle fırsat bulamamıştık. Neyse günüm geldi işimden ayrıldım ve askere gittim.
Askerden geldikten sonra oturduğum apartmanın altında boş olan bir dükkanı kiraladım ve inşaat malzemeleri üzerine bir işyeri açtım. Aradan 6 ay kadar geçmişti, bir gün fabrikaya eski patronumu ziyaret için gittim. Fabrikada benim dönemimden çalışan hiç kimse kalmamış, bütün personel yenilenmiş, patron işleri baya bir küçültmüştü. Çalışanlara yemekhane sorumlusu Erkanı sordum, onun da işten ayrıldığını ve yemeklerin tabildottan geldiğini söylediler.
On gün kadar sonra bir gün sabah dükkanın önüne bir sandalye atıp güneşlenirken, motorlu birisi önümden geçti ve Erkan'a çok benziyordu. Ama güneş gözlüğü taktığı için tam emin olamadım.
Aynı kişi akşam üzeri tam ters istikamete doğru geçince, ben sabahları ve akşamları yola bakmaya başladım ve her gün geçiyordu. Birkaç gün sonra akşam geçerken ben bunu durdurdum, evet Erkan'dı. Beni görünce baya bir şaşırdı,
“Oooo müdürüm!” deyip elime sarıldı. Dükkana davet ettim. Hoş beşten sonra,
“Birkaç gündür görüyorum ama emin olamadım, her gün bu caddeden nereye gidiyorsun?” diye sordum.
Yeni taşınmışlar, evi caddenin sonundaki varoş mahallesinde imiş ve başka bir fabrikada aşçı olarak çalışıyormuş… Baya bir hasret giderdikten sonra, motoruna bindi, giderken de,
“Müdürüm, ailecek de görüşelim, buralarda hiç çevremiz yok, herkes kendi halinde, bari sizinle gidip gelelim, hanımın ve çocuğun çok canı sıkılıyor!” dedi. Okeyleştik ve
“İstediğiniz zaman buyurun gelin!” dedim. Akşam durumdan eşime de bahsettim. Bu arada ben 8 yıllık evliyim ve 4 yaşında bir çocuğum var. Erkan'ın da hemen bir çocuğu olmuş ve bir buçuk yaşına girmiş. Eşim,
“Olabilir, eğer hanımı kafa dengi birisi ise, benim de canım sıkılıyor aslında, benim içinde iyi olur.” dedi.
Erkan birkaç gün sonra dükkanın önünden motorla geçtiğinde bu sefer arkasında başörtülü, pardesülü kapalı bir bir bayan ve kucağında bir çocuk vardı.
Ofisimde olduğum için onlar beni görmedi, ama ben çok şaşırmıştım, karısının kapalı biri olabileceğini hiç düşünmemiştim ve ilk defa görüyordum, fakat çok hızlı geçtikleri için doğru dürüst görememiştim.
Cumartesi akşam üzeri Erkan dükkana uğradı ve
“Müdürüm, müsaitseniz Pazar günü size gelmek istiyoruz?” dedi. Karıma telefon açıp müsait olup olmadığımızı sorduğumda, karım da,
“Müsaitiz müsaitiz, buyursunlar gelsinler, hatta biraz erken gelsinler kahvaltıyı da birlikte yapalım!” dedi.
Pazar günleri işyerini açmıyordum. Sabah erkenden kalkıp unlu mamul fırınına giderek simit, poğaça ve börek aldım ve beklemeye başladık. Saat on gibi geldiler, kapıda karşıladık. İçeri geçtiler,
“Hoşgeldin!” diyerek eşine elimi uzattım ve tokalaştık. Ama ne tokalaşma! Elleri ateş gibi yanıyordu! Samimi bir şekilde,
“Ben Hayriye!” dedi.
“Ben de Nahit!” dedim ve ekledim, “Bu arada siz hasta olacaksınız galiba, ateşiniz var!” dedim. Hayriye hafif gülümseyerek,
“Yok, benim doğal halim bu!” dedi. Erkan da,
“Müdürüm ben kışın soba kullanmıyorum, Hayriye'nin teni çok sıcaktır!” dedi, gülüştük.
Hayriye minyon tipli, hafif çukur gözlü, beyaz tenli, yüzü ve vücut yapısı süper güzel bir kadındı. Ona bakmaktan kendimi alamıyor, fakat göz göze gelmeye de korkuyordum.
Kahvaltı masasına geçtik. Hayriye çocuğu uyutmak için yan odaya geçti. Bu arada biz masaya oturunca, ona benim karşımdaki sandalye kaldı. Beş on dakika sonra geldi ve karşıma oturdu. Derin bir kahvaltı sohbeti, yaz olduğu için balkon kapısı açık, güzel bir ortam, kakara kikiri iki saat kadar masada kaldık.
Hayriye kapalı olmasına rağmen çok hoş sohbet, biraz utangaç ama konuşkan birisiydi. Kahvaltıdan sonra biz balkonda koyu sohbete dalmışken, hanımlar bulaşık falan derken öğlen oldu. Hanımlar yanımıza gelerek pikniğe gitme teklifinde bulundular.
Hazırlıklar yapıldı pikniğe gittik. Vaktimiz çok güzel ve eğlenceli geçiyor, bu arada samimiyetimiz artıyordu. Piknikte çay içerken Hayriye bana,
“Nahit abi, Erkan üç yıldır seni öyle anlatıyordu ki, merakımdan çatlamıştım!” dedi. Erkan da lafa girdi,
“Ee o benim biricik müdürüm, bana çok babalık yaptı, ondan gördüğüm iyiliği babamdan görmedim ben, gerçi fabrikada yardım etmediği tek işçi yoktu, o fabrikadaki bütün işçilerin babasıydı!” dedi. Hayriye de,
“Abi ne zaman bir durum olsa Erkan, şimdi Nahit müdürüm olacaktı ben bu hale düşmezdim diyor, seni anlata anlata bitiremiyor!” dedi.
Bu arada eşim bir bana, bir Hayriye'ye bakıyor, bir şeyler çözmeye çalışıyordu. Ben ise kötü duygulara girmemek için kendimi zorluyor, fakat Hayriye'den de gözümü alamıyordum. Yirmi yaşında, süper güzel bir hatun karşımda ve göz göze gelmemek için resmen kendimle savaşıyorum.
Akşam üzeri piknikten döndük, akşam yemeği falan derken saat 22:30 oldu. Herkes pikniğin de etkisiyle baya yorulmuştu. Bunlar,
“Artık kalkalım…” dediler. Sabah gelirken minibüsle geldikleri için yine minibüsle gitmeleri gerekiyordu ben,
“Olmaz, minibüsle göndermem, sizi ben bırakırım!” dedim.
“Ya zahmet etme.” falan dediler. Ben de,
“Hem evi de öğrenmiş olurum.” deyince itiraz etmediler. Eşime, “İstersen sen de gel.” dedim. Eşim,
“Ben yorgunum, sen bırak gel.” dedi.
Neyse ben bunları evlerine bıraktım. Arabadan inerlerken çocuk Erkanın kucağında idi. Vedalaşırken yine tokalaştık, ama Hayriye'nin elleri yine ateş topu gibi yanıyor ve içimi fena yapıyordu. Elimi bırakmadan,
“Nahit abi her şey için çok teşekkürler, çok güzel bir gündü, en kısa zamanda biz de sizi bekliyoruz!” dedi. Bu arada gözlerimin içine bakıyordu, durduğum yerde yarağım kazık gibi olmuş, yüzüm kızarmıştı.
“Abi sen bana diyorsun ama sen hasta olacaksın, yüzün kıpkırmızı ve terliyorsun!” dedi. Ben de güneş çarpmış olabileceğini söyledim. Vedalaştık ve ben eve döndüm.
Eşim geceliğini giymiş yatmış, yatakta beni bekliyordu. Soyundum ve yatağa girdim. Biraz sohbet ettik, onları nasıl bulduğunu sordum. Çok beğendiğini, iyi insanlar olduğunu ve görüşebileceğimizi söyledikten sonra bana manalı manalı bakarak,
“Umarım bu düşüncelerim yüzünden beni pişman etmezsin!” dedi. Eşim çok kıskanç bir yapıya sahiptir.
“Ne demek istiyorsun?” dedim.
“Kız çok güzel ve sana da çok hayran kaldı!” dedi.
“Ne alaka? Kocası anlatmış, o da merak etmiş, ne var bunda?” dedim.
“Daha çok toy, sen yine de dikkat et!” dedi.
“Abartıyorsun! Duymadın mı, bana Abi diyor, ayrıca kapalı birisi!” dedim.
“Orası öyle, ama ne bileyim, o kadar güzel ki kıskanmamak elde değil!” dedi.
“Sen ondan güzelsin karıcığım!” diyerek dudaklarından öptüm ve amını avuçladım ve okşamaya başladım. Sonra karımın külodunu çıkardım, amını yalayıp, az önceki elin sıcaklığının ve konuşmalarında etkisinde kalarak kazık gibi olmuş yarağımı karımın amına geçirdim. Karım,
“Offfffff, işte bu huyuna bayılıyorum senin, ne zaman aklımdan geçse yarağını amımda buluyorum!” diyor ve dudaklarını ısırıyordu…
Ben ise Hayriyeyi siktiğimi hayal ediyor, karıma köklüyordum. Karım zevke gelmiş çılgınlar gibi inliyor,
“Ben bu yarağı kimseyle paylaşamam! Bu yarak bana ait! Sakın o karıyı sikeyim deme!” diyor, kendi kuşkularını dillendiriyordu.
“Karıcığım merak etme, Hayriye karşımda soyunup bacaklarını ayırsa bile dönüp bakmam!” diyerek karımın amına pompalıyordum. Karım,
“Ben seni bilmez miyim? On senedir yediğim bu yarağı tanımaz mıyım? Öyle bir fırsatı kaçırır mısın sen, bulduğun ilk fırsatta koyarsın kızın amına!” diyor, beni daha da azdırıyordu. Yirmi dakikadır karımı sikiyordum ve artık son noktaya yaklaşmıştım, hızla pompalıyor,
“Merak etme aşkım, siksem bile bana senin kadar zevk veremez!” diyerek karımı rahatlatmaya çalışıyordum. Karım ise ikinci defa boşalıyor olmanın zevkiyle,
“Sik kocacığım sik, bu yarağa helal olsun, bu yarak ne Hayriye'ler hak ediyor! Offfff çıldırıyorum, pompala kocacığım, kökle amıma!” derken, korunmadığı için, yarağımı son bir hamleyle karımın amından çektim ve göbeğine boşaldım.
Nefes nefese kalmış bir vaziyette üzerinde bir kaç dakika hareketsiz kaldım, sonra yanına uzandım. Karım dudağıma bir öpücük kondurarak,
“Az önce söylediklerimi sakın ciddiye alıp da kıza bir şey yapayım deme haa! Sana belli olmaz, izin verdiğimi falan düşünürsün!” diyerek gülümsedi.
Aradan bir kaç gün geçmişti ama Hayriye bir türlü aklımdan çıkmıyor, resmen bütün gün düşüncemi işgal ediyordu. Ellerinin sıcaklığı aklıma geldikçe yarağım kalkıyor, elleri böyleyse acaba amı nasıldır bunun diye düşünmeden edemiyor, bir yandan da arkadaşımın karısı hakkında böyle düşünceler taşıdığım için kendime kızıyor, müthiş bir suçluluk duygusu yaşıyordum. Tam bir ikilem içindeydim.
Bir akşam vakti tam dükkanı kapatmayı düşünüyordum ki, Hayriye caddenin karşı kaldırımından kucağında çocuk ile yavaş yavaş yürüyerek evlerinin ters istikametine doğru gidiyor ve sık sık arkasına dönüp bakıyordu. Hemen koşarak yanına gittim ve arkasından,
“Hayriye?” dedim. Galiba sesimi tanıyamadığı için birden irkildi, beni görünce de biraz rahatladı. “Bu saatte böyle yaya nereye gidiyorsun? Hayır mı?” dedim.
“Abi sorma ya, Erkan gece vardiyasında çalışıyor, işe gitti, ben de annemlere gidiyorum. Minibüsü beklemeyeyim, yavaş yavaş yürüyeyim dedim, ama hep dolu geçiyorlar, almadılar, buraya kadar geldim.” dedi.
“Yorulmuşsun, gel biraz dinlen, böyle olur mu, o kadar yol kucağında çocukla yürünür mü, gel hadi!” diyerek çocuğu kucağından alarak, biraz da emrivaki bir tavırla işyerime götürdüm…
Hayriye yorulmuş, kan ter içinde kalmıştı. Soğuk bir kola ikram ettim.
“Abi ben almasaydım, geç oluyor, şimdi minibüsler nöbete düşerse çok geç kalırım!” dedi.
“Merak etme, seni bu saate minibüsle gödermem, ben bırakırım, rahat ol, al şunu iç, serinle biraz!”
“Nahit abi zahmet etme, ben minibüsle giderim!” dedi. Ben kaşlarımı çatarak,
“Seni bu saatte böyle göndermem, sonra Erkan duyarsa bana kırılmaz mı?” dedim. Hayriye de çaresiz,
“Peki abi!” dedi ve kolayı aldı.
Çocuk uyuyordu, koltuğa yatırmıştım. Sohbete başladık, tam karşımda oturuyor ve havadan sudan konuşuyorduk. Ben ise yine gözümü dikmiş öyle derinlere dalmıştım.
Bir kaç defa göz göze geldik. Ben hep gözümü kaçırıyordum ve sonuncuda kaçıramadım, bir an sessizlik oldu, bir on saniye göz göze bakıştık. Bu defa o gözünü kaçırdı, ben hemen toparlanmaya çalıştım, ama bu arada masa altında benim yarak yine kazık gibi olmuştu.
“Abi ne zaman kapatıyorsun?”
“Beş on dakikaya kadar kapatırım, gideriz!”
Bu arada yukarıyı evi aradım ve bir işim olduğunu, bir yere kadar gidip geleceğimi ve merak etmemelerini söyledim.
Masanın altından yarağımı düzelttim, eğer anlarsa rezil olacağımı düşündüm ve sakinleşmek için birkaç dakika dikkatimi dağıttım, masadaki evrakları dosyaları falan toparladım. Sakinleşince de,
“Hadi kalkalım!” deyip çocuğu kucakladım ve arabaya kadar ben götürdüm. Arabaya varınca çocuğu almasını, kapıları açacağımı söyledim.
Çocuğu alırken ben biraz çekingen davrandım, ama o çok rahattı ve yanaştı, çocuğu sıkı tutabilmek için sarılarak alırken, benim kolumun birisi çocukla onun arasında kaldı ve pardesünün üzerinden taş gibi göğüslerini ilk defa hissederken neredeyse kalp krizi geçirecektim. Kapıları açtım, arkaya binmek istedi.
“Aşk olsun, bu da ne demek oluyor? Hakaret sayarım bunu!” deyince,
“Ay abi özür dilerim, böyle düşüneceğini bilemedim!” dedi ve ön tarafa geçti.
Neyse yola çıktık, bu arada hava iyice kararmıştı. Ben acele etmiyor, yolu uzattıkça uzatmaya çalışıyorum. Gideceğimiz yer normal trafikte yarım saatlik yoldu, ama akşam trafiği de işin içine girince baya bir uzadı.
Trafik durunca, ben kucağındaki çocuğun yanağını okşamak bahanesiyle ona yanaşıyor, zaman zaman kazara olmuş gibi göğüslerine elimi sürtüyordum… Çaktırmadan kalkmış yarağımı düzelttim ve konu açılsın diye,
“Demek Erkan benden çok bahsetti ha, öyle mi?” diye sordum.
“Sorma Nahit abi, seni yere göğe sığdıramıyor, ben de merakımdan çatlıyordum.”
“Eee merakın geçti mi? Nasıl, merak ettiğin kadar varmışım bari?” dediğimde, bir iki saniye sustu ve
“Evet, çok iyi bir insansınız!” dedi.
“Teşekkür ederim, siz de iyisiniz, Erkan'ı severim, çok saygılı çok efendi bir çocuk. Onunla evli olduğun için çok şanslısın! Eminim iyi bir kocadır!” diye zarf attım. Hayriye yine bir iki saniye sustuktan sonra,
“Eh işte, öyledir…” dedi.
“Ne demek şimdi bu? Nasıl eh işte? Evliliğinizde sorun mu yaşıyorsunuz?” diye sordum.
“Abi evlilik olur da sorun olmaz mı?”
“Hayırdır, büyük bir sorun mu? Bak üzüldüm şimdi, oysa ben sizi çok mutlu görmüştüm.”
“Yok, tabi ki mutluyuz, ama bizim de kendimize göre sorunlarımız var tabi, biraz özel sorunlar Nahit abi.”
“Bana güvenebilirsin, eğer paylaşmak istersen seni dinlerim ve elimden geldiğince de çözümü konusunda yardımcı olurum, ayrıca bende sır olarak kalır, bu konuda bana güvenebilirsin!”
“Nahit abi sana güvenmesem bu kadarını da söylemezdim zaten, ama güvensem de daha fazlasını anlatmam doğru olmaz.”
“Peki sen bilirsin!” deyip, torpidodan bir kartvizitimi çıkardım ve uzattım, “Eğer çok daralır da konuşmaya ihtiyaç duyarsan çağrı bırak, ben seni ararım!” dedim. Kartı aldı,
“Tamam abi, ararım!” dedi. Bu arada yüzü değişmiş, hüzün, utanma, çekinme ve korku karışımı tuhaf bir ifade almış, gözlerini karşıya dikmiş anlamsızca yola bakıyordu. Bir kart daha çıkardım ve bir kalemle birlikte uzattım,
“Buna da sizin numarayı yaz, bende de sizin numaranız bulunsun.” dedim. Numarasını yazdı ve uzattı. Baktım ev numarasını yazmış sadece, “Cep numaranı da yazsaydın.” dedim.
“Ben cep telefonu kullanmıyorum, hep evde olduğum için ihtiyacım olmuyor.” dedi.
“Peki tamam!” dedim.
Bu arada gideceğimiz yere varmıştık. Hayriye'ye arabadan inmeden ona,
“Sen kötü görünüyorsun, büyük bir sorununuz var galiba?” diye sordum.
“Yok bir şey abi, sonra anlatırım!”
“Tamam o zaman, yarın mutlaka telefonunu bekliyorum, anlatacaksın bana!”
“Tamam! Erkan öğleden sonra saat 2:30 gibi evden çıkıyor, o zaman ararım.”
“Tamam o zaman saat 2:30 dan sonra telefonunu bekliyorum, mutlaka ara bak! Bu arada sen geri nasıl döneceksin, saatte epeyce oldu?”
“Ben bu gece burada kalacağım abi, kardeşimin düğün hazırlıkları var, yarın alışverişe çıkacağız, alışverişten sonra oradan direkt minibüsle dönerim eve. Abi çok teşekkür ederim, sana zahmet oldu bu geç saatte.”
“Ne zahmeti canım, ne olacak ki, ne zaman arabalık bir durum olursa, gece gündüz fark etmez, aramazsan gücenirim!” dedim ve tokalaşmak için elimi uzattım. Çocuğun başını dizine koydu ve tokalaştık. Eli elimde,
“Yok bu sıcaklık normal bir şey değil!” diyerek gülümsedim.
“Abi benim elim hep böyledir, pek tokalaşmam ama kimle tokalaşsam çocukluğumdan beri hep bunu söylüyorlar, demek ki sıcak kanlı birisiyim!” diyerek o da gülümsedi ve arabadan indi.
Hemen geri döndüm, ama içim içime sığmıyordu, eve nasıl vardım bilmiyorum. Gözümün önünden gitmiyordu, ertesi gün öğlene kadar bana bir yıl kadar uzun geldi. Saat 14:30 gibi çıktım dışarıya ve Erkanın geçmesini bekliyorum, ama geçmedi.
Saat 15:30 oldu, ne Erkan geçti ne Hayriye'den telefon geldi, kafayı yiyordum. Masama geçip koltuğuma oturup gözlerimi saate diktim, kulağım telefonda. Saat 16:15 oldu halen telefon yok.
Ne olursa olsun ben arayacaktım, eğer Erkan açarsa (Hafta sonu müsaitseniz, ya siz gelin, ya da biz gelelim) deyip bir şekilde olayı kapatacaktım. Kaldırdım telefonu, çevirdim numarayı, daha ilk çalışının ilk saniyesinde telefon açıldı…
“Alo.” dedim. Hayriyeden titrek ve kısık bir sesle cevap geldi,
“Alo?” dedi.
“Ben Nahit, Erkan evde mi?” diye sordum.
“Yok Nahit abi, saat ikibuçukta gitti o…” dedi.
“Buradan geçmedi, kapıda bekledim ama göremedim?”
“Abi motorla gitmedi, servisle gitti, normalde servis alıyor onu, ara sıra motorla gidiyor.”
“Anladım. Hani arayacaktın, neden aramadın?”
“Aramadım işte…”
“Neden? Hani konuşacaktık?” Kısa bir sessizlik oldu,
“Boşver Nahit abi, konuşmayalım!”
“Hmmm. Pardon, sanırım aramakla ben yanlış yaptım. Ben konuşacağımızı, bana sıkıntılarını anlatacağını düşünmüştüm.” Yine kısa bir sessizlikten sonra,
“Abi hangi sıfatla dinleyeceksin benim sorunlarımı, yani sana neden anlatayım, seninle neden konuşayım bunları?”
“Dost olduğumuzu düşünüyordum ben…”
“Tamam abi dostuz, ama aile dostuyuz, sorunlarımızla seni meşgul etmek istemem.”
“Sen bilirsin, ama akşam da dediğim gibi, eğer anlatmak, boşalmak istersen dinlerim ve anlattıklarını da bir sır olarak saklarım (burada boşalmak kelimesini özellikle kullanmıştım), her şeyi içine atmak sağlığına zarar verebilir, insanda bazen dışa vurma ihtiyacı doğar.”
“Ya elbette konuşmaya ihtiyacım var, elbette birilerine anlatsam rahatlarım, ama bu neden siz olasınız? İşte benim kafamı karıştıran bu, yoksa birileriyle sıkıntımı paylaşmayı ben de isterim.”
“Sen bilirsin, kime güveniyorsan onunla paylaşırsın, güvendiğin birisi varsa ona anlat, ama içinde tutma. Akşam bir ara çok kötü oldun, o halin aklımda kaldı, üzüldüğüm için aradım, onun için anlatmanı istedim, bana güvenebileceğini düşündüm.”
“Güveniyorum…”
“Güveniyorsan anlatırsın.”
“Şimdi değil, ama belki daha sonra anlatırım.”
“Peki ne zaman istersen anlatabilirsin, bilesin ki ben dinlemeye hazırım!”
“Tamam abi bunu bilmek içimi rahatlattı.”
“Seni tutmayayım, eğer işin varsa kapatabiliriz.”
“Yoo işim yok, çocuk uyuyor zaten.”
“İyi, benim de canım sıkılıyordu, sakıncası yoksa öylesine sohbet edelim.”
“Sakıncası yok…”
“Alışverişi yaptınız mı?”
“Evet yaptık, çok güzel şeyler aldık.”
“Senin güzel şeylere ihtiyacın yok ki.”
“Bana değil, kardeşime aldık… (Biraz sessizlik oldu) Hem benim neden güzel şeylere ihtiyacım olmasın ki?” diye sordu. Sustum, terledim ve titremeye başladım. Titrek bir sesle,
“Sen zaten çok güzelsin, ekstra güzel bir şeye ihtiyacın yok!” dedim. Yine kısa bir sessizlikten sonra,
“Ciddi ben güzel miyim?” diye sordu.
“Hem de çok!”
“İltifatın için teşekkür ederim, bunu duymak çok güzel!” Hayriyenin bu sözleri bana cesaret vermişti, artık balık oltaya geliyordu,
“İltifat değil, gerçekten çok güzelsin, hatta hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın!”
“Yok artık, o kadar da abartmayın lütfen!”
“Abartmıyorum!”
“Nerem güzel ki?”
“Yüzünden başka nereni gördüm ki?” deyince gülüştük…
“Beni güzel bulmana sevindim Nahit abi!”
“Sorununuz bu mu yoksa, Erkan seni güzel bulmuyor mu?”
“Yok, o da güzel olduğumu söyler ara sıra.”
“Hmmm, tutturamadım!”
“Abi sonunda konuşturacaksın beni, bizim sorunumuz sağlık sorunu!”
“Nasıl yani, sağlık derken? Yoksa hasta mısın? Demiştim sana bu sıcaklık normal değil diye.”
“Yok abi, sorun Erkan'da, bende değil!”
“Öyle mi? Peki nesi var? Hemen tedavi ettirelim, ağır bir hastalığı falan mı var? Doktora gittiniz mi?”
“Hayır gitmedik! Zaten sorun da bu! Doktora gitmemesi!”
“Nasıl yani? Niye gitmiyor ki?”
“Gitmiyor işte!”
“Ben götürürüm onu, sen hastalığını söyle bana!”
“Gitmez abi! Utanıyor!”
“Yahu sağlığın utanması mı olur, bu nasıl bir zihniyet, doktora gidilmez mi, nesi var bunun? Verem mi? Kanser mi?”
“Yok abi, öyle bir şey değil, erkekliği ile ilgili…” dedi. İşte tuzağıma düşmüştü. Biraz sessizlik oldu.
“Hmmm, sanırım anlıyorum, ama sağlık sağlıktır, ben öyle düşünürüm, eğer tedavisi olan bir rahatsızlıksa gitmeli doktora!”
“Abi özür dilerim, ama bir şey soracağım, tamam ben sana güveniyorum, ama aynı zamanda da senden utanıyorum, biraz açık konuşsam ayıp olur mu?”
“Ne ayıbı yaa! Sen ne saçmalıyorsun, ayıp falan olmaz, istediğin gibi konuş! Anlat şimdi, nedir sorun?”
“Abi Erkan'ın erken boşalma sorunu var!”
“Öyle mi? Hmmm, anladıımm, peki ne kadar erken?”
“Çok erken! Dakika bile sürmeden! Bir defasında içine bile giremeden üç kere boşaldı, dördüncüde de içine girer girmez boşaldı ve o gün de çocuk kaldı. Aslında gerdeği de o gün yapmış olduk, yani düğünden iki ay sonra! Ara sıra söylüyorum doktora gidelim diye, doktora gideceğimize beni öldür diyor.”
“Hmmm, durum baya kötüymüş Hayriye… Senin adına ne kadar üzüldüğümü bilemezsin!”
“Nahit abi bana bunları anlattırıyorsun da, peki yengemle sizin sevişmeniz ne kadar sürüyor? Ne sıklıkta yapıyorsunuz?” diye sorduğunda bir üst Levele geçtiğimizin göstergesiydi bu soru. Zafer kazanma yolunda ilerliyordum. Konuşmanın bundan sonrasını iyi yönlendirebilirsem, Hayriye'yi kesin sikebilecektim.
“Yengenle hemen hemen hergün sevişiriz ve 20-25 dakikadan tut da bir saati geçer bazen!” dedim. Hayriye'nin şaşkınlığını telefondan bile hissedebiliyordum,
“Yok yaa? O kadar sürüyor mu abi? O kadar süre yengemle ne yapıyorsunuz?” diye sordu.
“Vaktimiz kısıtlıysa hemen yengene girerim ve 20-25 dakika yaparım yengeni… Fakat vaktimiz bol olduğunda, yarım saate yakın birbirimize Oral yaparız, 69 yaparız, Rus işi, Fransız işi yaparız, Amerikan işi yaparız, değişik fantaziler yaparız, Dirty Talking yaparız, birbirimizi birer ikişer kez orgazm ettikten sonra finali Doggy veya Jokeyle yaparız!” dedim. Bilerek bu kelimeleri seçmiştim!
“Oral? 69? Dörti Tolkink? Jokey? Dogi? Rus işi…? Abi anlatacaksan Türkçe anlat da anlayayım!”
“Oooo, pardon canım! Haklısın! Örneklerle anlatsam daha iyi olur aslında, fakat biraz açık saçık olur, sakıncası var mı?”
“Yoo, sakıncası yok, istediğin gibi anlat abi!”
“Bak şimdi, sevişmeden önce, yani sikişmeden önce, ön sevişme denilen bir şey var, 69 bunlara en güzel örnek. 69’u sana şöyle açıklayım: Mesela ben yatakta sırtüstü yatıyorum, sen de benim üzerime ters yatıyorsun, ben seninkini yalarken, sen de benimkini yalıyorsun.”
“Yalamak mı? Baya dilinle?”
“Evet, ikimiz de dilimizle yalıyoruz, sen ağzına sokuyorsun… Bunları yaparken de Dirty Talking yapıyoruz. Argo, müstehcen konuşmalar yani…”
“Ne gibi?” Öğrencim çok meraklıydı ve ben de dibine kadar gittim olayın…
“Mesela, Yarrağımı iyi yala Orosopu! Taşaklarımı em amına koduğumun Kaltağı! Birazdan senin bu daracık amcığını sikip parçalayacam! Domaltıp, osurta osurta sikecem seni Fahişe! Yarak hastası azgın Orospu seni! diyorum. Sen de, Sik parçala amcığımı koca yaraklı sikicim, erkeğim, kökle amıma, geçir yarrağını! falan diyorsun!”
Hayriye belli ki bu kadar da açık beklemiyordu, sesi kesilmiş, telefonda hızlı hızlı nefes alışını duyabiliyordum. Muhtemelen eli amına gitmişti. Gerçi benim de elim sikimdeydi. Birkaç saniye suskunluktan sonra Hayriye heyecanla ve titrek bir sesle,
“Eee, sonra…?” diye sorunca, bir üst Levele daha geçmiş olduk ve anlatmaya devam ettim. Artık resmen telefonda sekse dökmüştüm işi,
“Ohhh, yani amın kaymak gibi, kaymak gibi amlara bayılırım! Amının dudaklarını ağzıma alıp sündürüyorum, emiyorum, amcığına dilini sokuyorum, götünün deliğini parmaklıyorum! Sen de yarağımı hızlı hızlı emiyor, aynı zamanda amını yüzüme bastıra bastıra sürtüyorsun.” Telefonda nefes alıp vermelerini duyabiliyordum.
“İkimiz de birbirimizin ağzına boşalıyoruz, ben senin amının sularını yalarken, sen de benim döllerimi yalayıp yutuyorsun!” deyince, Hayriye köpek gibi soluyarak, telefonda inlemeye başladı. Çok geçmeden,
“Ağıhhhh Ihhhhh…” diye bir inleme çıktı ve hiç bir şey söylemeden telefonu kapatıverdi. Kesin orgazm olmuştu ve utancından kapatmıştı telefonu. Bu arada ben de küloduma boşalmıştım!
Ertesi gün yine aynı vakitte aradım. Hemen açtı yine telefonu,
“Alo benim, Nahit! Dün hata ettim galiba, özür dilemek ve vedalaşmak için arıyorum, söz bir daha aramayacam! Kendine iyi bak, bye!” dedim. Hayriye hemen,
“Dur kapatma!” dedi.
“Efendim canım?”
“Eğer dünkü bir hataysa, bu sadece senin hatan değil, bunu ben de istedim! Bana kızma, dün çok tuhaf oldum, ondan kapattım telefonu! İlk defa kendimi gerçek bir kadın gibi hissettim, ne olur konuş benimle. Beni bir daha aramazsan, ot gibi yaşamaya mahkum olurum, hayatımda hiç heyecan kalmaz!” Hayriye tam istediğim kıvama gelmişti, biraz daha üstüne gitmeye karar verdim ve
“Bak canım, bu yaptığımızın yanlış olduğunu ve de sonunun nereye varacağını sen de biliyorsun, en iyisi burada bitirelim bu işi!” dedim. Hayriye ağlamaklı bir ses tonuyla,
“Bunu bana yapma! Eğer yalvarmamı istiyorsan yalvarırım! Ne yapmamı istersen yaparım, nasıl olmamı istiyorsan öyle olurum! Altına yatmaya bile hazırım! Orospun olurum! Kaltağın olurum! Yarağını yalarım, döllerini yutarım! Erkeğim benim, sikicim benim! Domalt sik beni! Geçir yarağını amıma! Götümü sik, parçala!” deyince, dünkü kaldığımız yerden telefon seksine devam ettik…
Yaklaşık bir hafta boyunca her gün telefonda seks yaptıktan sonra, arkadaşımın o kapalı ve utangaç karısı Hayriye, artık tam bir orospu gibi olmuştu ve artık gerçekten sikilmek istiyordu. Ben de dayanamıyordum artık ve ne zamandır yüzünü görmemiştim,
“Yarın sabah işyerime uğrasana aşkım, seni çok özledim!” dedim.
“Kocam evde, çıkamam!” dedi.
“Karımdan yemek tarifi almaya gideceğini söylersin, beş dakika görsem yeter!”
“Tamam bakarız!”
Hayriye ertesi sabah saat 08:45 gibi işyerime geldiğinde içim içime sığmıyor, çıldırıyorum. Hemen kapıyı kilitledim, panjurları indirdim ve yanına geçtim.
Aman tanrım o ne güzellik! Hafif bir makyaj yapmış, başında desenli saten bir başörtüsü vardı. Pardesüsünü çıkardığında, üzerinde beyaz sıfır yaka bir badi, altında topuklarına kadar inen, tüm hatlarını belli eden, kırmızı dar bir etek.
Direk yanına yaklaştım, ellerimi uzattım, ellerimden tuttu. Koltukta oturuyordu, kendime doğru çekerek kaldırdım ve direk dudaklarına yapıştım… Önce tutuk ve çekingen davranıyordu ama hemen bana katıldı. Çılgınlar gibi öpüşmeye başladık.
“Aşkım gel arka odaya geçelim!” dedim, elinden tuttum, arkadaki küçük odada çekyat vardı, hemen oraya girdik.
“Dur yapma, yakalanırsak rezil oluruz!”
“Aşkım ben o riski alacak kadar istiyorum seni! Ya sen?” dediğimde, eteğini kaldırdı külodunu sıyırdı, çekyata yattı ve
“Ben de kocamı ve çocuğumu evde bırakıp sabahın köründe karından yemek tarifi almak gibi sudan bahaneyle buraya gelecek kadar istiyorum! Hadi sik beni!” dedi.
Hemen amına yumuldum, bir iki dil darbesi atmak için, fakat sanki hiç am yok, orada incecik bir çizgi varmış gibi duruyordu amcığı. Hayatımda siktiğim karının haddi hesabı yoktur, ama böylesini hiç görmemiştim, üç dört santim uzunluğunda ince bir çizgi!
“Aşkım bu ne böyle?”
“Ne var, ne oldu?”
“Aşkım bence Erkan'da sorun yok, bu amcığa giremeden boşalmak hastalık değil, kimse dayanamaz buna!” Hayriye saçlarımdan tutup beni kendine doğru çekti,
“Çok konuşma şimdi karın falan gelir, hadi aç şu amcığımı!” dedi. Benim yarak zaten akşamdan beri kazık vaziyette, o amcığı da görünce damarlar patlayacak hale geldi. Hemen kafasını bolca tükürükledim ve Hayriye'nin amına aşağı yukarı sürtmeye başladım. Yarağımın kafasını amının dudaklarında hissedince, Hayriye'nin gözleri kaydı,
“Aşkım, ilk erkeğim sen olacaksın, çok özledim bu anı, hadi sevgilim, geçir artık bana!”
“Aşkım sen doğum yapmadın mı? Bu amcık sanki hiç açılmamış gibi!”
“Sezeryanla doğurdum! Zaten Erkan içine girdi bir defa bile git gel yapmadan patladı, amımın gördüğü yarak bu kadar! Şimdi sen patlat, hadi göster marifetini, Zifaf yaptır bana, acıt canımı!” diyerek habire üstüne çekiyordu.
“Hazırmısın aşkım?” dedim.
“Hazırım erkeğim! Hem de nasıl hazırım! Anladın mı şimdi elimdeki ateşin sebebini?”
Yüklendim! Sanki yarağımla çarşaf yırtıyorum, o kadar dar amcık! Zar zor yarısına kadar soktum, Hayriye kolunu ısırıyor, gözleri sım sıkı kapalı, sanki nefes almıyordu. Biraz bekledim, kollarını açtım, parmaklarımı parmaklarına geçirdim,
“Gözlerini aç sevgilim!” dedim, açtı. Gözgözeyiz, nefeslerimiz birbirine karışıyor,
“Hadi kökle erkeğim!” diye inliyor. Bir daha yüklendim ve artık dibindeydim.
Gözleri gözlerimde, dişlerini sıkıyor ve öyle bir bakışı vardı ki, gözlerinden birer damla yaş başörtüsüne doğru süzüldü. Sikimi yavaşça geri çektim, tekrar yüklendim. Bir daha, bir daha derken titremeye başladı.
O tapılası güzellik altımdaydı ve ben onu sikiyordum, hem de göz göze, inanamıyordum. Saatlerce öyle kalabilirdim, fakat acele etmeliydim, vaktimiz çok dardı, başladım pompalamaya ve gözlerinin içine bakarak,
“Aşkımsın! Sevgilimsin! Kadınımsın! Orospumsun! Fahişemsin!” diyordum… Hayriye de,
“Erkeğimsin! Sikicimsin! Vurucumsun! Hadi sik beni! Hadi kökle! Vur dibime! Ohhhh yedir yarrağını bana, hadi sik Erkan'ın karısını, hadi vur koçum, vur erkeğim, çatır çatır sik, doyur amımı! Ohhhh, ilk erkeğimsin! Kökle orospuna! Kökle fahişene! Hadi hadi sik beni! Sik arkadaşının karısını! Senin orospunum hadi!” diyordu. Bir süre pompaladım ve Hayriye sara hastası gibi titreyerek orgazm oldu ve
“Ben bittim, hadi sen de boşal erkeğim!” dedi.
“Korunuyor musun?” dedim.
“Hayır, fakat patla amıma, fışkırt, dibimi dölle erkeğim!” deyince ben de öyle bir patladım ki, on yıldır böyle boşalmamıştım.
Bir kaç dakika içinden çıkmadan üzerinde yattım dudak dudağa… Sonra hemen kalktık toparlandık. Panjurları ve kapıyı açtım hem caddeye bakıyoruz hem konuşuyoruz.
“Harikaydın aşkım, bana kadınlığımı tattırdın!” dedi.
“Sen de öyle aşkım, o nasıl amcık öyle, neredeyse hiç olmayacakmış, resmen yarağımı acıttın!”
“Bendeki amcık amcık da, siken yarak olmayınca amcık ne yapsın? Aşkım ben gideyim artık, kimseyi şüphelendirmeyelim!”
“Tamam aşkım, yalnız bu sikişi ben saymıyorum! Bu akşam geleceğim, seni evinde doya doya sikeceğim, olur mu canım?”
“Aşkım çok korkuyorum gören olur diye!”
“Yok ben kimseye görünmeden gelirim aşkım. Saat tam 20:30 da sendeyim, tamam mı Hayriye?”
“Tamam Nahit!” dedi, gitti.
Heyecanla akşamı beklemeye başladım. Akşam saat 20:30 da evinin önünden geçerken sokak kapısının açık olduğunu gördüm ve hemen içeri daldım. Kapıdan içeri girer girmez kapı arkamdan kapandı.
Baktım kapıya sırtını dayamış, öyle bekliyordu. Evin ışıkları tamamen sönüktü, ancak sokak lambasının ışıkları pencereden sızıyor ve evin içini loş bir aydınlık kaplamıştı.
Hemen kucağıma aldım ve odaya götürdüm hiç konuşmuyorduk. Öpmeye başladım. Yavaşça çömeldi ve gözlerimin içine bakarak fermuarımı açtı, yarağımı ağzına alarak öyle bir emmeye başladı ki, daha bir dakika olmamıştı, benim yarak beton gibi olmuştu bile. Ben de onu yalamak istiyordum, yarağımı iki eliyle kavradı,
“Hayır ben bunu istiyorum hemen, sen sonra yalarsın, vaktimiz çok nasıl olsa!” dedi. Hemen birbirimizi soyduk, yere uzandı,
“Hadi koçum! Hadi benim hovardam! Göster şu erkekliğini! Yarağa doyur şu amcığımı!” dedi.
Hiç beklemedim, hemen bacaklarının arasında yerimi aldım, yarağımı amının dudaklarında aşağı yukarı gezindirmeye başladım. Hayriye çıldırmıştı, kıvaranıyor,
“Geçir kökle artık, ne olur dayanamıyorum, sok koca yaraklım, sok orospun olayım, sok artık!” diye yalvarıyordu.
Öyle bir kökledim ki yarağımı, sanki kızgın bir taşın deliğine sokmuşum gibi acı duydum. Onun ise çığlıkları evin içini doldurdu. Gözleri hafif kaydı, bayılacak sandım. Derin derin nefes alıyordu.
Ben yarağımı amından yavaşça geri çekip, çok sert bir şekilde tekrar yüklendim. Kısık bir sesle inliyor, boynumu ve kulaklarımı yalıyor, küçük ısırıklar konduruyordu. Ben hızlanmıştım, kısık kısık nefes alıyordu,
“Vur erkeğim, dibime vur! Vur koçum! Sik, becer beni! Sen benim ilk erkeğimsin, yırt şu amımın yarak görmeyen yerlerini, yırt aşkım, kocacığım, koca yaraklı hovardam, sik parçala amımı koca yaraklım, sikemeyenin amını böyle sikerler, off dayanamıyorum, içimi yakıyorsun, pompala canım, hadiiiiii geçirrrrr aslanım!” dedikçe hayvanlaşmıştım…
Hayriye amının kaslarını sıkarak adeta yarağımı bırakmamacasına eziyordu. Amcığı gevşeyeceğine sanki daha da sıkılıyor, daralıyordu. Susmak bilmiyor, haykırıyordu,
“Açım koca yaraklım, açım yarağa, açım sikilmeye! Of ne güzel sikiyorsun! Seni ilk gördüğümde amımdan akan suyu görseydin oracıkta Erkan'ın yanında tecavüz ederdin bana, Erkan'a da başımı tuttururdun!” dedi.
“Tutar mıydı?”
“Böyle siktiğini görse eminim beni kendisi siktirir sana, zaten tapıyor sana!” dedi.
Bunları duyunca anladım ki, o hanım hanımcık, çıtı pıtı, kapalı kadının fantazi dünyası sınırsızmış, sikişirken konuşmak ve özellikle kocasını aşağılamaktan müthiş zevk alıyordu. Hemen ben de buna yardım etmeye başladım,
“Oooohhh, eveeet, sik Erkan'ın karısını! Pezevenk kocamın sikemediği amına koyyy errkeğimmm. Sik, boynuzlat arkadaşını, Erkana boynuz taktır bana, sikicim sen ol, boynuzlu pezevengim o olsun, yırt amımı, yırt götümü, sana kendimi o pezevengin kucağında siktirmezsem bu yarrak bana haram olsun sikicim!” diye haykırıyordu.
“Sen tam bir orospuymuşsun, amına koyduğumun kahpesi, amının ateşi vücuduna, eline vurmuş, anlasaydım ilk fırsatta zorla sikerdim seni, adi fahişe!”
“Evet tecavüz etmeliydin bana, zorla, bağırta bağırta, ağlata ağlata sikmeliydin, o gün arabanla dağa kaldırmalıydın beni!”
“Sende bu orospuluk varken seni daha öyle çok sikerim ki, o pezevenk kocanın boynuzları caddelere sığmaz, merak etme!”
“Ooohhh sik erkeğim Erkan'ın karısının tazecik amcığını! Daha bu orospu kocasının taptığı bu arkadaşına neler verecek!”
“Neler vereceksin?”
“Amcığımı verecem!”
“Onu zaten verdin amcık karı, dalga mı geçiyorsun, amına koyduğumun orospusu seni!”
“Götümü de verecem, bakire el değmemiş götümün de sahibi sen olacaksın erkeğim!”
“İşte bu güzel!”
“Götümü de siktirecem sana, fakat önce şu doymamış amcığımı doyurmalısın, sik Nahit'im! Sik erkeğim, hovardam benim! Oohhh! Kocam olacak o pezevengin boynuzları uzasın, arkadaşının altında amımı siktiriyorum, ohhhh! Hadi vur! Sakın durma! Oooof, aaaah dayanamıyorum, bana bir şeyler oluyor, içim gidiyor, sakın durma, kökle birtanem, kökle! Ahhhh…” dedi ve titremeye başladı.
Boşalmak üzereydi, zevk alması için yarağımı geri çektim, başının yarısına kadar çıkardım ve tekrar kökledim ve öyle bir bastırdım ki, dibinde bekledim ve boşaldığını hissettim.
Ben ise hızımı daha alamamıştım, kendimi sıkıyor boşalmamak için direniyordum…
Yaklaşık bir saat sonra Hayriye dördüncü kez boşalırken, ben de patlamak üzereydim ve makina gibi hızlandım,
“Geliyorum orospum, nerene boşalayım?” dedim. Hemen bacaklarını sımsıkı belime, kollarını da boynuma doladı, gözlerimin içine bakıyor, sıktığı dişlerinin arasından,
“İçime boşal koçum, içime boşal aslanım! Her yerim senin, istediğin yerime boşalabilirsin, ama önce şu orospunun döle susamış taze amını döllerinle bir sula, arkadaşının sikemediği karısını dölle, bu am senin döllerine kurban olsun, hadi sikicim, hadi fışkırt amıma, fışkırt döllerini!”
“Ya hamile kalırsan?”
“Offff, hadiii, fışkıırrrrt aşkımm, bırak kendini, hadiii ak içimeee, ak amımaa, ohhh hadi sikicim, yolla döllerini hadiii, kalırsam sana hamile kalayım, senin çocuğunu doğurayım, hadiiii!” diye bağırdı.
Öyle tahrik olmuştum ki, artık bu sözler üzerine o anda patladım! Ama ne patlayış, amının içi, en ücra köşesine kadar dolmuştu. Adeta kısa bir baygınlık geçirdi…
O gece Hayriyeyi defalarca siktim. Tabi, götünün kızlığını da aldım. İlişkimiz üç yıldır sürüyor. Her fırsatta amdan, götten, ağzından, neresi denk gelirse orasından çılgınca siktim. Eve gidince de karımı bıktırana kadar sikiyorum, şüphelenmesine fırsat bırakmıyorum.
Hayriye benden hamile kalınca yine içine girmeden erken boşaldığı bir gece, iyice ezikleşen Erkan'a her şeyi anlatmış. Kocası önce kızmış köpürmüş, ama sonra çaresiz olduğu için kabullenmiş.
Bunu bana Hayriye'yi domaltmış, o daracık amcığını çatır çatır, inlete inlete sikerken anlattı.
“Söyle o kocan olacak pezevenge, merak etmesin” dedim. “Size ben yardımcı olurum. Azgın karısını yarrağımla doyuruyorum, sikmesini beceremeyen kocana da paramla destek olurum.”
Sana yazıyorum çünkü benim iç dünyamı, hayallerimi, kurduğum düşlerimi bilen tek kişi sensin. Ben burada en yakınlarıma bile değil, kimseye anlatamam yaşadıklarımı… Çünkü bunu konuşmaya utanıyorum ve senin de bu konuda başkasına bir şey söylemeyeceğine güveniyorum.
Bir psikolog olarak evliliğimde yaşadığım sıkıntılarla ilgili içimi sana dökerken herhangi bir yargılama yapmadan dinledin beni ve bunları anlatma konusunda içim çok rahat…
Hatırlarsan, bana en son çok hayal ettiğim fantezimi eşimle beraber gerçekleştirmemi tavsiye etmiştin ve yanlış hareket edersek kötü şeylerin olabileceği konusunda da beni uyarmıştın.
Sonunda başardık. Uyarılarını dikkate aldım. Kötü bir şey olmadı. Aslında, hayatımızın en muhteşem gecesiydi.
Sana yaşadıklarımızı anlatmak istiyorum. Tabii ki, bu tamamen aramızda kalacak. Emel bunu bir sır olarak tutmak konusunda kararlı. Eğer gerçekten bir sürtük olduğunu başka birisi öğrenirse ölürüm diyor. Dalga geçmiyorum.
Her zaman anlattığım gibi benim eşimle seks hayatımızı canlandırmamız için çılgınca fikirlerim ve fantezilerim vardı. Ve onu ikna etmemin ne kadar sürdüğünü biliyorsun. Sana ilk ne zaman bu delice arzumdan bahsettim? Yaklaşık beş yıl önce.
Bu konuda daha önce etrafımda hiç kimseden böyle bir şey duymamıştım ve bunun bir çok çift tarafından yaşanan bir “şey” olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu. Sadece aklımda, eşimi diğer erkeklerle görmenin beni cinsel yönden gerçekten uyarmasının kendi tuhaflığım olduğunu düşünürdüm.
Karımla yatakta giderek artan dozda cinsel oyunlar oynadım. Onun başka bir erkekle birliktelik yaşaması konusunda konuşmak bile meseleydi. Karımı fazla rahatsız etmeden, itici olmadan ikna etmek için çok uğraştım.
En sonunda epey uğraştıktan sonra, Emel’in grup seks fantazime karşı itirazlarını engellemek için bir yol buldum. İşi için bazı promosyon malzemelerinin dizayn düzenlemelerini yapması gerekiyordu. Normalde onun için bu işi yapan, işin püf noktalarını bilen kişi yurt dışındaydı ve işi yaptırabileceği başka kimseyi de bulamadı.
Çaresiz durumdaydı. Onun için işi yapmayı önerdim. Sorunu çözüleceği için çok sevindi. Adama yüklü bir para ödemesi gerekiyordu. Ben de ücret konusunda anlaşırız dedim. Ama para istemiyordum karımdan… Ondan ücret olarak istediğim şeyin beni aldatması olduğunu söyledim. Dileğimi yerine getirmesini, başka bir erkekle sevişmesini…
Önce tersledi beni… Bir iki gün düşündü. Sanırım işini ucuz yollu yapacak birini aramaya devam etti bana çaktırmadan, ama bulamadı. Materyali müşteriye göndermek için son teslim tarihi hızla yaklaşıyordu. Telefon açtı işyerinden,
“Tamam…” dedi. “Sapığın tekisin sen… Benden istediğini kabul ediyorum. Ama hafta sonu boyunca düzenlemenin yapılması gerekiyor. İş mutlaka yetişmeli…”
“Mükemmel,” dedim. “Ve bitirdikten sonra Cumartesi gecesi cuckold fantazimizi gerçekleştirelim.”
“Tamam. Güzel…” dedi. “Anlaştık. Benim de işime yarar istediğin şey… Adam gibi bir adamla gerçek bir seks yaşarım. Kiminle olacak peki? Beni kime siktireceksin sapık kocam?”
“Sana birkaç fotoğraf göndereceğim. Hangisini beğenirsen onu sen seçersin. Hepsinin aletleri benimkinin iki katı büyüklüğünde ve harika görünüyor. Kulağa nasıl geliyor söylediklerim? ”
“Korkutucu geliyor.” dedi Emel… “Ürkütücü… Nasıl olacak peki? Yuvamıza, yatak odamıza alacak değiliz herhalde elin adamını… Orospunun teki gibi bir otele de gidemem asla…”
“Hayır, ama unuttun galiba, bizim Deniz’in emaneti daire var ya… Orayı kullanabiliriz. ”
Karıma resimleri gönderdim ve Ferit adında bir adamı seçti. Manken gibi yakışıklıydı. Onu seçeceğini biliyordum. Benden önce ne tür erkeklerle tanıştığını biliyordum. Hepsi çok yakışıklıydı. En son ben geldim ve koca olarak beni seçti.
Tamam, epey param vardı. İyi kazanıyordum. Muhtemelen küçük sikli bir adamla evlenmesinin nedeni budur. Ya da komiktim, sempatiktim, belki de bu yüzden beni seçti. Bu Ferit gibi yakışıklı adamlar hiç komik değil.
Her neyse, Emel onu seçti. Ferit’i Deniz'in kullanılmayan dairesine davet ettim. Herhalde Deniz'i üniversiteden hatırlıyorsun. Altı aydır burada editör olarak çalışıyor ve devren kiralamam için bana dairesinin anahtarlarını bırakmıştı, ama olmadı, boş duruyordu daire…
Karımın istediği düzenlemeleri hızla yaptım. Ve Emel'e dosyaları gönderdim.
Her şeyi kabul etmesini bu şekilde sağladım. Ama bence gerçekten çok heyecanlıydı. Hiçbir şeyin yanlış gitmediğini umuyordum, bana bir şeylerin ters gidebileceğini dikkat etmemi söylemiştin. Ama her şey güzel gidiyordu.
Karıma seksi bir şey giymesini, seçtiği adamı etkilemesini söyledim. Şimdiye kadar gördüğüm en seksi, daracık bir mini etekli elbiseyle geldi.
“Bu nereden çıktı?” diye sordum.
“Sadece bu iş için internetten aldım.”
Karım da havaya giriyordu. Bunu görebiliyordum!
Karıma sımsıkı sarıldım ve onu öptüm. En vahşi cinsel fantezimi yerine getireceği için ona ne kadar minnettar olduğumu söyledim. Onu öperken elbisenin eteğinin altına elimi soktum ve kadınlığının ıslaklığını hissettim. Aman Tanrım!
“Vay anasını…” Nefes nefese kalmıştım. “Sırılsıklamsın karıcığım. Sanırım bu fanteziyle coşan tek kişi ben değilim!”
“Ne? Tahrik olmamam şart mı? Başka bir erkek beni etkilediğinden beri ne kadar zaman geçti, biliyor musun? ”
“Sanırım on iki yıl,” dedim, çünkü o kadar süredir evliydik. Benden önce bir sürü erkek arkadaşı olmuştu, çoğunu biliyordum. Sık sık evlenmeden önce karımı beceren eskileriyle karşılaştığımız, selamlaşıp konuştuğumuz olurdu.
Şaşırtıcı bir şekilde, “O kadar uzun değil,” dedi. “Ama yine de bir süre oldu.”
Bunu duyunca kaşlarını çattım. Evlendikten sonra da sikişiyor mu yani bu kadın?
“Şaka yapıyorum aşkım.” diyerek güldü. “Tam 14 yıl geçti. Metin'den beri kimseyle sevişmedim.”
Aman Tanrım. Metin tam anlamıyla bir erkek modeldi. Benden önce son çıktığı adam. Ne büyük bir şakaydı yaptığı… Kendimi onunla karşılaştırmak bok gibi hissettirdi.
“Emin misin bu konuda?” diye sordu. “Daha sonra bana kızmayacaksın.”
“Hayır, son kararım. Sana söz veriyorum” dedim. “Bu gece size tam bir cinsel özgürlük veriyorum. Bu çocukla ne istersen yap. Eğer içinde bir şeyler hissetmezsen onunla sevişmene bile gerek yok. Sadece hissedersen yap. ”
“Oh, merak etme, şimdiden heyecanlanıyorum.” dedi. “Bütün bu belaya bulaşıp o yakışıklıyla sevişmeyeceğim öyle mi? Bunun için endişelenme aşkım. Bu gece sevişme havasındayım. Karıcığın sikilmeye susamış durumda… Tam bir fahişe olacağım bu gece… Bu gece karını dibine kadar sikecekler.”
“Aman Tanrım!” dedim neşeyle… “Bu harika bir haber!”
Sanırım bu fikri gerçekten sevdi bu kadın, diye düşündüm, yaklaştıkça… Bunun için başka bir açıklama yoktu. Yabancı bir erkekle, Ferit’le tanışmak için Deniz'in dairesine gidecektik. Gerçek bir erkekle eşimin nasıl sevişeceğini ilk elden görecektim. Benim gibi küçük penisli bir pısırıkla değil.
Bu Ferit felaket bir fırlamaydı. Fotoğraflarından, telefon konuşmalarımızdan bunu anlamıştım. Oğlanın ağır abi bir tipi, gözlerinde sert bir bakış vardı. Karımı kimsenin tatmin ettiği gibi becermeden işi bırakmayacaktı, bundan emindim.
Deniz'in evinin yoluna girerken, kapının yanında duran erkeği gördük. Bizden önce oraya gelmişti.
“Merhaba, ben Ferit,” dedi, biz ona yaklaşırken elini uzattı. “Sen de Emel olmalısın.”
“Tanıştığımıza memnun oldum,” dedi Emel.
“Çok güzelsin,” dedi. “Fotoğrafından bile daha iyi!”
“Ah eski fotoğrafım…” dedi karım gözlerinin içine kadar gülümseyerek. “Sen de fena değilsin.”
Sonra bu karanlık tipli fakat çok yakışıklı yabancıyla el sıkıştı. Belli etmemeye çalışmasına rağmen karımın heyecanlandığını anlıyordum, hareketleri tutuk, beceriksizdi. Ferit ise onun tam tersi… Profesyonel jigolo herif ne de olsa…
“İçeri gelin çocuklar,” dedim kapıyı açtım ve Deniz'in evine adım attık.
“Siz oturma odasına girin” dedim. “Ben bize biraz içki getireyim.”
Ben günün erken saatlerinde önceden gelmiş ve buzdolabına biraz şarap ve bazı küçük aperatifler koymuştum. Şarap ve biraz cips ve peynir falan çıkardım ve hep birlikte odada oturduk.
“Peki bunu ilk defa mı yapıyorsunuz?” diye sordu Ferit. “Yani, cuckold işini?”
“Evet” dedim. “Bu bizim için ilk olacak. Biraz gerginiz bu yüzden… ”
“Ben son derece gerginim,” dedi karım da… “Ama çok da heyecanlıyım.”
“Bunu uzun zamandır düşünüyorsun, değil mi?” dedi bana.
“Çok uzun bir süredir hem de…” dedim. “Çok zor ikna ettim Emel’i…”
“Karının ne yapmasından hoşlanırsın peki? Düşündüğün şey nedir?”
“Şey… Ne bileyim… Her şey…” dedim.
“Örneğin?” dedi Emel'i elinden tutarak… “Orada otururken başka bir adamın eşini elinden tutmasını izlemek ister misin?”
“Lanet olsun… Evet,” dedim.
İlk fiziksel teması kurar kurmaz, geri dönüşümüzün olmadığı hissine kapıldım. Emel bana endişeyle baktı. Sanki bana çok geç olmadan bu oyunu durdurmamız gerekip gerekmediğini soruyor gibiydi. Ona gülümsedim. Emel de gülümsedi.
“Ve başka bir adamın karısının uzun güzel saçlarını okşamasını… Ona ne kadar güzel olduğunu söylemesini izlemek ister misin?”
Cevap vermemi bile beklemedi. Saçlarını okşamaya başladı karımın, başını biraz uzaklaştırarak yüzünde hayran bir ifadeyle baktı Emel’e…
“Karın gerçek bir sanat eseri,” dedi. “Bana ait olsaydı, müzedeki değerli bir eser, bir Mona Lisa tablosu gibi yükseğe asardım. O tabloyu hiç gördün mü? ”
“Evet, birkaç yıl önce oraya gittik,” diye istekli karım… Sesi biraz boğuk geliyordu, sanki boğazında bir uyarılma hissediyor gibiydi… Eşiği aştığımız ve tabuyu kırmaya başladığımızda içimizde yükselen o garip güç bizi ele geçiriyordu.
Tabu… Asla yapılmaması gereken şeyi yapmak. İnsan bir erkeğin kocasının önünde saçlarına dokunmasına asla izin vermemelidir. Ama bunu yapmak çok iyi hissettiriyorsa o kocayı…? Zevk alıyor, heyecana boğuyorsa…? Aldığı zevkle boğuluyormuş gibi boğazını sıkıyorsa… Ohhh… Lanet olsun.
“Onun için yeteri kadar güçlü bir erkek değilsin galiba Soner?” diye sordu bana, karımın saçlarını okşamaya devam ederken… Omuzlarını okşayarak aşağı inmeye başladı.
Mini etekli elbisesinin kolsuz bir üstü vardı. Bu yüzden şimdi beyaz, yumuşak omuzlarında, aşırı bir yoğunlukla, istekle karımın gözlerinin içine bakarken onun çıplak etini okşuyordu.
“Hayır, sanırım ben… Yeterli değilim, Ferit…” dedim. “Bu yüzden seni aradık. Gerçekten acil bir durumdu bence… Yani, onu memnun edebilecek bir erkeğe acil ihtiyacı var karımın… ”
“Doğru adamı aradın,” dedi Ferit kendine büyük bir güvenle. “Onu memnun edebilirim. Ve o da beni memnun edebilir. Ve biz birbirimizi memnun ederken, Soner, sen de yanımızda bizi izleyeceksin.”
“Evet,” diye mırıldandım büyük bir teslimiyetle… Bir çeşit futbol antrenörü gibi,
“Seni duyamıyorum?” dedi. Bu adam gerçekten alfa bir erkekti. Pazarlık ettiğimden daha fazla alfa mı? Henüz bundan emin değildim.
“Güzel,” dedi koç. “Ve sen, Emel, benden ne istiyorsun?”
“Soner ne isterse ben de onu istiyorum,” diye mırıldandı karım.
“Seni duyamıyorum,” dedi ona da… “Ne yapmamı istiyorsun Emel?”
“Ne yapmak istersen…” dedi sesi erkeğin seviyesine yükseldi. “Ben seninim, Ferit… Ne istersen yap bana…”
Bu teslimiyetin Ferit’in çılgınlığını arttırdığını söyleyebilirim. Emel’in ağzına yumuluverdi birden ve tutkuyla öpmeye başladı. Emel'in inlediğini duyabiliyordum. Dillerinin ağızlarından fırladığını ve yılanlar gibi iç içe geçtiğini görebiliyordum. Elleri birbirlerini sararak sıkmaya, araştırmaya, aramaya başladı.
Sonra Emel durdu ve beni kontrol etmek için bana baktı. Nasıldı acaba? Yaptığı şey, yabancı bir erkekle öpüşmesi benim için çok mu fazlaydı?
Ona gülümsedim.
“İyi misin tatlım?” dedi.
“Her zamankinden daha iyi…” dedim. Ve pantolonumu çıkardım ayağımdan ve ona ereksiyonumu gösterdim. On santimlik ereksiyonumu…
O kadar zordu ki küçük bir penise sahip olmak… Ne kadar isterdim bir on santim daha uzun olmasını… Hayatımda hiç bu kadar rezil olmamıştım, şimdi şu fantezi oyunumuzda gerçeği görmüştüm. Benim güzel karım gerçek bir erkeğe layıktı. Bir kabadayı. Bir futbol koçu. Bir boğa.
“Ah benim zavallım…” dedi Ferit, “Senin alet gerçekten konuşacak kadar uzun değil, öyle değil mi? Emel’ciğim, sana gerçek bir erkeğin neye benzediğini göstereceğim. Hazır mısın?“
“Elbette, dedi. “Her zamanki gibi hazırım.”
“Sen hazır mısın Soner? ”
“Hazırım,” dedim cesurca.
Ferit
ayağa kalktı ve kotunu çıkardı. İç çamaşırı giymiyordu piç herif… Erkeklik organı ve torbaları muhteşem göründü gözüme… Tam yirmi yirmibeş santim uzunluğundaydı aleti… Taşakları da ona yakışır büyüklükteydi.
Ve vücudu mükemmeldi, üzerinde bir gram yağ yoktu. Sonra üzerindeki tişörtü çıkardı ve bize dalgalanan göğüs ve karın kaslarını gösterdi. Vücut yarışmasındaki bir adam gibi poz verdi ve bize pazılarını gösterdi.
"Aman Tanrım,” diye mırıldandı Emel. “İnanılmaz.”
“Ve şimdi seni görmek istiyorum, Emel…” dedi. “Benim için soyunmaya hazır mısın?”
“Sanırım hazırım” dedi karım.
Ferit yanımda durdu, koltuğumun yanına dayanarak karımın soyunmasını bekledi. Emel kanepeden kalktı ve bize baktı. Elbisesinin önündeki düğmelerini yavaşça açtı. Eşimin göğüslerinin ne kadar güzel olduğunu hatırlıyorsun, değil mi? Sütyen giymiyordu karım… Üç düğmeyi indirdiğinde, elbisenin yakasını iki yana açtı ve güzel göğüslerini bize gösterdi.
“Sen şanslı bir adamsın Soner,” diye sırıttı Ferit. “Vay vay vay…!”
“Sen şanslısın oğlum…” dedim. “Bir dakika içinde, bu güzel göğüsleri emiyor olacaksın.”
“Kesinlikle öyle olacak, merak etme…”
Sonra karım elbisenin altını baştan çıkarıcı bir şekilde kalçalarının biraz altına sıyırdı ve kasık tüylerini ortaya çıkardı. Karım da iç çamaşırı giymemişti altına Ferit gibi… Bu iki azgın, bu gece aynı şekilde düşünüyorlardı anlaşılan….
“Karının amcığını görebiliyorum” dedi bana.
“Bu dünyadaki en güzel amcık bence…” dedim. “Tadına bakıncaya kadar bekle. Karımın amcığı harikadır.“
"Bunu dört gözle bekliyorum zaten ben de…”
Karım elbisesini aşağıya doğru sıyırdı ve önümüzde çırılçıplak ayakta durdu. Meme uçlarını okşamaya başladı, bir çeşit striptizci gibi. Sonra bacaklarının arasına bir elini koydu ve klitorisini okşamaya başladı.
“Bu iyi mi geliyor sana orospum?” diye sordu Ferit. “Orada gerçek bir erkeğin önünde çıplak durmak? Klitorisini mi okşuyorsun? ”
“Evet… Ohhh…” diye inledi karım…
O anda bana son bir kez merak ediyormuş gibi baktı. Acaba, şimdi şu anda geri dönmeli miyiz? Yoksa çok mu ilerlemiştik? Çok mu geç kaldık? Bu yaptığımız büyük bir hata olabilir miydi?
Başımı salladım devam etmesi için, rahatlatmak istercesine gülümsedim. Sinyali aldı karım… Geldi ve erkeğinin önünde diz çöktü. Ve boğanın büyük sert sikini başından başlayarak yaladı. Dudaklarının arasına alıp emmeye başladı.
“Ah, şuna bak…” dedi Ferit zevkle… “Karın ne yapıyor böyle Soner?”
“Senin sikini emiyor.”
“Ve bu konuda oldukça iyi…” dedi. “Offf… Ama hepsini boğazına alabilmesinin bir yolu yok, değil mi? Benim ufaklığı bademciklerine değdiremez herhalde… ”
Emel açıkça bunu bir meydan okuma olarak aldı ve ağzını kocaman açtı. Yavaş yavaş erkeğin sikini tamamen ağzında kaybetti. Onunla gurur duydum. Ağzını kapatmış, boğazına kadar sokmuştu koca yarrağı… Ferit neredeyse boşalacak gibi oldu. Zevkle soludu.
“Ah harika…” diye bağırdı sonunda… “Karın gerçek bir fahişe Soner… Büyük yaraklar emmiş olmalı… Çok fazla pratik yapmış olmalı. ”
“Hayır, sadece benim ufaklığı emiyor yıllardır…” dedim.
“Nasıl buldun Soner?” Nefesi kesilmişti. “Karının diz çöküp başka bir adamın sikini emmesini izlemek nasıl?”
“Her şey çok güzel… Hatta daha da fazlası,” dedim. Sevgili karım onun ağzına zor sığan koca sikini boğazına kadar sokup emerken benim küçük aleti sıvazlıyordum ben de…
“Ah, seni köpek… Seni azgın pis köpek…” dedi, benim gerçek arzumu, deli gibi istediğim şeyi tahmin ederek. “Bana Creampie istediğini mi söylüyorsun? Benim döllerimi içmek istiyorsun sen… Karının sikilmiş amından onları yalamak istiyorsun öyle mi?”
Ben bu ezik, sapıkça arzularımdan utanmış bir şekilde gülümsedim ve başımı evet anlamında salladım.
“Tabii, hazırım…” dedi karım zirveye çıkarken. Görünüşe göre oral seksten aldığı zevk herifin sikini neredeyse beş santim büyütmüştü. Şimdi gerçek bir kol gibi görünüyordu. Ve topları olduklarından daha da kocaman olmuştu
Elini tuttu karımın ve onu Deniz'in yatak odasına götürdü. Uysal bir ev kedisi gibi onları arkalarından takip ettim. Odada yatağa uzanıp tekrar sevişmeye başladılar. Yatağın ucuna oturdum ve karım yabancı bir erkekle sikişirken ben minik aletimi okşayıp mastürbasyon yaptım, Ferit de karımın dudaklarına yumuldu. Klitorisini eliyle okşarken göğüslerini ısıra ısıra emdi, yaladı.
“Nasıl gidiyor tatlım?” diye sordum karıma sikimi okşarken… Sormam gereksizdi aslında… Zevk alıyordu karım, yatakta çırılçıplak, Ferit’in parmakları ve dilinin altında kıvrım kıvrım kıvranıyordu.
“Güzel,” diye inledi. “Çok iyi…”
Ve sonra Ferit’in ağzı karımın amını buldu. Önce bir, sonra iki ve sonra üç parmak ile onu amına girip çıkarken, bir yandan da Emel’in klitorisini emdi. Amındaki parmakları gerçekten acımasızca hareket ediyor, karımı bağırtıyordu.
Asla karıma bu kadar kaba davranmaya cesaret edemezdim. Ama gerçekten parmaklarıyla karımın amını kazıyor gibiydi herif…. Ah, bu yüzden kadınların istediği şey bu, diye düşündüm. Kahretsin, neden bize bunları söylemiyorlar?
Parmakları gittikçe daha hızlı ve daha hızlı girip çıkarken, neredeyse görünmeyecek kadar hızlı hareket ediyor gibiydi. Klitorisini emmeye devam ettikçe aniden sonuna kadar bir soktu ve sonra aniden parmaklarını karımın amından çıkardı, çünkü ne olacağını biliyordu.
Karımın amının dudaklarından bir sıvı fışkırmaya başladı. Bir kadın nasıl fışkırtma yapabiliyordu! Kahretsin, hep bunu merak etmiştim.
“Ahhhhh!”
Eşimin kıçı duyduğu korkunç zevkle havada yükselip yukarıya çıktı ve sular karşılara kadar fışkırırken yüksek sesle çığlık attı. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.
“Ahhhhh!” yine çığlık attı ve başka bir küçük fışkırma… Karımın amından sular seller fışkırıyordu adeta… Sonunda bitti.
Eşim çok memnundu hayatından… Sanırım daha önce hiç böyle bir şey hissetmemişti. Tekrar yanına yattığında, erkeği huşu içinde öptü karım! Seks Tanrısına benzeyen bu azgın herife neredeyse ibadet ediyordu. Ve minnettarlık… Cinsel doyum ve aşk… Ben karımı boşalttıktan sonra böyle bir tepkiyi hiç almamıştım. Çok güzel bir manzaraydı. Duygulandım. Gözlerimin yaşardığını hissettim.
“Ve şimdi Soner,” dedi Ferit,“Sana ilk kez benim yatağıma gelenlerin takdir ettiği bir şey sunmak istiyorum. Buraya gelmeni ve ben karını becerirken, senin onu öpmeni istiyorum. ”
“Tamam,” dedim.
Yatağa tırmandım ve Emel'in diğer tarafında uzandım. Beni Ferit'e gösterdiği hassasiyetle ve sevgiyle öpmeye başladı. Bu arada, o büyük yarak yavaşça içine giriyordu.
“Seni seviyorum aşkım…” dedim. “Seni çok seviyorum. Bana bu güzelliği verdiğin için teşekkürler. ”
“Ben de seni seviyorum kocacığım…” diye mırıldandı bana. “Hoşuna gittiğine sevindim.”
“Sen de bundan hoşlanıyor musun?” diye sordum.
“Çok fazla,” dedi ve sesindeki boğuk karılmayı tekrar duydum. Bu gerçekten tüm kurallara aykırı, değil mi? Orada yabancı bir yatakta sırtüstü yatıp, kocasından bir santim uzakta, onu çok yakından izlerken, dudaklarını öperken, başka bir adamın yarağı amına girdi ve daha önce hiç doldurulmamış gibi amını doldurmaya başladı.
“Ahh…. Harika… Tanrım….” diye inledi karım yabancıya sikilirken…
Ve sonra…
Olayın ortalarında karımın kasılmalarını hissettim. İkinci orgazmını yaşıyordu, sıvı selleri çıkıyordu amından… Ama içinde büyük bir yarak girip çıkarken, amcığı az önceki gibi fışkırtma olayı olamazdı. Bu yüzden koca yarak amından geriye çıkarken sadece zevk suları süzülüyordu kenarlarından…
“Ah. İnanamıyorum. Kahretsin… Tanrım…!“ dedi ve sanırım tekrar boşaldı. Ya da belki de on dakika süren uzun bir orgazmdı, erkek büyük salamını daha da derinlerine soktu.
Fakat karımı delirten sadece erkeğin sikinin uzunluğu değildi, daha sonra söyledi. Çevresi de çok kalındı. Doğum yapmak gibiydi, diye düşündü sikilirken… Vajinasının genişliği için çok büyüktü adamın yarağı… Amcığını deli gibi esnetiyordu ve kendini ikiye bölünmüş gibi hissettiriyordu. Ve o sadece bir kaç dakika önce orgazm olmasına rağmen sanki daha önce hiç boşalmamış gibi tekrar geldi.
“Ohhh… Olamaz… Lanet olsun…!”
Üçüncü bir sel…
Sonra sert, haşin hareketlerle karımı yüzükoyun çevirip arkadan becerdi. Ve bu pozisyon içindeki aleti daha da çok hissetmesine sebep oldu.
“Ah! Ah!”
Tekrar geldi. Ve yeniden.
Yaklaşık sikmeye başlayalı geçen yirmi dakika içinde karımı neredeyse on kez boşaltmış olduğunu düşünüyorum. Ne güç ama! Gerçekten bir dişiyi doldurmak için bunun gibi bir alet gerekirdi. Ferit denen orospu çocuğu ne kadar şanslı bir erkek…
Ve ben. Ben de şanslıydım. Ferit yatakta yatıyordu ve eşim onu üstüne çıkıp kendini o koca yarağa siktirmeye başladı. Ben hala yanlarında mastürbasyona devam ediyordum, kendimi orgazm sınırlarımın kenarında tutarak…
“Karın çok iyi vakit geçiriyor Soner,” dedi. “Ve seni kremalı turta yapmaya hazırlıyorum. Sen karınla biraz iş tutarken ben biraz dinlenmek istiyorum. Neden buraya gelip onu öpmüyorsun? Benim yarak aşağı çarparken kıçını hissetmiyorsun? Kıçının şu anda ne kadar tatlı hissettiğini anla… Mmm.”
Onu becerirken popo yanaklarını sıkıyordu. Antrenör tarafından talimat verildiği gibi yaptım. Ve geldim ve onunla tekrar çıkmaya başladım.
“Deniz'in yatağını gerçekten berbat ettin,” diye şaka yaptım.
“Ben asla… önce… ben…”
Konuşamadı. Neler olduğunu görüyordum. Şimdi karım onun üstündeydi ve onun klitoris pelvik kemiğine karşı çarpıyordu, o büyük yarak karımın amını tamamen doldurdu ve o karımı tekrar kendinden geçirdi. Karım tekrar boşaldı.
“Ahhhhhh!”
Bu bir yenilik bizim için… Grup seks paylaşımımızdan gelen harika şeylerden biri… Artık bugün karımın birden fazla orgazm yapabileceğini biliyorum.
Amına oral yapıp bir kez boşalttıktan sonra bırakmıyorum. Devam ediyorum. Elimi, ağzımı kullanıyorum. Sonra yapay penis, vibratör ile devam ediyorum. Böyle çeşitlendirerek neredeyse on kez boşaltabiliyorum. Ferit sayesinde gerçek bir seks makinesi oldu karım…
Ve sonunda karım bitkin düştü, yatağa sırtüstü uzandı ve Ferit büyük finişe hazırlandı.
“Buraya gel,” diye talimat verdi bana. “Yakından görmeni istiyorum.”
Koca sikini belinden tutup daha bir hızlı amına soktu. Kalçaları karımın bacaklarının arasında inip kalkıyordu. Hızlandı iyice ve sonra çığlık atarak kasıldı, amının içinde sperm dolu bir hortum vardı sanki… Boşalması bitince içinden çıkıp yanına uzandı. Bense orada eşimin yanında, başım amının hizasında kaldım. Heyecanla bekliyordum. Yaklaşık on saniye içinde koca sikin genişlettiği, örselenmiş am dudaklarının arasından beyaz sıvı süzülmeye başladı. Creampie.
“Mmmmmm,” dedim, yutkunarak… “Ah… Evet!”
“Yala Soner…” dedi Ferit.. “Döllerimin hepsini yala. Bu spermler, seni daha fazla güçlü, gerçek bir erkek yapabilir. Ama sadece her damlasını alırsan… Tüm dölleri yutmazsan işe yaramaz. ”
Ben o gün erkeğin neredeyse bir yarım bardak kadar spermini yalayıp yuttum. Sadece bir tür ters enjeksiyon gibi eşimin amından dışarı fışkıran döllerini yedim.
“Bana da biraz tattır…” dedi Emel. Ferit güldü,
“Devam et Soner, sorun değil,” dedi.
Yani son tuzlu yudumu ağzımda tuttum ve uzanıp karımı öptüm. O son yudumu eşimin ağzına takas yaptım. Bu karı koca yuttuğumuz iksirin içinde gerçek bir güç vardı, size söyleyeyim. Buna inanıyorum.
Ferit, kuşku duymayan bir gururla, “Ve daha erkeksi bir erkeğin spermi…” dedi.
“Bunu bilmiyordum” dedim. “Ve bu şimdiye kadar tadına baktığım ilk sperm olduğu için, kendi tadımı bile tatmadığım için, sanırım Ferit’in sözüne inanmam gerekecek.”
Ve sonra hepimiz kahkahayla güldük.
Sonuçta, biz ne yaptık? Sadece gerçekten çok kötü bir şey yaptık o gün… Ve grup seks yaptığımız için üstümüze yıldırımlar düşmedi. Biz üçümüz, tabuları yıktık. İksir tadını tattım. Ve hikayeyi birilerine anlatmak için bekledim.
Yani arkadaşım, işte olay bu kadar… Giyindik, biraz daha şarap içtik ve sonra Ferit eşime uzun, on dakikalık tutkulu bir kucaklamayla vedalaştılar. Bunu yaparken birbirlerine bir şeyler fısıldadılar ve göz göze öpüşerek, koklaşarak ayrıldılar. O sırada neyin anlaşmasını yaptıklarını tanrı biliyor.
Onlar vedalaşırken ben Deniz'in mutfağını temizliyordum ve ıslanıp buruşmuş çarşafları bir torbaya koyarak onları yıkamak için evimize geri götürüyordum. Kahrolası bir karmaşa yaratmıştık.
Ama biz sadece bir gece felekten bir gece çalmıştık.
Ferit ayrıldı ve Emel ve ben evimize gittik.
“Yani…” dedi bana karım… Yatağımıza döndüğümüzde ve uyumak üzereyken… “Şimdi mutlu musun?”
“Evet” dedim. “Beni çok mutlu bir pezevenk koca yaptın. Teşekkürler canım.”
“Her zaman…” dedi Emel de… “Bunu senin için, senin her istediğin zaman yaparım. Bu kadar lezzetli olacağını, bu kadar zevk alacağımı hiç düşünmemiştim. Keşke seni dinleyip daha önceleri yapsaydık bunu…”
Sonra ikimiz de tatlı bir uykuya daldık.
Artık biliyorsun. Beni dinlediğin için teşekkürler. Sadece birine söylemek istedim. Bu duygu gerçekten inanılmaz bir şey… İnanılmaz his ve artık içimde tutamıyorum.
Demek istediğim, biz eşiği geçtik. Ve eğer ben istersem, karım tekrar yapmaya istekli…
Bu olay beni karıma yeniden aşık etti dostum. Sanki şimdi bir tanrıçayla yaşıyorum. Her gün… Bu bir mucize… Karım bana istediğimi verdi. Tam olarak istediğim şey…
Karıma bakıyorum. Şortunu çıkarırken, yavaşça muhteşem poposunu açığa çıkarırken izliyorum. Gergin ve taş gibi görünen harika kalçaları kapalı denilebilecek bir bikini
tarafından gizlenmiş. Gömleği zaten çıkmış, yanında elbise yığını halinde ve büyük göğüsleri bikini üstü tarafından sımsıkı sarılmış. Verandadaki sandalyemde oturup içkimi yudumlarken, onun havuz kenarındaki şezlonga
uzanmasını izledim.
Eşim Ayla, güzel bir kadındır. Koyu renkte akan saçları,
yeşil gözleri ve yumuşak kadınsı bir yüzü var. Vücudu düzgün ve kıvrımlı hatlara sahiptir,
eskilerden klasik bir aktris gibi… Büyük doğal göğüsleri, dümdüz bir karnı ve
her gün, her gördüğümde eksilmeyen bir şehvet duygusuyla sarsıldığım dolgun kalçaları var. Onu
muhteşem göğüsleri ve kalçalarıyla görmek, beni her defasında heyecanlandırmayı
başarıyor.
Fiziksel olarak nefis bir kadın olmasına rağmen, eşim
yapı olarak oldukça utangaç biri… Ayla'nın bastırılmış cinselliği onun aileden
kaynaklı gelişiminin bir ürünü… Gerçekten üniversiteye kadar aşkı, fiziksel olarak
cinselliği pek tanımamış, neredeyse hiç
yaşamamış. Orta ve lise boyunca süren çirkin ördek yavrusu yıllarıyla
ilgili birçok hikaye anlattı bana…
Ancak şimdi ona baktığımda, karımın böyle bir dönem yaşamış olması imkansız gibi görünüyor. Ayla iç yapısı olarak iyi
niyetli, hümanist biri normalde… Fakat ayaklı bir seks spotu, bir uyarıcı ve gittiği her yerde farkında olmadan şehvet dolu
bakışları üzerine çekiyor.
Aslında beni hayal kırıklığına uğratmakta üstüne yok.
Böyle güzel ve seksi bir kadınla evliyim, ama ne kadar çekici olduğunu kabul
etmiyor bir türlü… O kadar ısrar etmeme rağmen biraz daha serbest hareket etmeyi, biraz daha güzelliklerini sergilemeyi reddediyor.
Benim adım Timur. Ayla ve ben yirmili yaşlarımızın
başındayız. Şehir merkezinde bir ticaret şirketinin finans bölümünde
çalışıyorum ve Ayla da bir özel okulda öğretmen… Üniversitenin son sınıfında
tanıştık ve birbirimize yıldırım aşkıyla tutulduk. Düğünümüz mezuniyetimizden sadece
birkaç hafta sonra gerçekleşti.
İşlerimiz nedeniyle balayına çıkamamıştık. Bu yaz yurt dışındaki bir aile büyüğümüzün şehre yakın deniz kenarındaki dubleks
yazlığında kalma şansımız oldu. İkimiz de çalışmaya devam ederken, aynı zamanda baş başa bir tatil yapabilmenin keyfini
çıkarabiliyorduk. Mutluluğumuza diyecek yoktu.
Ben sıcak havanın rehavetiyle karımın güzelliklerini izleyip düşüncelere dalmışken, Ayla bir anda kalkıp havuza atladı ve üstüme yağan sularla beni
şaşkına çevirdi. Sonunda diğer ucunda ortaya çıkana kadar bir süre yüzeyin
altında bir balık gibi zarif bir biçimde yüzdü. Bahçemizde çınlayan kahkahalarla benim ıslanmış halime bakıyordu.
“Nerelere daldın öyle aşkım?”
“Yaramaz kız…” diyerek güldüm ben de… “Şimdi yanına geliyorum senin…”
Ayağa kalktım, içkimi masaya koydum. Gömleğimi çabucak
çıkardım. Oldukça ortalama bir yapıda, 1.75 boyunda ve
yaklaşık 75 kilo ağırlığındayım. Özellikle kaslı değilim, ama tam olarak bir
dal da değilim.
Yüzmeyi çok seven ve balık gibi yüzebilen karımdan biraz daha az zarafetle, koca bir fok balığı gibi kendimi havuza atıverdim. Bu da büyük bir su sıçramasına ve
Ayla'dan gelen bir kıkırdamaya neden oldu. Bir iki kulaçta karımın yanına gittim. Suyun içinde sarıldım. Islak dudaklarımız nazikçe kavuşurken birbirimizi aşkla öpmeye başladık.
"Yarın çalışmak istemiyorum.“ diye bağırdı karım dudaklarını benden zorlukla kurtardıktan sonra…
Narin su damlacıkları vardı dudaklarında… Pazarımız şimdiye kadar güzeldi,
ama öğleden sonra saatleri bitiyor, hafta sonu tatilimiz hızla sona
yaklaşıyordu. Onu tekrar öptüm,
"Ben de istemiyorum bebeğim.”
"İkimiz de işlerimizi arayalım, kendimize bir gün daha ayıralım ne olur… Pazarlar yetmiyor bana..“ Tam biz suyun içinde öpüşüp koklaşır, konuşurken gür bir ses yayıldı ortalığa…
"Hey millet!”
Komşumuz Burhan'dı seslenen… Ellili yaşlarda, kibar bir
beyefendi. Oldukça iri, yaklaşık 1.95 boyunda kalın bir gövdeye sahip… Yaklaşık yüz kiloya yakındı. Hepsi kas
değil tabi, fakat yaşına göre bir erkek için kesinlikle çok iyi durumdaydı.
Dost canlısı, neşeli biriydi, görünüşte zararsızdı. Karısı nadir
görülen bir hastalıktan ölmüştü. Bir daha evlenmemiş, kabuğuna çekilmiş bir dul hayatı yaşıyordu. Bizimkine bitişik yandaki evde yaz kış tek başına kalıyordu ve biz tanıştığımızdan beri onunla
iyi bir komşuluk ve dostluk ilişkisi geliştirmiştik.
Mahalle içindeki diğer her ev bir çitle ayrılıyordu.
Fakat bir sebepten dolayı bizim evlerimiz arasında çit yoktu. İki evin arasındaki sınır çim kesimindeki belirgin bir
değişiklikle ayrılmıştı ve evlerimizi sadece biraz uzunca bir çim şeridi
ayırıyordu.
Burhan erken yaşta emekliye ayrılmıştı ve görünüşe göre hep evinde bahçesinde
çalışıyordu. Bahçesinin dizaynı, çimlerinin durumu, rengarenk çiçekleri kusursuzdu.
"Hey komşum, nasıl gidiyor?“ diyerek yanıtladım bize doğru ilerleyen adamı… Ayla
içgüdüsel olarak suyun altına girdi. Olması gerekenden daha az giyinik
olduğunu düşünüp utanmıştı mutlaka…
Komşumuz güneşten yanmış teniyle gülümseyerek geldi, elinde koca bir bahçe makası, alnındaki
teri sildi. Çam yarması gibi büyük gövdesi öğleden sonra güneşinin ışığını kesintiye uğrattı,
gölgesi üstüme vurmuştu.
"Of, sadece küçücük bir bahçe diyorum ama… Hiç bitmeyen işleri öldürüyor beni, yoruldum.” Ayla ve bana bakarak durdu.
“Ooh… Siz
ikiniz bu havuzun tadını çıkarıyorsunuz ne güzel… Burada yaşayan son çift yaşlıydı, hiç
kullanmamışlardı havuzu… Ama bakıyorum, siz çocuklar her zaman havuzdasınız.”
Yanlış değildi, suda epey zaman geçiriyorduk. Ben cevapladım gülümseyerek.
"Buz gibi kokteyl yapmıştı bize Ayla, sen de ister
misin? Epey yorulmuş görünüyorsun…“ Başını salladı,
"Buraya gelirken bir iki sohbet ederiz demiştim. Sizin havuz keyfinizi bölmeyi
istemem. Bundan nefret ederim ama… Çok iyi olurdu doğrusu, zahmet
olmayacaksa…”
"Saçmalama Burhan abi…" dedim adama, “Ayla
bebeğim, bir kadeh de komşumuza getirir
misin?” diye ısrar ettim.
Komşumuzun görmeyeceğini düşünerek suyun altında kıçını okşadım. Hafifçe kızardı.
Anlamıştım, adamın yanında kalçasına dokunmamdan hoşlanmamıştı. Yine de,
"Tabii ki" dedi. “Hemen getireyim ben…”
Ayla yavaşça merdivenlerden yukarı çıktı. Çıkarken iri
göğüslerinden su damlaları akıyordu. Karım biraz utangaç biriydi dediğim gibi, ama üzerindeki
pembe ve iki parçalı bir bikiniydi. Burhan o güne kadar karımın vücudunu hiç bu derece çıplak görmemişti.
Burhan kibar bir erkekti, ama gördüklerinden hoşlandığı da açıktı.
Ayla'ya bir iki kez baktığını ve pek de utangaç olmadığını fark etmiştim.
Yine de normal karşıladım durumu… Çünkü Ayla’yı gören neredeyse her erkek aynı şeyi
yapıyordu.
Karım hazırladığı içki kadehini ona verirken karıma ustaca ve aşağıdan
yukarıya her santimini inceleyen bakışlarla baktı.
"İşte kokteylimiz…“ diyen karım onun
bakışları altında kızararak, fakat yine de pek rahatsız olmadığını ona gösteren bir tavırla kadehi
uzattı.
"Teşekkürler güzelim…” Burhan hazırladığı
içkiyi nazik bir tavırla kabul ettiği için karımın adamı terslemekten kaçınmaya
çalıştığını hissettim.
Ayla tekrar suya atlayarak havuzda bana katıldı. Burhan da şezlonglardan birine
oturdu. Biz suyun içinde, adam şezlongda bir süre daha içtik ve sohbet ettik. İçkisi bitince Burhan sonunda vedalaştı ve toplanıp bahçesine yöneldi.
O gecenin sonunda Ayla ile üst kattaki yatak odamızda
sevişiyorduk. Karımın sulu şeftalisinin içine sokarken onbeş santimlik aletimi aç
bakışlarla izliyordu. Beni içine alırken usulca inledi.
Misyoner pozisyonunda sevişmeye devam ederken aklıma öğleden sonra yaşadıklarımız geldi. İçten içe kıkırdayarak Burhan'ın şimdi karımın bacaklarını ikiye ayırıp zevkten kendinden geçmiş halini görebilseydi ne
düşüneceğini merak ettim.
Komşumuzun karımı görme olayı aklıma gelince kısa bir panik yaşadım. Korkuyla sağımdaki pencereye baktım. Bizim yatak odası perdesi tam olarak kapalı mıydı acaba? Evimiz küçük bir yan avluya ve sonra komşu evin geniş yatak odası penceresine
bakıyordu. Burhan’ın evinin yatak odası penceresi…
Bir sitede oturuyorduk. Evler birbirine çok yakın ve aslında birbirinin tıpkısıydı.
Garip bir tasarım gibi görünüyordu, gizliliğe önem verilmemişti planlanırken… Anlaşılan kendi
gizliliğini pek umursamayan ve evin içinde sereserpe dolaşmayı seven Burhan’la bir avuç garip görüntü değiş tokuş
etmiştik.
Bir iki denemeden sonra yatak odamızın perdesini sürekli kapalı tutar
olmuştuk. Evler arasındaki yakınlık da, görünürlüğün ötesinde bir sorundu. Ayla orgazm sırasında çok yüksek sesle inler, hatta feryat ettiği bile olurdu. Burhan’ın onu kolayca duyabileceğinden emindim. Tutucu karımın uzun sevişmeler sonucu kendini kaybettiğini ve bir fahişe gibi bağırarak orgazm olduğunu öğrenmişti mutlaka adam…
Orgazm deyince komşumuzu düşünmeyi bıraktım ve karımı becermeye devam
ettim. Fakat komşumuzun bizim sevişme seslerimizi duyduğunu düşünmek, gündüz bikinili karıma attığı bakışlar fena tahrik etmişti beni… Nitekim fazla dayanamadım. Karımın istek
yüklü inlemeleri, vajinasının kasılmalarıyla bir anda içine patlayıverdim.
Ayla
küçülen aletimle içinden çıkarken yavaşça sızlandı. Seks yaparken bir kereyle kalmıyordum. Karıma seri orgazmlar yaşatabilirdim, ama ne yazık ki, bu gece içimden gelmiyordu. Beraber yaptığımız bir duştan sonra pijamaları giyip yatağa
uzandık tekrar… Öğleden sonra olanlar tekrar aklıma geldi ve karıma dönüp sordum,
"Burhan'ın
bugün sana nasıl baktığını fark ettin mi?“ Ayla iç çekti,
"Of, yine mi? Her zaman insanların bana baktığını düşünüyorsun
zaten…"
"Çünkü bakıyorlar canım… Özellikle yandaki
komşumuz…” Kızardığını gördüm,
"Sanırım… Evet, biraz bakıyordu. Her zaman öğretmen kıyafetleriyle gördü beni… Bikinili görünce ilgisini çekmesi normal değil mi sence?“
"Tatlım… Bikinili gördüğü herhangi bir kadın değil, sensin… Senin harika, seksi bedenin… Zavallı adam… Evde yalnız başına, kadınsız… Seni bikiniyle gördükten sonra gidip otuzbir çekmiştir mutlaka…” Ayla muzip muzip güldü ve omzuma vurdu.
"Sapık…” dedi şaka yollu, “Pis sapık seni…”
Birkaç gün geçti aradan… Burhan’ın karıma bakışları
konusunda başka bir şey konuşmadık. Bir kaç kez ayaküstü sohbetlerimiz oldu. O her zamanki samimi ve konuksever
tavırlarıyla sıcakkanlıydı. Hatta arabayı park etmek için ihtiyacımız olan evin
araba yolunu açmamda bana yardım etmeyi teklif etti.
Burhan’la o konuşma sırasında Ayla'ya yönelik bakışlarını
yakaladım yine… Göğüslerine odaklanan gözlerinde garip ve
erotik bir parıltı vardı sanki… Eh, haksız sayılmazdı doğrusu…
Eşimin inanılmaz
göğüsleri var. Bir çift füze sanki göğüsleri, doğal, kabarık ve bir santim
sarkması olmayan memeler… Bir ev
hanımına, öğretmene değil de, sanki bir porno yıldızına veya egzotik bir
güzelliğe ait gibi görünüyorlar.
Bir hafta içi sabah işe gitmeden önce kahvaltı yapıyordum. Aniden Ayla’nın çığlığını duydum. Ne oluyor demeye kalmadan merdivenlerden aşağı koşarak,
çığlık atarak geldi. Kıpkırmızıydı yüzü ve acaip kızgın görünüyordu. Herhangi bir sakatlık olmadığına sevindim ama şaşkınlığım devam ediyordu.
"Timur! Neden perdeleri açık bıraktın? Banyo havlusu kurutucuda ve ben banyodan çırılçıplak çıktım!“
Çatal elimde kalakaldım. Neden bu kadar öfkelendiğinden
emin değildim,
"Tamam bebeğim… Ve…?”
"Burhan tam oradaydı! Karşıda…. Hiç çekinmeden bana
bakıyordu!“
Neredeyse tostumun lokması boğazıma kaçıyordu ve bir
cevap veremeden öksürdüm
"Tüh, hay Allah kahretsin… Hava durumunu kontrol
etmek için perdeleri açmıştım. Bugün şirketin bir müşterisini havaalanından
alıyorum da… Üzgünüm bebeğim.”
Karım ikna olmamıştı, sinirle bağırıyordu,
"Umarım mutlu olursun! Komşumuz bugün çırılçıplak gördü karını… Adam senin karının her yerini gördü, her yerini…!“
Ayla’nın tüm sinirine karşı kendime hakim olamadım ve
güldüm. Zararsız, yaşlı biriydi Burhan ve eşimin çıplaklığının onun tarafından
yanlışlıkla izlenmesi bence pek önemli değildi doğrusu… İşi şakaya vurarak yatıştırmaya çalıştım karımı,
"Aşkım, olan olmuş artık… Bu kadar büyütecek ne var bebeğim? Eminim güzelliğinle komşumuzun gününü cennete çevirdin. Herhalde yılın en büyük iyiliğini yaptın adama…
Hayatım, bu yaşta Burhan zararsız biri, bu kadar büyütme lütfen!” Dehşete kapılmış
görünüyordu karım,
"Bu senin için çok önemli değil, öyle mi!
İnanılmazsın!“
Fırtına gibi öfkeyle arkasını döndü bana, üst kata çıktı. İşe
giderken arabamın yanında duran kırmızı yüzlü bir Burhan ile karşılaştım. Kekeliyordu,
"Ya… Timur… Bak, gerçekten üzgünüm… Yatak odasındaydım, sadece öylesine
baktım ve… Çığlığını duydum…”
Kıkırdayarak onu durdurdum. Zavallı adam bu kadar ezilip büzülmesine gerek yoktu ki, alt tarafı bir kazaydı olan biten…
"Burhan abi, bak…
Tamam, senin dediğin gibi, kaza, bilerek yaptığın bir şey değil ki… O kadar önemli değil. “ Benim duruma nasıl tepki vereceğim konusunda hiçbir fikri olmayan Burhan rahat bir
nefes aldı.
“Daha önce hiç başımıza gelmeyen bir şey, karım da aşırı tepki vermiş.”
diye devam ettim. Ve omzuna dostça bir dokundum. Burhan utangaç bir tavırla başının arkasını kaşıyıp gülümsedi,
"Valla, Timur… Anlayışla karşıladığın için teşekkürler…
Ayla çığlık atınca adi bir cinsi sapık gibi hissettim kendimi inan… Bir de… Umarım söylememe aldırmazsın, ama sen çok şanslı bir adamsın.“
Bunu söylerken biraz kızarmıştı, belki de biraz ileri
gittiğini düşünüyordu. Yaptığı yorum beni şaşırttı, ama açıklanamaz bir şekilde
beni heyecanlandırdı aynı zamanda…
Özellikle karımın çıplaklığını gördükten sonra, onu
çekici bulduğunu itiraf etmesi… Söyledikleri içimde garip duygular uyandırdı bir anda… Yani, bundan şüphelenmek başka bir şeydi, kendisinden duymak tamamen
farklı bir şeydi. Bir sırıtmayla bana karımı beğendiğini söyleyen erkeğe cevap
verdim,
"Teşekkürler komşum… Biliyorum.”
Eğer başka biri olsaydı, yorum beni kızdırabilirdi. Ama
nedense Burhan’ın ağzından çıkan bu beğeni ifadesi nedense beni pek mutlu
etmişti.
O akşam işten erken döndüm ve bir çeşit özür dilemek için
karıma sürpriz bir akşam yemeği hazırladım. Gerçekte pek o kadar üzgün değildim aslında…
Hatta daha çok eğlendim diyebilirim ve eğer itiraf etmem gerekirse, komşumun bir erkek gözüyle karımı beğenmesinden garip bir gurur duymuştum.
Ayla ön kapıdan içeriye girdiğinde biraz yorgun, ama her
zamanki gibi güzel ve seksi görünüyordu. İlk başta benimle konuşmaktan kaçındı.
Sabahın kızgınlığı devam ediyordu, ama sonunda güzel sofrayı, şarabı görüp
içkilerimizi yudumlayınca sessizlik duvarı yıkıldı.
"Üzgünüm aşkım, sabah sana bağırdım. Bunun bir kaza
olduğunu biliyorum. Ama şeyy… Kendimi… Adam bana bakarken kendimi çıplak hissettim. “ Güldüm,
“Zaten çıplaktın karıcığım… Hem de çırılçıplak…”
Sanki o anı tekrar yaşamış gibi kıkırdadı… Ben de güldüm.
Bir dakika sessizce yemeğimizi yedik. Sonunda dayanamadım,
"Burhan'ı bu sabah işe giderken gördüm” Hemen
kızardı,
"Ah Tanrım. Bir şey söyledi mi? Nasıl karşıladı acaba? Utandım, şu anda çok utandım.“
"Çok özür diledi. Bilerek yapmamış ama sen çığlık atınca kendini sapık gibi hissetmiş. Çok önemli değil bebeğim.” Olayı küçümsemeye
çalışıyordum. Durakladım, devam ettim.
“Aslında… Bana çok şanslı bir adam
olduğumu söyledi.” Bunu söylerken karıma baktım, tepkisini merak ediyordum.
"Ne diyorsun? Nefes alamıyorum şu anda…” Yanakları iyice
kızarmıştı. Başını salladım,
"Evet, öyle söyledi. İnanılmaz derecede güzel bir
vücudun olduğunu ve bundan gurur duyman gerektiğini söyledi.“
Son kısmı ben
eklemiştim. Beyaz bir yalandı, ama tam olarak bu şekilde söylemese bile adamın
karım için düşündüğü şey tam olarak buydu.
"Sen ne cevap verdin peki!?” Bu soruyu heyecandan sesi kısılarak, zor nefes alarak
sormuştu. Gülümsedim,
"Ona ne şanslı olduğumu bildiğimi söyledim. Aşkım benim, gerçekten
ben çok şanslı bir adamım. Senin gibi güzel ve seksi bir karım var.“
Kızardı, ama bu sefer sadece utanç değildi yüzünü
kızartan… Hayatında ilk kez başka bir erkeğin,
benden başka bir adamın çıplak bedenine açıkça iltifat ettiğini duymuştu.
Kırmızı yanaklarının gölgesinde bir ürperti, bir heyecan vardı.
Dakikalar sonra geceyi bekleyemeden, tamamen azmış bir halde, yatakta çırılçıplak sevişmeye başlamıştık. Ayla’nın kadınlığı uzun zamandır hissetmediğim kadar
ıslaktı ve benim erkekliğim bir kaya gibi sertti. Benim söylememe bile gerek
kalmadan kovboy kızım sertleşmiş sikimin üstüne biniyordu. Zevkle inledim,
"Harikasın bebeğim… Amcığın sırılsıklam, çok
ıslaksın.” İnledi, başını arkasına yasladı ve omuzlarımı tuttu.
“Terbiyesiz…” diyerek inledi. “Evet öyle canım…Çok ıslak… Çünkü sen azdırdın beni… Çok zevk alıyorum şu anda…” Kendimi tutamadım ve şehvetinin kaynağı konusunda şaka yaptım,
"Ben değil, Burhan’ın sikici bakışları azdırdı
seni… Ama hoşuma gitti bu… Bu kadar tahrik olman çok iyi… Bence Burhan'ın her gün senin çıplak bedenine bakmasına izin verelim.“ Sikimin üstünde yaylanırken göğsüme vurdu,
"Kes şunu…” diyerek cümlemin arasına girmeye çalıştı. Tonu ciddiydi, ama kesmemi
gerçekten istemiyordu bence… Dişleri kenetlenmiş, dudakları sımsıkı gerilmişti.
Ben konuşmaya devam ettikçe daha bir delirdi sanki, zevkle inledi. “Ohhh…”
“Ne? Eminim bu muhteşem memelere bir kez daha yakından bakmak
isterdi. Belki biraz elleriyle tutmayı… Okşamayı…” Memelerini tekrar avuçlayıp parmaklarımın arasında sıktım, meme
uçlarını sıkıştırdım. Karımın çok sevdiği hareketti bu… Deli gibi tahrik olurdu meme uçlarından…
Yüksek sesle inledi, kalçalarını indirip aletimi sertçe içine
kökledi. Sikimin üstünde inip kalkarken amından adeta sular fışkırıyordu.
Dudaklarından dökülen iniltiler mahalleyi uyandıracak
kadar yüksekti. Sonunda karımın amına boşaldığımda içine akan sıcak spermlerim karımın orgazm
patlamasına neden oldu.
Fırtına bittikten sonra ikimiz de yavaş yavaş kendi
dünyamıza, uykuya daldık, başka bir şey söylemeden…
Bir kaç gün geçti ve hafta sonu yaklaştı. Cumartesi günü
geç uyandım ve pencereden dışarı baktığımda kendime biraz kahvaltı hazırlıyordum ki…
Sürpriz…
Bahçede Ayla ve Burhan'ın sohbet ettiğini gördüm. Eşim bizim bahçeye birkaç
çiçek dikmişti ve Burhan ona yardımcı olmak için çiçeklere bakıyordu. Karımın üstünde mini mini bir etek ve yarım tişört vardı. Burhan’ın üzerindeyse her zamanki gibi bir tişört ve geniş, hasır bir şapkadan başka bir şey yoktu.
Karımla ikisinin etkileşime girdiklerini görünce içimde bir kıpırtı oldu. Burhan
sadece birkaç gün önce karımı çırılçıplak görmüştü ve şimdi botanik hakkında
tartışıyorlardı. Adamın iri yarı, güneşin altında parlayan kaslı azman gövdesinin yanında çıtı pıtı, mini mini seksi karım öyle güzel görünüyordu ki…
İkili sohbetin sonunda ayrıldılar, Ayla içeri girdi. Pencereden giren sabah güneşi hafif terlemiş cildinde
parladı. Bana günaydın diyerek bahçede kullandığı eldivenleri çıkarırken ben hiç zaman kaybetmedim,
"Onunla bir daha asla konuşamayacağını düşünmüştüm.
Anlaşılan yanılmışım.“ Kızardı, yanıt vermedi bana, dudaklarında muzip bir gülümseme…
"Ee? Nasıl başladı? Senin için biraz garip olmalı… Adam
seni çırılçıplak gördü bir iki gün önce…”
"Evet! İlk başta zor oldu ama…“
"Neler dedi?” Konuşurken kıpır kıpırdı, yüzündeki
kırmızılık devam ediyordu,
"Hiçbir şey… Bilmiyorum. Sadece geldi ve çiçeklerin bakımıyla ilgili yardım teklif etti, bir iki püf noktası anlattı…“
Bir bardak su almak için buzdolabına gitti. Bir yudum
aldıktan sonra bana baktı,
“Açıkçası garip hissediyorum.” diye devam etti. “Geçen
gün için özür diledi, ama ona benim hatam olduğunu söyledim.” Cildi biraz daha kızardı,
“Bana şaka yaparak her sabah uyandığında pencereye baktığını
söyledi. Kaçırmamak için kahve içmeyi bırakabilirmiş.” Şaşırmıştım
Burhan’ın cesaretine, yine de güldüm,
“Bak sen! Ne kadar kibar, centilmen bir erkek… Gördün mü aşkım? Seni çırılçıplak görmesine rağmen, adi bir maganda gibi asılmıyor sana… Bence endişelenecek bir
şey yok. Sen ne cevap verdin ona?”
"Şeyy… Hiçbir şey… Sanırım… Sadece güldüm sanırım,
bilmiyorum. O konuda bu kadar konuştuk sadece…“
Bir an sessizlik içinde oturduk ve devam etti, "Biliyor
musun, senin böyle bir tepki vermene şaşırdım”
"Bir tanem, Burhan bir pislik değil, kötü bir amacı
yok. O bizim zararsız ve yaşlı komşumuz.“ Onunla biraz daha şakalaştım, üzerine
gittim, karımı kucaklayıp kollarımda sıktım. "Ve bu benim hatam değil, çırılçıplak kendini gösteren sensin.”
"Ne düşündüğümü biliyorsun! Sanırım sen bundan hoşlanıyorsun. Sanki beni
seyretmesinden haz duyar gibisin!“
Yutkundum bir an,
"Evet canım… Senin güzelliğini başkalarının da görmesi hoşuma
gidiyor, hepsi bu… Herkes sana hayran kalıyor. Gurur duyuyorum.” Bir sonraki yorumumu çok düşünmüştüm aslında, “Biliyor
musun? Sanırım senin de bir parçan onu tahrik etmekten hoşlandı.”
"Timur!“
"Dur Ayla, hemen itiraz etme canım… Bu çok önemli
değil… Sana yıllardır vücudunu biraz daha göstermeni söylüyorum, sen güzel
bir kadınsın. Sonunda olayı yakaladığına sevindim.” Güldüm, onu belinden sarıp iyice kucağıma çektim.
"Bu kadar dramatik olmayı bırak ve bana bir öpücük
ver.“ Derin ve istekli öpücüğünü verirken düşüncelerime pek karşı
çıkmadığını hissettim.
Başka bir etkinlik olmadan bir hafta geçti ve kendimizi
başka bir tembel pazar keyfi yaparken bulduk. Bazı arkadaşlarımızla
öğleye doğru bir brunch için dışarı çıkmıştık ve yemekten sonra eve döndüğümüzde çok
fazla içmiş durumdaydık.
Öğleden sonrasının rehaveti bir yandan, içtiğimiz
içkiler bir yandan, oldukça sarhoş bir
vaziyette koltukta birbirimize sarılıp uzanmıştık. Ayla sızlandı,
"Evin içi çok sıcak kocam… Ben havuza girmek istiyorum."
"Öyleyse havuza gidelim bebeğim… Yaz bittiğinde havuzumuzu çok arayacağız. Her fırsatı değerlendirelim.” Ellerimle
memelerini kavramış, boynunu öpücüklere boğuyordum bunu söylerken…
Kıkırdayarak ellerimden kurtuldu ve üstünü değiştirmek
için üst kata fırladı. Biraz sonra pembe bikinisini giymiş olarak geri döndü.
"Hayır, istediğim bu değil canım. Sana Mykonos gezimizde
aldığım bikiniyi giymiyorsun. O kadar para verdik. Çok pahalıydı ve giydiğini
pek görmedim.“
Yüzü kırmızı bir renkle parladı, ama hiçbir şey
söylemedi. Bir an için birbirimize baktık ve yavaşça döndü, yukarı çıktı.
Gergin bir şekilde geri döndü. Güzel göğüsleri
inanılmaz derecede ince bir siyah kumaş tarafından zar zor gizlenmişti. Etrafında
döndü ve dipdiri kalçalarının bikini altı olan G stringi tamamen yuttuğunu
bana gösterdi. Neredeyse hiç bir şey giymemiş gibi görünüyordu. Mükemmeldi. Ama karım benimle aynı fikirde değildi. O güzel etli dudaklarını büzerek,
"Ben bununla dışarı çıkıp havuza giremem aşkım…”
"Evet, yapabilirsin. Bu bir bikini canım, insanların
dışarıda giymeleri için özel olarak üretildi.“
Zaten birkaç içki içmemiş olsaydı, teklifimi asla kabul
etmezdi. Ama dışarıya doğru ilerledi. Kayan cam kapıyı açarken heykelimsi çıplak bedenine hayranlıkla baktım. Bahçe
boyunca koştu ve acele hareketlerle havuza atladı.
Ben de üstümü değiştirmek için telaşla yukarı çıktım.
Tekrar aşağıya inip havuz kenarına geldiğimde Burhan'ın Ayla ile sohbet ettiğini
gördüm. Suyun kırılması, karımın güzel vücudunun bir kısmını gizlemek için iyi
bir iş çıkarmıştı, ancak yine de çok fazla giyinmediği apaçık görünüyordu.
Karımın yüzünde beni dinleyip bu minicik bikiniyi giydiği
için belirgin bir pişmanlık vardı. Burhan yanlarına yaklaşınca beni görüp
selamladı,
"O, merhaba Timur… Ayla'ya benim ünlü sarhoş
ayıltan içeceğimden bir iki bardak isteyip istemediğini soruyordum. Bugün alkol
sınırını biraz aştığınızı söyledi de…” Kıkırdayarak başımı salladım,
"Ya, sorma Burhan abi… Arkadaşlarla bir araya
gelince işte, biliyorsun. Yanlış izlenim edinmeni istemiyorum. Gerçekten ağır
içiciler değiliz normalde… Ama burada Bodrum’da tatilde gibiyiz. Son zamanlarda herhangi
bir bahane bulunca Pazar günleri çıldırıyoruz.“
"Pazar günleri sizin dinlenmeniz ve yorgunluk atmanız için zaten… Mutlaka eğlenceli geçmeli…”
"Evet, biz de öyle yapıyoruz.“ Gülümsedim, "Sanırım senin içki teklifini kabul
edeceğim. Sen Ayla?” Karım da omuzlarını silkti, gülümseyerek.
"Bu güzel Pazar günü başım ağrıyor çok fena, ben de
istiyorum.“ dedi.
"Harika.” Burhan bizimle paylaşabileceğinden
çok memnun görünüyordu, “Sadece içkinizi hazırlamak için mutfakta biraz
yardıma ihtiyacım var. Sakıncası var mı Timur? Benimle gelir misin?”
Bunu yapmama neden olan içimdeki dürtüden emin değildim. Ama bu güzel pası taca atmamaya karar verdim. Evet, bunu yaptım. Başımı kaşıyarak,
"Kahretsin yaa…. Müşterimize bir belge göndermem
gerektiğini hatırladım şimdi… Bebeğim, neden Burhan'a sen yardım etmiyorsun? Ben hemen dönerim.“
Doğrudan Ayla'ya bakmaktan kaçındım, ama ölümcül
bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Başka bir şey söylemeden dönüp içeri
girdim. Cep telefonumu çabucak buldum ve yazıyormuş gibi davrandım.
Bu arada olan biteni görebilmek için pencereye doğru yürüdüm. Beklenti içinde aptal gibi gülümsüyordum. Pencere aralıktı ve kendimi göstermeden dışarıda, verandada olanları görebilecek ve duyabilecektim.
Ayla endişeyle sudan
çıkarken, güzel kıçını pencereden tam ekran izledim. Karımın ıslak ve minik bikini üstü,
iştah açıcı ve büyük memelerini
kapatamamış vaziyetteydi. Meme
uçlarının ıslak kumaştan parmak gibi kabardığını evin içinden bile görebiliyordum.
Burhan da, havuzdan ağır hareketlerle çıkan karımın üzerine ne giydiğini
net bir şekilde görebiliyordu şimdi… Ayla’ya baktığında gözleri genişledi, hayranlıkla
bakakaldı, ama sonra kendini çabuk topladı.
“Vayy… Bikinin çok güzelmiş Ayla… “ dediğini duydum.
Ayla kızardı, cevap verirken kekeledi. Hızla şezlongdan
aldığı havluyla kendini kuruturken güneş ışığında parlayan harika bedenini izledim.
"Te… Teşekkürler Burhan. Timur ille de bunu giymemi
istedi.”
Bahçede Burhan’ın evine, bizim havuza bakan salonun sürme
kapısına doğru yürümeye başladılar. Karım önden yürüyor, Burhan onu takip
ediyordu, gözleri karımın hareketli kalçalarına dikilmiş vaziyetteydi.
“Eh, kocanı tebrik ederim o zaman… Timur ağzının tadını kesinlikle
iyi biliyor.”
Yaptığı biraz ahlaksızca yorumdan sonra sırıttığını
gördüm. Garip bir heyecanla baktım. Komşumuzun evinin kapısında kaybolurken,
eşimin kıçının ileri geri sektiğini, olduğum yerden baktığımda neredeyse çıplak
olduğunu gördüm
Bizim mutfak penceresinden baktığımda komşunun salonunu bir
hayli geniş olan sürme kapıdan görebiliyordum. Ayla adamın etrafında dolaşıp
duruyordu, Burhan'ın amerikan mutfakta dolaptan malzemeleri almasına ve votkayı karıştırmasına yardım
ediyordu. Adeta bir seks ilahesi gibi görünüyordu.
Artık söylenenleri duyamıyordum, ama Ayla ve Burhan
gülmeye başladılar. Gördüğüme inanamıyordum. Yarı çıplak, hatta kasıklarını
örtemeyen ve kalçalarının arasında kaybolan minicik bikini altını saymazsak
çırılçıplak sayılabilecek olan güzel eşim, komşumuzun mutfağında rahatça
dolaşıyordu.
Çıplaklığına pek aldırmıyor gibiydi karım… Ve
sarhoşluğumuzu giderecek içkiyi hazırlayan Burhan’ın gözleri karımın üstünden
ayrılmıyordu. Çok heyecan verici bir manzaraydı ve ne kadar tahrik olduğumun
farkına varmak beni şaşırttı.
Olayın nereye varacağını dehşet merak ediyor, heyecandan titreyerek bekliyordum. Bir şey olmadı. Çok geçmeden hazırladıkları içkiyle evden çıktılar ve ikisi de bizim havuz
başına doğru yürümeye başladılar.
Yine karım öndeydi ve elinde cam sürahiyle hemen
arkasından gelen Burhan’ın gözü karımın çalkalanıp duran kalçalarından
ayrılmıyordu. Telefonumu kanepeye attım ve havuz kenarında onları karşıladım.
"Kusura bakmayın çocuklar, yardım edemediğim için
üzgünüm.“
İkisiyle de konuşuyordum, ama özürüm aslında Ayla içindi.
Onu yarı çıplak bir vaziyette elin adamıyla yabancı bir eve göndermiştim. Bana
öfkeyle baktı. Bir yandan da varla yok arası bikinisinin içinde daha rahat
göründüğünü fark ettim. Artık kendini örtbas etmek, çıplaklığını saklamak için pek
telaş etmiyor gibiydi…
"Endişelenme Timur.” dedi Burhan, sürahiyi
masaya yerleştirirken gülümsedi, “Bana bikinisiyle yardım
eden güzel bir kadın varken işten şikâyetçi olduğumu asla duyamazsın benden…” dedi.
Ayla derinden kızardı ve kıkırdadı,
"Ah siz erkekler… Hepiniz de aynısınız doğrusu…
Sanırım bikinili kadınlarla ilgili hep aynı şeyleri düşünüyorsunuz…
“
Burhan'ın ona iltifat etmesini duymak benim gibi onu da
çok mutlu etmişti ama görünüşe göre Ayla'nın bizim hayran bakışlarımızdan havuz
suyunun korumasına kaçmak için acelesi var gibiydi. Hemen kaçmasını engellemek için karımın elini tuttum.
"Ama sen başkasın bir tanem, kendini diğer vasat kadınlarla bir tutma lütfen… Burhan, bu güzel bikiniyi giymesi için karımı ikna
etmem gerektiğine inanabiliyor musun?”
"Biliyorum arkadaşım… İçeride epey sohbet ettik de… Karın bikiniyi senin zorunla giydiğini söyledi. Ama iyi ki ısrar etmişsin. Bunu yaptığın için çok mutluyum. İkiniz de beni çok mutlu ettiniz.”
Ayla'nın gözleri bizim konuşmalarımızı duydukça irileşti,
yanakları kıpkırmızı oldu ve utanmasına neden olan erkek sohbetine engel olmak için araya girdi,
"Hey! Ben buradayım beyler! Timur aşkım… Beni utandırıyorsun!“ Elimden kurtulup kendini suya bırakmıştı bunu söylerken, çıplaklığını bizim gözlerimizden saklamaya çalışıyordu.
Burhan kıkırdadı ve yaptığı içkiden bana bir bardak
uzatırken karıma yanıt verdi,
"Ayla, canım… Bir erkek gözüyle söylüyorum, bence vücudun hakkında utanacak hiçbir
şeyin yok. Eminim Timur da benimle aynı fikirde…”
Burhan bana bakarak gülümsedi. Derin bir yudum alırken
başımı salladım onaylayarak… Sabah arkadaşlarla aldığımız alkolün verdiği rahatlık, arka
bahçemizdeki ortam üzerinde kaygısız bir etki yaratıyordu. Soda ve limonla
yaptığı içki boğazımdan aşağı kaydıktan sonra cevapladım adamı,
"Evet, bence de öyle Burhan… Kusursuz bir güzel
benim karım… Lanet olsun, bu senin içecek çok iyi arkadaş…“ diye ekledim.
"Teşekkür ederim efendim, yıllardır yapıyorum bunu,
akşamdan kalmalara çok iyi gelir.”
Sonra suyun içinde duran karıma bakarak
ona da bir bardak doldurdu ve kenarda diz çökerek içmesi için uzattı. Ayla
hızlı bir yudum aldı içkiden, tadı onun da hoşuna gitmişti,
"Vay canına. Gerçekten iyi… Beraber yaptık ama ben
bunun tarifini yazayım bir kenara…”
Burhan başını salladı kendinden emin… Havuz kenarında
yukarıdan bakıyordu kenara tutunmuş, içeceği yudumlayan karıma… Minik bikininin
içinde yukarıdan baktığında harika bir görüntü sunuyor olmalıydı karım…
Burhan kendinden geçmiş gibi karımın dudaklarına ve kim bilir
nerelerini görüyorsa, oralara dikkatle bakıyordu ki, başını kaldırınca benim onlara
baktığımı fak etti. Hoşgörüyle gülümseyerek karıma bakmasına aldırmaz bir tavırla kadehimi onlara kaldırıp koca bir yudum aldım hazırladığı içkisinden…
Burhan da doğrulup kendi kadehini doldurdu. Üçümüz arka bahçede, karım havuzun içinde, biz erkekler
şezlonglara yerleştik ve alkol kaynaklı bir rahatlama havasına girdik. Burhan
su kenarında otururken nihayet ben de kalkıp havuzdaki eşime katıldım.
Konuşma konularımız
işten spora ve eğlenceye değişti. Burhan’ın akşamdan kalmaya karşı içecek
bitti, bizim kokteyl stoğundan tekrar alkol almaya devam ettik. Sonunda üçümüz de bir hayli çakır
keyif olmuştuk.
Ayla görünüşe göre üzerindeki açık saçık bikiniyi ikinci
cildi gibi benimsemişti. Biz şezlonglara kurulmuş keyif çatarken karım Burhan'ın delici bakışlarına aldırmadan suya girip çıkıyordu.
Komşumuzun sarhoşluğu biraz daha artmıştı sanki… Karıma bakışları daha da belirgin
hale geldi.
Artık ne benden çekiniyordu, ne de karımdan… Ayla’ya
baktıkça gördüğü şeyleri kesinlikle seviyordu adam… Zevkten dört köşe
olmuştu.
Ayla havuzdan çıktı, evden bir tepsi peynir ve kraker, atıştırmak
için bir şeyler getirdi. Parıldayan cildiyle vücudu bana doğru eğildiğinde
doğrudan fütursuzca sergilediği büyük göğüslerine baktım. Dayanamadım ve yüksek
sesle bir iltifat dudaklarımdan kaçtı,
"Offf… Harikasın bebeğim. Şu koca memelere
bak. Isırırım ben onları…“
"Timur…! Misafirimiz var! Ahlaksız herif…” Ayla yüzünde utanmış
bir bakışla gülümseyerek beni azarladı. Burhan'a doğru döndü.
Burhan söylediklerimi duymuş ve karımın nerelerini
beğendiğimi o da kendi gözleriyle görmüştü. Karım ona tabağı uzatırken göğüslerine baktı. Hayran hayran, gözlerini karımın memelerinden ayırmadan,
"Timur'la aynı fikirdeyim Ayla… Senin iki zirve şu anda normallerin dışında…
Olağanüstü…" dedi. Kelimeler ağzından kaçtıktan sonra kızardı, yaptığı yorumun
uygunsuz olabileceğini fark etmişti. “Çok pardon, haddimi aştım galiba…” dedi.
Ayla, yanakları kıpkırmızı ve utanmış durumdaydı. Fakat iki erkek tarafından beğenilmekten ve arzu
edilmekten hoşnut olduğu o kadar belliydi ki… Burhan’a ve memeleri için yaptığımız iltifatlara biraz
yumuşak bir tepki gösterdi,
"Tamam, hepsi bu kadar! Hadi bakalım, herkes suya…” diyerek kendini
havuza attı.
Burhan ve ben de aynı anda bir kahkaha attık. Neşe içinde
gülüyorduk. Benim şezlongum havuzun yanı başındaydı ve Ayla elimden tutarak beni
suya çekiştirdi. Ben de havuza daldım, gülerek karımı kucakladım, suyun içinde
oynaşmaya başladık.
Biraz yorulunca Burhan’ın yanı başında havuz kenarında
tutunduk, şezlongda oturmaya devam eden Burhan’la sohbete devam ettik.
Bir ara
sessizlik oldu. Kimse konuşmuyordu. İki erkek karımı süzüyorduk. Burhan
çaktırmadan, bense apaçık, sikecek gibi bakıyorduk karıma… Ayla aniden Burhan'a
zor bir soru sorana kadar hepimiz bir müddet sessizlik içinde durduk.
"Neden havuzda bize katılmıyorsun Burhan, sudan
korkuyor musun?“ Burhanın ağzının yarısı peynir ve kraker doluydu. Zorla
onları yuttuktan sonra,
"Valla, havuzda giyebileceğim bir mayom yok Ayla’cım… Aslında bir mayo sahibi olduğumu bile hatırlayamıyorum.”
“Sen de altsız gir öyleyse Burhan…” diyerek bir kahkaha attım. Diğerlerine de komik geldi teklifim, onlar da güldüler. Gülmesi bitince,
“Yok artık sen de…” dedi koca adam… Aslında teklifimin çok hoşuna gittiğini, biraz üstelesem, hatta Ayla eh dese, bayıla bayıla yapacağını, çıplak vaziyette bize katılacağını biliyordum içten içe…
“Ne var canım… İnsanlar çıplaklar kampında nasıl dolaşıyorlar, görmedin mi hiç? Tanrının yarattığı bedenimizden niye utanacakmışız ki… Ayla’ya baksana… Bir avuçluk bez parçasının arkasına güzelliğini saklıyor.”
“Burası çıplaklar kampı değil ki canım…” dedi Ayla da… Dudaklarının kenarında şuh bir gülümseme vardı.
Usul usul Ayla'nın arkasına yanaştım, belinden tuttum.
Birkaç dakika sonra suyun içinde vücutlarımızın teması beni kendimden
geçirmişti bile… Onu istiyordum. Taş gibi olmuş sikimi kalçalarının arasından
ona dayadım ve kenarda oturan erkeği umursamadım.
Karımın diri güzelliğinden ve içkilerden sarhoş, saçma
bir şekilde karımın diğer erkeği etkilemesini ve Burhan'a yeni bir gösteri
yapmasını istiyordum.
"Çıplaklar kampı değil ama… Ne var sanki… İki santim bikini zor örtüyor memelerini, geri kalanı meydanda işte… Hadi çıkar gitsin onu da… Hatta şimdi üstünü çıkarıp atarsan gerçekten hoşuma gider
aşkım…“ Bana döndü, tıslayarak,
"Saçmalama Timur…” dedi. Sonra da fısıldayarak, “Burhan tam karşımızda… Kes artık
şunu… Yapma… Delirdin mi sen?”
Sinirlenmesine rağmen isteğimi duyunca gözlerindeki heyecanı,
dudaklarının titreyişini görebiliyordum. O da istiyordu bunu aslında… İki
erkeği birden delirtmek hoşuna gidiyordu kahpenin… Kasıklarımı onun kalçalarına iyice bastırdım,
"Hadi bebeğim. Vur onu… Memelerini çıplak görsün… Böylece
biraz eğlenelim.“ Ayla gözlerinde şehvetle bana baktı ve fısıldadı,
"Güzel…
İstediğin gibi olsun, yapayım. Ama sonra pişman olursan bana
kızma.”
Kollarımın arasından kaydı, suyun altına çöktükçe, donup
baktım. Oh tanrım… Çılgınca bulmasına rağmen isteğimi yerine getiriyordu karım… Üstünü yavaşça çözdü ve az sonra
ince siyah bikinisi suda yüzüyordu.
Sikim manzarayı görünce çatlayacak gibi oldu. Tamam,
artık budur derken, onu suda daha da derinlerde oynarken gördüm. Aniden başka
bir grup siyah kumaş su yüzeyinde belirdi. Eşim G string kıvamındaki bikini
altını da çıkarmıştı!
Bikiniyi suyun yüzeyinde görünce dikleştim ve Ayla alay
edercesine bakışlarla bana baktı. Benimle beraber komşumuz da izliyordu bizi,
hayretle açılan gözlerle bize bakıyordu. Yeni çıkardığı bikinisini avucunun
içinde topladı karım… Kolunu kaldırarak sertçe bir hareketle Burhan'a
fırlattı.
"Mayom yok diye kendini üzme Burhan… Senin için bir mayo
buldum!“ diyerek şuh bir kahkaha attı.
Gözlerime inanamadım! Burhan da öyle… Islak kumaş göğsünde
ıslak bir şaklamayla patlamış, karımın ani hareketi onu hazırlıksız yakalamıştı. Burhan’ın yüzü karımın şimdi suyun içinde çırılçıplak olduğu bilgisiyle
aydınlanıvermişti. Bikiniyi tuttu, şaka yollu şortunun cebine tıktı.
"Hatıra olarak alıyorum!” diye bağırdı.
“Bunu giyemem, çünkü bana küçük gelir, malzemem seninkinden çok fazla…”
Gözlerini karımdan ayırmadan bir kahkaha patlattı. Adam zekâ olarak epey hızlı ve hazırcevaptı. Aslında küçük oyunumuzu
oynamaya başlamadan önce onu bu kadar küçük görmemeliydim.
Burhan’ın cebine tıktığı bikini yüzünden karım havuzdan
bir şekilde çırılçıplak bedeniyle çıkmak zorundaydı. Ayla ve ben de güldük, ama
şimdi havuz başında ortamı saran bir erotizm havası vardı.
Burhan çabucak boş kadehini tuttu, şakacı bir gülüşle
şikayet edercesine elinde salladı. Kadehin içinde yanlara vuran buz parçalarının
şıngırtısı duyuldu.
"Kadehim boşaldı yine… Biri kadehimi yeniden doldurmalı…”
“Şişe masanın üstünde dostum…” dedim cevabını bilerek…
“Ben koyardım, ama şu anda çok rahatım.
Hareket etmekten de nefret ediyorum. Ayla… Sen yapabilir misin?“
Ayla bana baktı. Adam havuzdan çıkmasını ve ona içki
koymasını istiyordu. Böylece çırılçıplak karımı doya doya görebilecekti.
Karımın yanakları kızarmış, gözleri yarı kapanmıştı. İçtiği alkol ve olaylarla
uyarılması onun üzerinde bomba etkisi yapıyordu.
Sorar gibi bakıyordu bana… Dudaklarımı büküp kararı ona bıraktığımı belli ettim. Ne isterse yapabilirdi karım…Bana “Bunu sen istedin” dercesine
omzunu silkti.
“Tamam beyler…” dedi sonra… “Madem misafirimiz içki istiyor, evin hanımı olarak benim vermem lazım sanırım…”
Yavaşça havuzun merdivenlerinden çıkarken muazzam bir uyarılmayla
onu izledim. Büyük göğüsleri şimdi serbestçe sallanıyor, güzel solgun ve
uyarılmış meme uçları öğleden sonra güneşinde son derece güzel görünüyordu.
Burhan’ın gözleri ve ağzı bir karış açılmış durumdaydı, o
da karımı izliyordu. Ayla havuzdan
tamamen çıktığında muhteşem kıçından su damlaları süzülüyordu ve döndüğünde
tüysüz kadınlığının bir anını yakalayabildim.
Hayatımda hiç bu kadar uyarılmamıştım. Karımın tutumundaki
değişime inanamıyordum. Sadece haftalar önce hayal edilebilecek en çekingen ve tutucu
kadınlardan biriydi. Şimdiyse burada, havuzumuzun etrafında, yabancı bir erkeğin yanında tamamen çıplak
dolaşıyordu.
Ben ve komşumuz şehvetli gözlerle karımın vücudunda şölen
yaptık. Alkolün kısmen suçlanacağını biliyordum, ama sürekli karımı buna
yönlendirmem yüzünden ben de suçluydum aslında…
İki erkek, küçük arka bahçede seksi ve tahrik bombası bir
şekilde yürüyen karımı şaşkın şaşkınlıkla izledik. Burhan’la beraber onun
evinde hazırladığı karışımın sürahisini masadan aldı ve eğilerek ona geri
döndü.
Büyük göğüsleri öne eğilerek vücudunun hatlarını daha da seksi bir hale getirmişti. Doldurup yanındaki sehpaya bıraktığı adamın
içki kadehini tekrar tuttu, dudaklarına götürüp onun içtiği kadehten kocaman bir yudum aldı.
Görünüşe göre alkolden değil cinsel uyarılmayla sarhoştu. Dudaklarını Burhan’ın kadehinin kenarlarında dolaştırırken pembe dilini çıkarıp ucuyla kadehe dokundu,
"İşte böyle Burhan…“ dedi.
Son
derece tahrik olmuş görünüyordu karım…Tüysüz parlak kadınlığı kabarmıştı, meme uçları dikilmiş, dudakları arzuyla aralanmış…
Sonra kadehi bırakıp bir hamlede kendini balıklama havuza
atıverdi. Birkaç kulaç attı suda, sırt üstü uzanıp ıslak vücudunun
çıplaklığını, iri memelerini, kasıklarının arasındaki dudakları kabarmış
amcığını meydana çıkardı.
Burhan kendini tutamadı, ağzı açık kalmıştı.
"Lanet olsun! Harikasın Ayla…!”
Yaşadıklarına inanamayan gözlerle dönüp bana baktı.
Sadece gururla gülümsedim. Ayla suyun üzerindeki gösterisini bitirip yavaşça
bana geri döndüğünde ona aval aval bakmaya devam etti.
Karımla hiç bu kadar
gurur duymamıştım. Bu yüzden gülümseyerek aç bakışlarla karımı izleyen adama
baktım.
"Ne düşündüğünü biliyorum Burhan… Ben şanslı bir
adamım.“
Bunu söylerken suyun içinde yanıma gelen karıma sımsıkı
sarılmıştım. Ayla beni öfkeli bir tutkuyla öptü. Dudaklarımız birbirini emiyor,
dillerimiz birbirini okşuyordu hırsla… Karımın şehvetle dolu olduğunu biliyordum.
Boynuma ve kalkmış sikimi kasıklarına gömerek sımsıkı sarılırken, kulağıma
fısıldadı,
"Ohh… Bebeğim… Şu anda çok azgınım.”
Aynı anda biraz çekilerek elini aramıza soktu, içgüdüsel
olarak suyun altında şortuma ulaştı. Benim önü
kabarık şortun belinden içeri soktu elini ve sertleşmiş sikimi parmaklarıyla
kavradı. Tam bir şok yaşıyordum.
Elleriyle suyun altında çekiştirerek şortumu
aşağıya indirdi sonra… Ben de onun gibi çırılçıplaktım havuzun içinde… Sikimi
narin parmaklarıyla sıvazlamaya, okşamaya devam etti gözlerimin içine bakarak…
Ben de en az karım kadar uyarılmanın ötesine geçmiştim. Aynı
zamanda aklım da karmakarışıktı. İçgüdüsel olarak kasıklarımı ona doğru itmeye
başladım. Karımın kalçalarını pençelerimle tutup kepçelerken bacaklarını da
belimin etrafıma sardım.
Burhan'ın orada olduğu ve bizi izlediği gerçeğine aldırmıyordum
bile… Şehvet her yerimi sarmıştı, sikim taş gibi olmuş, zonklamaya başlamıştı.
Bizi pür dikkat izleyen bir erkek seyircimizin dahil olduğu bir seks yaşanacağı
düşüncesi iliklerime kadar tahrik ediyordu beni…
Karımı havuzun bir duvarına doğru götürdüm. Sırtını duvara
dayarken bir elimle alttan kıçını tutup onu destekliyor, bir elimle havuzun
kenarına tutunuyordum. Ve hiçbir şeye aldırmadan karımın amcığına daldırıverdim
sikimi…
Karımı becerirken çıplak vücudunu neredeyse yarıya kadar sudan dışarıya çıkarmış
vaziyetteydim. Büyük zevk girdabına kapılan karım da dikkatsizce inlemeye, zevk
feryatları koparmaya başladı.
İkimiz de şehvetimizde kaybolduk. Kenarda
bizi izleyen komşumuzla ilgilenmiyorduk bile… Bu bir riskti elbette, fakat kendimizi
risklerden uzaklaştırmak için hiçbir şey yapmamıştık. O anda sadece ikimiz vardık, tutkulu cinsel organlarımız vardı… Birbirlerine kavuşması gerekiyordu onların ve biz de bunu yapıyorduk.
Ayla beni şaşırtarak
çığlık atıncaya kadar tutkulu seksin zirvelerinde kendimi kaybettim. Durmadan
gidip geliyordum karımın amında…
"Ah! Aman
Tanrım!“
Sola, havuz kenarına ve daha da özel olarak Burhan'a
bakıyordu.
Baktım ben de… Onun baktığı yere bakınca, komşumuzun
varlığını hatırladım. Ve onu gördüğümde ilk pişmanlık ve utanç duygularımı
hissettim.
Burhan, ben eşimle sevişirken kenardaki şezlonga oturmuş
bizi izliyordu. Yine de Ayla’yı şok eden şey yabancı bir erkeğin bizi sikişirken
izlemesi değildi.
Karımı şok eden şey, hiç utanıp çekinmeden kendini açığa
vurması ve sanki özel banyosundaymış gibi mastürbasyon yapmasıydı. Ancak bunun
ötesinde, Burhan'ın büyük bir zevkle asıldığı erkeklik organının endişe verici bir
boyutta olmasıydı.
Komşumuzun elindeki penis muazzamdı. Belki yirmibeş otuz
santim uzunluğunda ve inanılmaz derecede kalındı. Ayla'yı şehvetle sikmemi izlerken
o da koca sikine pompalama yapıyordu. İkimiz de adamın dehşet verici sikinin
büyüklüğünü hemen fark ettik ve bu görüntü bizi sersemletti.
Burhan bizim elindeki koca şeye aval aval baktığımızı
gördü ve konuşma ihtiyacını hissetti.
"Yaa, pardon… Kusura bakma Timur… Karın beni de,
benim ufaklığı da gerçekten delirtiyor ve adamakıllı düşünemiyorum. Bu ufaklığı
dışarı çıkarmamalıydım. Ne olur kusura bakma… Toparlamaya çalışacağım.”
Büyülenmiş sikini şortuna geri koymaya çalışırken kızardı, ama tam bu sırada Ayla
araya girdi,
"Yapma Burhan! Ben… İnan bana… Hiç umurumda değil…
Yaptığın şeye devam et bence…” Konuştuğu sırada yüzü biraz daha kızardı, fakat
komşumuzun elindeki koca aletle göz temasını da hiç kesmemişti.
Komşumuzun canavarına bakarken çileden çıkmış
durumdaydık. Karım etrafında döndü, başını çevirip gözleri ihtirastan kısılmış
bir şekilde bana baktı.
"Sik beni bebeğim.“ diye fısıldadı. İri ve
çıplak göğüsleri havuzun kenarında duruyordu, şimdi kollarını uzatmış, pürüzsüz fayans yüzeyinde tutunarak
dinleniyordu.
Karıcığım benim sikmemi bekliyordu komşumuza aldırmadan… Ya da onun
varlığıyla daha da azmış vaziyette…
“Ohh… Hadi durma… Sik beni…”
Bu kadın kimdi? Ve neden ona her seferinde hayran kalıyordum?
Benim tutucu, muhafazakar görünümlü, hanım hanımcık öğretmen karım, yabancı bir
erkeğin yanında çırılçıplak, sikmem için yalvarıyordu bana…
Yine saldırmaya başladım. Onu arkadan kuvvetli ve hızlı
bir şekilde aldım, o da itici gücüme kalçalarını geriye iterek cevap veriyordu.
Hemen yanımızda duran Burhan'a bakıyordu ben onu sikerken… Ve karımın Burhan'a
baktığını fark etmem sadece içimdeki tutkuyu daha fazla ateşlemeye yaradı.
Ayla yüksek sesle inliyordu. Tüm mahallenin onu
duyacağından endişelenmeye başladım. Buna rağmen, suyun altında vajinasının
diplerine kadar ulaştım ve kalçalarını sıkıca tutup karımı da patlatmaya çalıştım.
Burhan bizi izleyerek sikini sıvazlıyordu hala… Sarhoştu, alabildiğine tahrik olmuştu, bizi izlerken masturbasyon yapıyordu komşumuz… Bize bakarak… Ahh…
"Ohhh… Ayla…
Senin kadar seksi kadın görmedim hayatımda… Beni bir kaya gibi sertleştirdin. İkiniz de harika görünüyorsunuz.”
Karımı pompalamaya devam ederken bir kez daha gözümü
adama çevirdim ve kocaman sikini tekrar yakından gördüm. Zararsız yaşlı
komşumuz dediğimiz adamın böyle bir canavarı şortunun içinde nasıl
paketlediğine inanamadım.
Onunla konuşurken karımın orgazmın eşiğinde olduğunu titremelerinden
hissettim. Bugüne kadar bundan daha fazla
heyecanlanamayacağını düşünürdüm karımın… Oysa deliye dönmüş gibiydi. Şehvetli
inlemelerinin arasında boğuk bir sesle adama
"Elindeki çok büyük bir yarak Burhan!“ dediğini
duydum. Kulaklarıma inanamadım.
Karımın daha önce “Yarak” kelimesini kullandığını hiç
duymamış olmamın ötesinde, Ayla bu kelimeyi başka bir adamın sikinin büyüklüğüne iltifat
etmek için onun yüzüne karşı kullanmıştı.
Ben zaten kırılma noktasını aşmıştım. Ben boşalmaya başlarken karımın az kullanılmış vajinası sikimi sımsıkı
sardı, o da kasılmaya başlamıştı. Büyük bir patlama yaşıyorduk, hiç
yaşamadığımız bir patlama… Karım sonlara doğru yüksek sesle inledi ve hemen ardından Burhan'ın
sesini duyduk.
"Ahhh… Siktir… Evet… Dediğin gibi sikim kocaman… Tam sana göre yarağım Ayla… Timur… Karın yarrağımı çok beğendi Timur…”
Sözleri kenetlenmiş çenesi yüzünden dişlerinin arasından tıslayarak
çıkıyordu. İkimiz de onun patlamasını izliyorduk. Yarağının ucundan fışkıran
spermleri önce havaya, sonra havuzun kenarındaki fayanslara, havuzun suyuna
boşalıyordu. Orgazmını izlemek bir harikaydı komşumuzun… Zevkle sikini
sıvazlarken boğuk boğuk inliyordu.
Sonunda hepimiz durulduk. Devinim sona erdi. Zevk inlemeleri, feryatlar, suyun içinde karımı sikerken çıkan suyun şapırtıları… Sessizlik birden havuz başını
kapladı. Her şey koca bir saçmalıktan ibaretti. Sonunda Ayla ve sonra da Burhan
tarafından taklit edilen buruk bir kahkaha attım.
"Tamam komşu… Sanırım vakit geç oldu. Biz eve
gidiyoruz.“ dedim, yorgun bir sesle…
Burhan kendine gelip kalın yarrağını şortuna gizleyerek
konuştu.
"Vay anasını çocuklar… Kasırga gibiydi. Az önce ne oldu?” Ayla biraz utanarak güldü ve ben de
"Hiçbir fikrim yok.“ diye cevapladım komşumuzu… Burhan da
ayağa kalktı, utanmış gibiydi, yüzümüze bakamıyordu sanki… Eliyle sehpanın
üzerinde ve havuz kenarındaki eşyaları işaret ederek,
"Bu şeyleri sabah alayım ben…” Alkol
karışımını getirdiği sürahi ve bardaklarını söylüyordu. Evine gitmek için döndü ve “Dünya
standartlarında misafirperverlik için teşekkürler.” Bir sırıtma vardı
yüzünde bunu söylerken ve ilerledi, köşede kayboldu.
Eşim bana gözlerinde bir duygu kokteyli ile baktı.
Bakıştık. Hiçbir şey konuşmadık. Yapabileceğim tek şey onu öpmekti… Sevgiyle ve
tutkuyla…
Sebep ne olursa olsun, Ayla ve ben birkaç gün boyunca
olaydan bahsetmedik. Birbirimizle normalden daha sessiz kaldık. İkimizin de bu deneyimi
içimize sindirmek için biraz zamana ihtiyacımız vardı. Havuzda seks bizim için
yeni bir olay değildi aslında şimdiye kadar… Ama soru beynimi tırmalayıp
duruyordu. Neden yaptık bunu?
Ayla nihayet bir akşam yemekte konuyu açtı.
"Geçen gün yaşadıklarımız hakkında konuşmak ister
misin aşkım?“ diye sordu yumuşakça.
"Konuşacak ne var? Bir kaç içki içtik ve inanılmaz
derecede güzel, seksi bir kadın iki erkeğin aptalca davranmasına neden
oldu.” Durakladım, “Bu dünyanın kendisi kadar eski bir hikaye
aslında…”
"Timur, pek öyle değil… Biz ikimiz evliyiz ve evli insanlar bu şekilde
davranmıyor.“
"Saçma Ayla. Tonlarca evli çift böyle şeyler
yapıyor. Olanlarla ilgili yanlış bir şey yok.” Sesimin tonu istediğimden
daha sertti ve bir sonraki sorumu sordum karıma,
"Neden böyle söylüyorsun? Yoksa pişman mısın?“ Tabağındaki
bezelye ile oynuyordu dalgın dalgın,
"Hayır, ben… Bilmiyorum.”
Onun güvenini sağlamak, yaptıklarımızın o kadar da kötü
bir şey olmadığını anlamasını sağlamak zorundaydım,
"Biliyor musun karıcığım? Seni hiçbir zaman bu kadar
cinsel açıdan özgür, bu kadar çok heyecanlı görmedim. Sanki tamamen farklı bir
kadın gibiydin.“ Bu söylediklerim karımın yanaklarının kızarmasına neden
oldu,
"Şeyy… Sanırım eğlendim. Sen de öyle…” dedi kıkırdayarak. Ona
gülümsedim,
"Burhan'ınki kadar eğlenceli değil.“ Sözlerim yanaklarındaki
kızarıklığın artmasına neden oldu ve
"Evet, ne büyük bir sapıklık yaptık, değil mi?”
diye güldü.
"Belki, ama onun bizi izlemekten hoşlandığını
söyleyebilirim.“ O günü hatırladıkça sanki yine uyarılmış gibiydi. Dudakları
titriyordu. Bu duygu alabileceğim en iyi cevabı verdirdi karıma,
"Şeyy… Sikinin
o kadar büyük olmasına şaşırdım. Ne kadar kocaman bir yarağı var adamın…”
diye cevap verdi. Cümle ağzından kaçtığında, yine kızardı. Çabucak bir özür
oluşturmaya çalıştı, “Ben, özür
dilerim… Ben…”
Eh, neticede ben bir aptal değildim, karımın komşumuzun
olağanüstü sikine ilgi duyduğunu biliyordum.
"Bebeğim, lütfen… Biliyorum. Azgın yaşlı keçinin
at gibi yarrağı olduğunu kim düşünebilirdi ki…“
Karım yine kızardı ve konuşmadan, kendi alemlerimize
dalarak yavaş yavaş yemeğimizi bitirdik. Arada onun yüzüne bakıyor, aklından
neler geçirdiğini tahmin etmeye çalışıyordum.
O akşam daha sonra karımla yatakta sevişirken, gerçeği
kabul etmeden kaçmasına izin vermedim. Burhan’ın erkeklik organının boyutunu
tekrar büyüttüm. Karımın amında gidip gelirken aynı anda komşumuzun erkekliğini
tartıştığını duymak beni büyüledi adeta, deli gibi tahrik oldum.
"Onun yarrağını gördün diye kendini üzme
bebeğim… Onun da seni sevdiğini söyleyebilirim. O da seni sikmek istiyordu o
anda…”
Karımı domaltmış, arkadan vurdurarak sikiyordum bunu söylerken…
Dişlerini gıcırdattı,
"Yalan söyleme… O koca yarağa nasıl baktığını gördüm
senin, pis orospu…”
"Hayır… Ben…
Ben hiç… Ohh…! Aşkımm… Hiç o kadar
büyük bir yarak görmedim aşkım…” Eğildim ve onu sırtını öptüm, hala
pompalıyordum bunu yaparken,
"Görmediğini biliyorum aşkım… Ve sen de sevdin o koca
yarağı…“
Bu kez yüksek sesle inledi. Deli gibi tahrik oluyorduk
bunu konuştukça… Belini pençelerimle tutup makine gibi sikmeye, kasıklarımı
vurdurmaya devam ederken,
"Söyle
orospu… Söyle… Sadece itiraf et! O koca yarağa bayıldın sen…”
"Ohh!“ diye inledi. Dişlerini gıcırdattı,
“Güzel! Evet… Sevdim… Çok güzeldi… Ahhh… Ne kadar büyüktü… Ve ne kadar kalın…”
“Şimdi o sikse seni… O koca yarağını senin sulu amcığına
gömse… Ohhh…”
İkimiz de karşılıklı bir orgazm patlaması yaşadık.
Birkaç gün daha geçti ve o Pazar günü öğleden sonra
yaşadığımız olaydan beri Burhan'ı görmediğimizi fark ettim. Sonunda, işe
giderken ön bahçede karşılaştık.
İlk başta biraz garipti. Konuşurken başını kaşıyordu,
tedirgin bir şekilde,
"Ya, kusura bakma Timur. Geçen gün sizin havuzun
kenarında pek uygun davranmadım.” Kolunu tutarak adamı yatıştırmaya
çalıştım.
"Bizimle aynı davrandın Burhan, endişelenecek bir
şey yok. Üçümüz bir kaç içki içtik sadece…“ Durakladım, bir sonraki
birkaç içkiye zemin hazırlamaya karar verdim,
"Ayrıca, senin varlığın Ayla'nın yıllardır ilk kez bu kadar gevşemesini
sağladı. Senin sayende, nihayet güzel, doyurucu bir seks yaptığımıza
sevindim.”
Bu kez biraz daha rahatlamış görünüyordu,
"O eşin… Ya, sana söylememe gerek yok aslında, sen
daha iyi biliyorsun ya… O başka bir şey… Her Pazar böyle heyecan verici ve
eğlenceli şeyler yaşansaydı mutlu bir adam olarak ölürdüm.“
"Sen ve ben… Dostum, ikimizin de ölmemize gerek yok…”
diyerek güldüm. Arabanın kapısını açtım, “Bir dahaki sefere havuz gününü
yine birlikte geçirelim komşum… Hepimize iyi geliyor bu…” Bunu
söylerken kendimi alabildiğine rahatlamış ve özgür hissediyordum.
"Çok minnettar olurum komşum…” dedi Burhan sırıtarak…
Ofise giderken, Burhan’ın pek beğendiği eğlenceli ve heyecan verici şeylerin neler
olduğu konusunda derin derin düşünüyordum.
Ertesi sabah uyandıktan sonra biraz da Burhan'ı tekrar
görebilmek için yatak odası perdelerini sonuna kadar açtım. Bingo… Oradaydı. Yatak
odasında dolaşıyordu, gömleksiz ve sadece bir şortla…
Gövdesi kalın, kaslı ve
biraz kıllıydı. Benim baktığımı fark etti ve verdiğim selama
gülümseyerek, el sallayarak karşılık verdi. Aptalca bir heyecan dalgası kapladı içimi…
Ayla duştan çıkıyordu bizim banyoya yöneldiğimde… Islak, güzel ve seksi vücudu anında beni
heyecanlandırmaya başladı,
"Hayranınız orada hanımefendi, sizi bekliyor.“ dedim.
Çok erkendi ve ne demek istediğimi hemen anlamadı, "Ne?”
diye cevapladı beni, esniyordu.
"Burhan seni bekliyor.“ dedim gülümseyerek. Kızardı,
"Ne demek istiyorsun?”
"Perdeleri açtım ve komşumuza el salladım, yarı
çıplak odasındaydı.“
"Sapık…” Sırıtıyordu bunu söylerken, ama aynı
şekilde, üzerine hiçbir şey almadan çırılçıplak çıktı.
Yüzü kızardı, cesaret vermesi için alkol almamıştı, ama içinde
kaynadığını bildiğim şehvet duygusu aynı şekilde etki yapıyordu karımın
üzerinde…
Pencereye doğru yürürken çıplak ve diri kalçalarının dalgalandığını
gördüm, kocaman göğüsleri de kalçaları gibi bıngıl bıngıl oynuyordu. Geniş bir gülümsemeyle,
"Tamam, bu kadar yeterli canım… Senin düşündüğün
gibi bir fantazi için çok erken…“ dedi ve perdeyi kapatmak için harekete
geçti. Tam çırılçıplak bedeniyle iki kolunu havaya kaldırıp perdeleri kaydırmak
üzereyken, durdu,
"Ohhh…” Tek duyduğum buydu. Yumuşak bir
şekilde, cinsel bir tonla söylemişti.
Dişlerimi fırçalarken, aralık duran banyo kapısından
Ayla’yı izliyordum. Pencereyi göremiyordum durduğum yerden, ya da Burhan’ı…
Yavaşça yatağın kenarına oturdu karım… Yatak odasının duvarı boyunca uzanan geniş
Fransız pencereden karşıya bakıyordu, komşumuzun evine…
"Şey, Timur…“ dedi.
“Efendim canım…” Heyecanla söyleyeceği şeyi bekledim.
"Komşumuz bana bakarak o büyük et parçasını sıvazlıyor.”
Saçma bir şekilde kıkırdadı. İsterik gülüşünü duyduğumda fırçamı neredeyse
düşürecektim elimden… Diş macunu dolu bir ağızla cevap verdim,
"Şaka yapıyorsun.“
“Hayır… Ben… Kesinlikle şaka yapmıyorum. Komşumuz
çıplak ve bana bakarak, benim için o büyük yarağını sıvazlıyor.” Bunu
söyledikten sonra durdu, dudağını ısırdı. Bir elini apış arasına götürmüş,
okşamaya başlamıştı karım…
“Off… Timur… Bu
şey… Çok büyük aşkım…” Son sözler bir heyecanla ağzından kaçmıştı. Ben ilk
kez amcığını bu denli istekle okşarken gördüğüm, içgüdüsel olarak bacakları yayılmış
olarak oturan karıma baktım.
Masturbasyon yapan koca yaraklı komşumuzla karşılıklı
bakışarak amını okşuyordu karım… İnanılmaz derecede heyecanlandım. Yarı çıplak
gördüğümden beri başını kaldıran sikim bir anda taş kesildi. Karıma o an sahip olmalıydım.
"Pekala, Ayla… O kahrolası perdeleri hemen, şimdi kapat canım!”
diyerek aynı anda pantolonumu çıkarmaya başladım. Başını zorlukla karşı
komşudan çevirip benden tarafa baktı,
"Aaa, benim için mi kalktı sikin?“ Gülerek
söylemişti, ama beni ölçünün ötesinde heyecanlandırdı. Emrimi tekrarladım
karıma,
"Kapat onları! Perdeleri kapat…”
Gülümsedi, ayağa kalktı. Burhan'a el salladığını gördüm,
sanki işe geç kaldığını göstermek için bileğini işaret ediyordu.
Perdeleri kapatır
kapatmaz ona saldırdım.
Biz o sabah defalarca seviştik, üç kez boşaldık ve ikimiz
de işe gitmedik.
İnanılmaz derecede yaramaz ve inanılmaz derecede erotik
bir değişimdi hayatımızda… Yine de karı koca arasında yaşanan bir cinsel
fanteziydi yaşadıklarımız…
Evliliğimiz ve cinsel yaşantımız önemli ölçüde
değişene kadar birkaç gün pek fazla bir gelişme olmadan geçti.
Ayla ve ben birkaç
bardak kırmızı şarap eşliğinde güzel bir akşam yemeği yemeyi bitirmiştik.
Telefonum çaldığında koltuğumuza uzanıyorduk, Burhan'dı arayan… Tuhaf buldum,
çünkü beni tanıştığımızdan beri sadece birkaç kez aramıştı.
"Komşu…?“ diyerek telefonu açarken bir yudum şarap aldım.
"Timur.” Şakacı bir sesle cevap verdi.
"Sana nasıl yardım edebilirim abi?“ dedim. Yüzeyde
sesi sakindi, ama sözlerinde gizli bir sinirlilik tonu vardı,
"Ya dostum, etli yemek yaptığım güveci fırında unuttum ve kömür gibi yandı da…
Yarın bir arkadaşım için parti veriyorum. Bana yardım etmesi için Ayla'yı bir
süre ödünç alabilir miyim senden? ”
Aniden dikkatimi çekmişti söyledikleri, dizlerim
heyecanla titreyince yanımdaki koltuğa çöktüm. Karımın bu isteğe nasıl tepki
vereceğini bilemiyordum. İşler tamamen kontrolden çıkmaya başlamıştı.
“Ayağa
kalk Timur ve karınla konuş.” diye telkin ettim kendime… Yavaşça kalkıp diğer odaya doğru yürüdüm,
"Ben… Evet
komşum. Neden olmasın? Ama o ne diyecek bakalım, sormama izin ver.“ Durakladım,
devam ettim, kelimelerimi dikkatle seçerek devam ettim,
"Sadece yemekle
ilgili mi yardıma ihtiyacın var?” Benimle açıkça konuşmalıydı bu herif,
karımı ne için istediğini söylemeliydi.
"Elbette, yemek için… Ah, bir de… Bende duruyor da
hala, bikinisini geri vermek isterim.“
Karımın seksi bikinisinin onda olduğunu bile unutmuştum.
"Ah. Elbette… Ama o pazar gününü hatırlayınca biraz utanacak karım… Sanırım o da
unuttu sende olduğunu…” Garip bir şekilde güldüm.
"Güzel! Biraz utanmayı hak ediyor. Bikiniyi
fırlatırken benim gibi yaşlı bir adamla alay etti çünkü…“ o güldü. Cevap
olarak ne dediğimi, neden söylediğimi bilmiyorum, ama dedim ki,
"Evet komşum, bu genç karımın şımarıklığı… Bence
ona bir ders vermelisin.”
Biraz şakacı bir tavırla söylemiştim, ama kelimeler ölü gibi
havada asılı kaldı. Gergin, iki cambazın bir ipte oynaması gibi bir garip konuşmaydı
aramızdaki… Burhan cevaplarken sözlerinin altında gizli bir anlam yüklüydü,
"Timur, olayın ne olduğunu biliyorsun. Bence bu harika bir
fikir… O güzel eşine ders vermeyi çok isterim.“
Yüzüm kızardı ve garip, şaşkın bir heyecanla doluydum,
ama cevapladım,
"Tamam komşum… Nasıl istersen… Onu sana tekrar
göndereceğim.”
"Sen çok iyi bir adamsın. Karın da senin gibi bir kocası olduğu için çok şanslı…“
Görüşme bitmiş, ben elimdeki telefona bakıp duruyordum. Heyecan içindeydim. Yavaşça
oturma odasına geri döndüm sonra, uyarılma ifadesini yüzümden atmaya çalıştım.
Ayla beni bekliyordu.
"Kimdi o aşkım?”
“Burhan aradı, yemek hazırlamak için mutfakta senin yardımına
ihtiyacı varmış.”
Yüzü neredeyse anında kızardı. Eminim, o da, bir bu
çağrının neden olduğundan şüpheleniyordu.
"Ne…?
Şimdi, şu anda mı?“ Başımı salladım,
"Evet. Yarın düzenlenecek bir parti için pişirdiği yemeği yakmış, şimdi de sana
ihtiyacı var.” dedim. İstek tamamen normalmiş gibi davranmaya
çalışıyordum.
Aniden o zaten göğüsleri etrafında sarmasını pek sevdiği minik
geceliğini giydiğini, yatmak için hazırlanmış olduğunu fark ettim. Tam olarak
erotik iç çamaşırı sayılmazdı. Ama ancak kendi evinizde giyebilirdiniz, başka
bir yerde giyecek bir şey değildi. Yüzünde heyecan ve karmakarışık duygular belirdi bir anda…
"Ben… Tamam öyleyse… Komşumuza yemek yapmasına yardım edeyim. Yukarı
çıkıp üstümü çabucak değiştireyim bari…“
"Hayır canım, gerek yok değişmene… Sadece birkaç dakikalığına
gideceksin zaten…” dedim. Dik bakışlarla karıma baktım. Ayağa kalktı, yüzü
kızarmıştı yine karımın…
"Burhan’ı pek tanımıyorum. Bu gecelik yanına gitmek için pek
uygun sayılmaz…"
Üzerindeki kıyafetini gösteriyordu bana… Şeffaf gecelik kumaşından
minicik tanga külodunu görebiliyordum. Sütyen yoktu içinde… Meme uçlarının pembemsi koyuluğu ve kabarıklığı belli oluyordu. Gülümseyerek,
"Gerçekten uygun değil mi? Biz buraya taşındığımızdan
beri Burhan’ın yanında giydiğin neredeyse en kapalı kıyafet bu aşkım…“
Şaka yollu söylemiştim
ama söylediklerim neredeyse gerçekti. Havuz başında önce minicik bikiniyle
görmüştü karımı, sonra çırılçıplak suyun içinde sevişmemizi izlemişti. Ve yatak
odasında çırılçıplak karıma bakarak masturbasyon yapmıştı.
"Tamam bebeğim. Eğer öyle diyorsan…”
Gülümsüyordu karım… Yavaşça arkaya doğru yürüdü ve kapıyı yavaş hareketlerle
açtı, dışarı çıkarken bana son bir bakış attı. Yüzünde yaramaz, şeytanca bir
sırıtma vardı.
"Bir yemek için komşumuza yardıma gideceğim. Tamam…“ Neredeyse
böyle olmadığını biliyormuş gibi söyledi bunu… “Sadece bir yemek…”
Çıktı sonra… Bu kadını seviyordum. Komşumuzun bahçesine
doğru yüksek topuklu terlikleriyle yürürken, onu bekleyen yabancı erkeğin evine yaklaşırken ağır çekimde
karımı izledim. İncecik şeffaf kısa geceliği bütün güzelliğini meydana çıkarmıştı
karımın, uzun ve çıplak bacaklarının üstünde çalkalanan kalçalarını sarıyordu.
Burhan sanki hazır bekliyormuş gibi karım adımını
attığında kapıyı açıverdi. Burhan’ı gördüğümde kalbim hopladı. İri yarı
gövdesiyle, gömleksiz ve yarı çıplak arka kapıyı açtı karıma… Bir şorttan başka bir şey giymiyordu komşumuz,
öyle görünüyordu.
Birbirlerine gülümsediler. Ayla kızardı. Hiç konuşmadılar
ve adam kolunu karımın belinin etrafına koyup içeriye soktu. Aniden, gözümün
önünden kayboluverdi karım…
Mutfağını görmek için uğraştım, ama panjurlar kapandı.
İçeriden gelen ışık, pencerenin kenarlarından zar zor sızıyordu. Kalbim aniden
daha hızlı atmaya başladı, ama kendimi kanepede oturmaya ve beklemeye zorladım.
On dakika geçti, sonra yirmi… Elimde televizyonun
kumandası görmeden zap yapıyordum. Tüm televizyon kanalları zihnimdeki bulutları dağıtamadı bir
türlü… Bir korku kapladı içimi, soğuk
soğuk terlemeye başladım.
Komşumun yatak odasına, karanlığa, perdelerine bakabilmek,
karımı görebilmek için yukarı koştum. Komşunun yatak odası karanlıktı. Sanırım
aslında mutfaktaydı bizimkiler… Birkaç
dakika daha geçti ve oturma odasında masanın etrafında volta atmaya başladım.
Yaklaşık bir saate yakın zaman geçtikten sonra aklıma iyi
bir fikir geldi. Arka kapıdan çıktım, yavaşça bahçede yürüdüm. Komşunun
mutfağına bir göz atmaya çalıştım. Işık yanıyordu ve ocakta bir kaç tencere
vardı, ama Burhan ya da eşimden hiçbir iz yoktu.
Sonunda yan tarafa geçip bahçede sürünmeye karar verdim.
En sonunda oturma odası penceresine vardım. Perdenin köşesinde tesadüfi bir
boşluk vardı. Ya da ben öyle düşündüm.
Gördüğüm şey beni iliklerime kadar sarstı, ama aynı
zamanda korkunç bir uyarılma hissi yarattı.
Burhan ve Ayla komşunun geniş koltuğunda oturuyorlardı.
Fark ettiğim ilk şey, eşimin geceliğinin beline kadar aşağıya indiği ve onu
güzel büyük göğüslerini meydanda bıraktığıydı. Burhan’ın muazzam elleri karımın
iri göğüslerini pençeliyor, onlara masaj yapıyor, meme uçlarını sıkıyordu.
Kafasını zevkle arkaya atmış ve kendini o koca ellere
bırakmış olan karımın hafif inlemelerini camın arkasından duyabiliyordum. Sonra
büyük bir dehşetle Burhan’ın şortunun ayak bileklerinin etrafında olduğunu fark
ettim.
Kocaman, kalın ve
büyük yarağı açıkta duruyor ve yukarı doğru yükseliyordu. Tarifi imkansız
derecede büyüktü aleti… Ayla'nın narin elinin o koca yarağın etrafına
sarıldığını görünce neredeyse çöküyordum.
Karım elindeki aleti büyük bir zevkle, huşu içinde
sıvazladı. Parmakları komşumuzun etkileyici direğine yavaşça yukarı ve aşağı
masaj yaptı. Adamın ağır görünen taşakları karımın narin elinin
hareketleriyle yukarı ve aşağı hareket ediyordu. Küçük, ince
parmaklarının yarağın kalın çevresini tamamen kuşatmasının hiçbir yolu yoktu.
Manzara karşısında ağzım dilim kurudu, gözlerim genişledi,
dizlerim titredi. Daha ben ne yapacağımı düşünemeden, bir tepki vermeden önce Burhan bir anda patladı.
Onun inanılmaz, koç yumurtası kadar büyük toplarının nabız gibi hareket ederek
yukarıya çekildiğine tanık oldum.
Kalın tohum şelalesi o koca yarağın ucundaki delikten
adeta fışkırarak boşalmaya başladı. Beyaz köpüklü spermler, olayı Burhan için
tatmin edici bir orgazmla taçlandırmak için pompalamaya çalışan Ayla’nın elini kapladı.
Burhan, karımın dokunuşundan gelen inilti, zevkle kendinden
geçmiş vaziyette, başını geriye yasladı. Duvarın arkasına eğildim, dinledim,
sersemlemiştim. Karımın şaşkın sesini duydum,
"Vay canına Burhan, çok fazla boşaldın. Nerede
biriktirdin bu kadar spermi?”
"Teşekkür ederim sevgilim. Bunlar benim büyük taşaklarımın
imalatı…” Durdu, gülerek devam etti. “Tanrım, bu harikaydı. Böyle bir
şey yapmamızı ne kadar çok istediğimi bilemezsin.”
Ayla'nın sesi gergindi, kafası karışıktı, erkeğin
boşalmasına rağmen kule gibi dimdik duran sikinden gözünü ayıramıyordu.
"Bunu yaptığımıza
inanamıyorum! Timur beni öldürecek!”
Burhan’ın sesi karıma beklediği güven duygusunu vermiş gibiydi. Geceliğini tekrar yukarıya
çekip çıplaklığını örttüğünü görmeyi bekleyerek içeriye baktım.
Hayır, geceliğini çıkarıp atan Ayla’yı kucağına
oturtmuştu Burhan, dudaklarını kemirircesine öpüyordu. Karım da büyük bir
şehvetle ona karşılık veriyordu.
Karım
adamın kucağında yükselerek alttan o odun parçası gibi yükselen erkekliğin
üstüne oturmaya çalıştı. Dudaklarını ısırarak hedefi bulduğunda oturmaya
başladı. İnlemelerini duyabiliyordum.
“Ohhh… Burhan… Canım yanıyor. Çok büyüksün… İkiye ayrılıyorum sanki… Çokk… Aahhh…”
Burhan cevap bile vermedi karıma… Homurdanarak karımın koca memelerine
yumulmuş, dudaklarıyla uçlarını ısıra ısıra emiyor, dilini dolaşırıyordu.
O koca kule az sonra karımın bacaklarının arasında
kaybolmuş, amcığına gömülmüştü. Oturup kalkmaya başladı karım… Çok sürmeden
feryat figan boşalmaya başladı. Burhan’ın kalın sikine geçirilmiş bir işkence
mağduru gibi dakikalar boyu titreyerek, sarsılarak orgazm oldu.
Sonunda duruldu, yavaşça erkeğin kucağından kalktı.
Amcığı sırılsıklam, dudakları genişlemiş vaziyetteydi. Gözleri yarı kapalı,
eliyle amını okşayarak yatışırmaya çalıştı bir müddet… Sonra eğilip yerden
geceliğini aldı, üstüne geçirdi. Burhan oturduğu koltuktan kalkmadan seksi
karımı izliyordu sikini sıvazlayarak…
"Timur’dan korkma canım… Kocan senin yaramaz bir kız
olmandan hoşlanıyor, Ayla. Yaptığımız şeyi sevecek.“ Karım sinirli bir
şekilde görüş alanımdan çıktı ve kapıya doğru giderken,
"Umarım sen haklısındır…” dediğini duydum.
Evimize geri döndüm, oturma odamızdaki kanepeye neredeyse uçarak daldım. Umutsuzca kendime çeki düzen vermeye, olan bitenlerden pek sarsılmamış
gibi görünmeye çalıştım. Hemen ardından sürgülü kapının yavaşça açıldığını duydum ve darmadağınık
eşimin odaya girdiğini gördüm.
Saçları dağınıktı ve nefes alışverişleri hızlıydı.
Geceliği kırış kırış bir haldeydi ve yüzünde beni görünce dehşete kapılmış bir
ifade belirdi. Ayağa kalkıp yanına gittim. Karıma hiç bu kadar ilgi
duymamıştım. Hiçbir şey söylemeden durdum. Onu kolundan tutup kanepeye attım,
"Timur… Aşkım… Dur, bekle bak…“
"Kapa çeneni.” dedim sert bir sesle…
Geceliğinin eteğini kaldırmamla sırılsıklam ıslak kadınlığı
açığa çıktı. Karımı ters çevirdim ve arkadan
inanılmaz bir telaşla sertleşmiş
sikimi bir hamlede amcığına gömdüm.
Onu hiç bu kadar sırılsıklam hissetmemiştim.
Gerçekten az önce kocaman komşu yarağını içine almış olan vajinası biraz
genişlemiş ve acaip ıslaktı.
"Allah kahretsin Ayla. Bir sürtük gibi, bir orospu
gibi davrandığında seni çok seviyorum aşkım…“ Kıçını daha önce hiç
olmadığı kadar tokatladım. Yüksek sesle inledi,
"Ah Tanrım
Timur! Ah hayır! Ben kötüydüm, çok üzgünüm!”
"Onun büyük yarağıyla oynamak ister misin, seni
kirli küçük orospu? Söyle bana… Burhan’ın yarağını yemek ister misin tekrar?“
Kalçalarını yakaladım ve öfkeyle sikimi amına vurdurarak
gidip gelmeye başladım.
"Ohhh! Hayır! Nasıl?” Ayla onu alırken yüzünü
yastıklara gömdü. Az önce komşumuzun koynunda neler yaptığını bilmemden duyguları karma karışıktı. Fakat, zevk ve
utanç birbirine geçmiş vaziyette olayın üstesinden geldi. Bu kez benimle sevişiyor, benim tatminim için uğraşıyordu. Hatırlayabildiğim kadarıyla onu hiç bu kadar
azgın görmemiştim.
Karım benim sert hareketlerimle tekrar yükselmeye başladı.
Zevk kasılmalarını, sikimi saran vajinasındaki isterik kasılmalarını
hissedebiliyordum. Çok güçlü bir şekilde, neredeyse bağırarak başını kanepenin
üstündeki yastıklara gömerek sarsıla sarsıla boşaldı.
Karımın orgazmını görmek benim kendi patlamama neden oldu
ve ben de tohumumu onun içine olduğu gibi boşalttım, sırtına çöküp kaldım.
Yavaşça birbirimizden ayrıldık, nefes nefese, kan
hücumuyla kırmızılaşmış yüzlerimizle…
Nefesi düzene girer girmez ona baktım,
"Bana ne olduğunu anlat. Bana her şeyi anlat.“ Oturdu,
toplandı. Gergin ve garipti, hala ağır nefes alıyordu.
"Ben… İçeri girdim ve çoğunlukla mutfaktaydık.” Konuşurken kekeliyordu, “O… O, mutfakta bana çok
fazla yakınlaşıyordu ve onu hissedebiliyordum. Heyecanlıydı. Etrafımda
dolaşması, benimle ilgilenmesi, geceliğimin açıklığı…” Utanarak yüzünü elleriyle
kapadı. Ellerini tutup çektim,
"Sorun değil bebeğim, duymak istiyorum. Söyle.“
"Fırının önündeyken arkamdan geldi ve göğüslerimle
oynamaya başladı… Bu… Bir ateş kapladı içimi… Utanarak durmasını söyledim.”
Sikim sertleşmeye başlamıştı anlattıklarıyla…
"O ne dedi? Bir şey söyledi mi?“
“O… Aah, sadece göğüslerimi çok beğendiğini, sevdiğini
ve onları yeterince okşayamadığını söyledi…” Durakladı, o anı tekrar yaşıyordu
sanki… Heyecan kaplamıştı o anı anlatırken…
"Yemekleri bitirdikten sonra kapağı kapattım ve
birkaç dakika fırınla oyalandım. Döndüm ama ayrılmadan önce beni kucaklayıp oturma
odasına çekti ve kanepeye oturttu.”
Derin bir şekilde kızardı, anlatırken koltuğunda
titriyordu,
"O… Göğüslerimle
oynamaya devam etti. Kocaman elleri vardı Timur, parmaklarıyla memelerimi mıncıklayıp
durdu. Orada öylece oturdum, karşı çıkamadım, donup kaldım.”
“Sonra..? Devam et aşkım… Sonra ne yaptı? Sen zevk
almadın mı o memelerini okşarken?”
“Yani… Uçlarını parmaklarıyla ezip duruyordu. Zevk
almamak, heyecan duymamak mümkün değil ki aşkım… Sonra… Bir saniye durdu ve bir
anda şortunu aşağıya indirdi. O koca yarak dışarı fırladı.“
Açıklanmayacak şekilde tekrar sertleşmeye başladım.
Karımın her cümlesine, her kelimesine asılı kaldım. Beynimde yankılanıyordu
anlattıkları… Karımla komşumuz arasında yaşanan porno sahneleri sanki ben
oradaymışım gibi gözümün önünde canlanıyordu…
Kızarması arttı, gözlerini benimkinden kaçırdı,
"Bana hoşuma gidip gitmediğini sordu.” Boğazım
aniden kurudu, heyecan içinde üsteledim,
“Devam et. Sen ne dedin?“
“… Ben… Ona sikinin
bu kadar büyük olmasını sevdiğimi söyledim.” Durakladı ve derin
bir nefes aldı. “Elimi tuttu ve yavaşça sikine indirdi. Büyülenmiş
gibiydim. Bana ne oldu bilmiyorum ama ben sadece… Bilmiyorum!”
"Tamam bebeğim… Peki, başka ne oldu?“ Dudağını
ısırdı,
"Bana büyük yarağıyla oynamamı ve onu boşaltmamı
söyledi…” Durakladı ve devam etti, “Ben de öyle yaptım. Onu
boşalttım”
"Ohh…” Ben cevap veremedim, nefessiz, soluksuz
kalmıştım.
"Ah bebeğim ne yapıyoruz !? Bu çılgınca!“
Çığlık attı adeta, yüzünü şaşkınlıkla ellerine gömdü. Ben bacaklarını çekerek, ıslak
amcığını ortaya çıkardım okşayarak karıma cevap verdim. Onu yavaşça kanepeye ittim
ve erkekliğimi onun amının kıvrımlarına hizaladım,
"Sen sonunda yaramaz bir kız oldun canım… Ve ben
senin cezanı vereceğim şimdi…”
Birkaç gün daha geçti ve eve geç geldim. Eve girdim ama arabasının ön tarafta olmasına rağmen karımı evin hiçbir yerinde bulamadım. Merak
etmiştim. Telefonu çıkarıp bir mesaj gönderdim,
”Neredesin?“ Birkaç saniye geçti
ve
”Yaramazlık yapıyorum ;)“ diye bir cevap
aldım, mesajı gülen yüz göz kırpmasıyla kapattı.
Kan basıncım hemen yükseldi, Burhan’ın evine bakmaya
çalıştım ama fazla bir şey göremedim.
”Ne yapıyorsun aşkım?“ diye yanıtladım.
Odanın etrafında dolaştım, bir dakika geçti ve sonra bir
mesaj aldım.
Herhangi bir pornodan daha uyarıcı küçük bir telefon
videosuydu. Eşim Burhan'ın büyük ve kalın aletini yukarıdan aşağıya öpüyor,
dudaklarını yumruk gibi başının etrafına sarıyor ve mümkün olduğunca ağzına et dolduruyordu.
Küçük elleri adamı zevkten havaya uçururken ağır toplarına masaj
yapıyordu. Emzirmesinin sesleri beni kendimden geçirdi ve içgüdüsel olarak
kanepeye çöküp kaldım. Telaşlı parmaklarımla fermuarımı açtım ve sikimi açığa
çıkardım. Sevgili karım komşumuzun erkekliğinde ağzını ve dilini kullanıyordu.
Burhan'ın zevkten bayılan sesini kayıttan duydum,
”Mmm. Harikasın… Evet bebeğim… Şu koca yarrağı em
bakayım…“
Burhan telefonunu önlerinde tutuyordu,
ama gördüğüm tek şey, erkeğin büyük yarağı
ve azgın karımın güzel yüzüydü. Karımın dudakları ve dili adamın sikini zevkle
sağlıyordu.
Bir an durdu karım, ıslak ağzıyla kameraya baktı ve şeytanca gülümsedi. Daha
sonra erkeğin devasa sikinde dolaşan etli dudakları, aşağıdan yukarıya ıslak
öpücükler kondurmaya başladı.
”Hassiktir… Ohh… Harikasın bebeğim… Dostum… Timur… İzliyor musun? İyi bak… Bu senin
karın Ayla. Hadi canım, kocana bu büyük yarağı ne kadar sevdiğini göster.“
Bir kıkırdama duydum ve video durdu.
Hemen tekrar oynattım ve patlamadan önce ikinci izlemeye
sadece birkaç saniye dayanabildim. Kendimi tutamadım artık, oturduğum yerde
fışkırmaya başladım. Boşalmam bitince tekrar telefona sarıldım,
”Seni görmem gerek.“ Ona acilen,
çılgınca mesajlar attım. Birkaç dakika
sonra bir cevap,
”Birazdan evde olacağım hayatım… Bu aygırı iyice boşaltmadan bırakmaz beni.“
Kanepeye doğru eğildim, tuhaf bir rahatlama dalgası kaplamıştı
beni, neredeyse bir anlık transa girmiş gibi hissediyordum. Boşalmanın verdiği rehavetle tam bir uykuya
sürüklenmek üzereyken komşumuzun tarafındaki sürme kapı açıldı.
Ayla içeri
girdi, darmadağınıktı yine… Aslında okulda çalışırken giydiği elbiseydi üzerindeki, ama düğmeleri kopmuş,
yakasına ruj bulaşmıştı.
Aşağıya baktı ve benim az önce boşalan sikimi gördü, yumuşamıştı, bacaklarımın arasından sarkıyordu. Gülümsedi.
“Yani… Sanırım videoyu beğendin aşkım, öyle mi?”
Ona baktım, ama cevap veremedim. Sadece başımı
sallayabildim.
Tekrar gülümsedi, kıkırdayarak,
"Dişlerimi fırçalamam lazım bebeğim… O
kadar çok boşaldı ki azgın köpek…”
Karım güzel kıçını sallaya sallaya merdivenlerden yukarı çıkarken
arkasından baktım.
Bunun olacağını hissediyor ve bekliyordum. Ve ertesi Pazar günü
kaçınılmaz olarak beklenen oldu. Karım ve komşumuz her zaman olduğu gibi bizim havuzun etrafında çıplak vaziyetteydi. Suya girip çıkıyorlardı, öpüşüyorlardı,
sevişiyorlardı.
Mayosu olmayan ve havuzun etrafında çıplak dolaşan Burhan’ın büyük yarağı tamamen
gözümün önündeydi. Eşim bütün öğleden
sonra koca yaraklı komşumuzla benim yanımda oynaştı. Bazen havuz sandalyelerinden birine
oturduğumda o da oturup erotik gevşemenin keyfi içinde benimle flört
ediyordu.
Hepimiz içiyorduk, Burhan'ın hazırladığı ünlü kokteyl
kadehleri ağır bir şekilde tüketiliyordu. İnanılmaz derecede tuhaf bir öğleden
sonraydı. Ama neredeyse tüm bu zaman boyunca taş gibi sertleşmiş durumdaydım. Özellikle
de ikisinin sessizce su yüzeyinin altında birbirleriyle oynadığını fark
ettiğimde… Az bile söylemiştim, gerçeküstü
bir Pazar öğleden sonraydı.
Aniden uyandım. Geceydi, şezlongta sızıp kalmışım.
Verandaya bakıp ortalıkta kimseyi göremeyince içimi merak kapladı. Garip bir
duyguyla ayağa kalktım. Sersem gibiydim, gündüz içtiğim bolca alkol hala sistemimde dolaşıyordu.
İlk başta büyük bir sessizlik vardı, ama bu sessizlik uzak bir inilti tarafından bölündü.
Duyduğum inilti uzak ve boğuktu, ama eşime ait olduğunu
anladığımda korku sardı içimi… Panikledim, sesin nereden geldiğini
bilmiyordum. Evin içine koştum, etrafıma baktım. Oturma odasında değildi.
Merdivenleri uçarcasına çıkarak yatak odamıza daldım. Orada da değildi, neden
olsun ki? Bir an durdum, merak ve korku duygusu içimi kemiriyordu. Tam da
ayrılmak için döndüğümde onları gördüm.
Bizim yatak odası karanlıktı, ama Burhan’ın karşıdaki
yatak odası parlayan ışık altında ayna gibi görünüyordu. Oradaydı karım… İkisi de çırılçıplaktı. Karım adamın yatağındaydı,
dört ayak üzerine yayılmıştı. Zevkle inlediğini görebiliyordum kafasını geri atarak…
Burhan onu arkadan
becermek için yaklaşmıştı. Karımın büyük göğüsleri ileri geri sallanan iki top
gibiydi. Arkadan karıma bindirmeleri oldukça güçlüydü ve o kalınlığını ezbere bildiğim
yarağıyla karımın amına girip çıkarken kürek gibi elleri ince belini sıkıca
tutuyordu. Her ikisinin bedeninde, neredeyse saatlerce çiftleşiyormuş gibi net
bir ter parlaklığı vardı.
Yatağımızın kenarına çöktüm. Derin bir ürperiş bir anda vücudumu
sardı. İçimde dönüp duran duyguların kokteyli eziciydi. Erotizm, utanç, tahrik, heyecan, alçalma, küçülme… Ama hepsine hakim olan şey
korkunç bir cinsel uyarılmaydı. Sikimi açığa çıkardım, ancak fiziksel
provokasyon olmadan bile patlamaya yakın olduğum için ona dokunmaya cesaret
edemedim.
Karımı daha önce hiç böyle görmemiştim, daha önce hiç
böyle şehvetle bağırdığını duymamıştım. Aramızdaki iki cam bölmeyi bile aşıp gelen zevk iniltileri
inanılmazdı. Karım adamın seks oyuncağı gibi parmaklarıyla çarşafı kavramış sürekli inliyordu. Adam
kalın yarağıyla vajinasına her daldığında deli gibi çığlık atıyordu.
O anda, Burhan’ın benim hiç yapamadığım kadar karımın kadınlığının
hiç ulaşamadığım alanlarına daldığını biliyordum. Vajinal sinir uçlarını
serbest bırakma zevkine ulaştığını biliyordum.
Aniden onları izlerken ağzımın tamamen açık olduğunu fark
ettim. Burhan uzandığında dehşet içinde onlara baktım. Karımın göğüslerini
tutarak sikerken şişe geçirir gibi kendine çekiyordu bedenini…
"Oh bebeğim, sikimi seviyor musun?“ dedi Burhan.
Onları zar zor duyabiliyordum, ama dudaklarının hareketleri sesin zayıf geldiği
anlarda konuşmalarını anlamamı sağladı.
"Ahh… Evet… Onu seviyorum. Çok seviyorum. İstiyorum.” Karım inleyerek
yanıtladı adamı…
Yavaşladı sonra, karımı belinden çekip onu yatağında
döndürdü, sırtüstü yatırdı. Önü, kadınlığı şişmiş, kabarmış ve sırılsıklam
görünüyordu. Erkeğin masif organı, karımın içinden fışkıran gerçek dışı miktardaki zevk kremiyle kaplanmıştı.
Sikinin gövdesi boyunca neredeyse dolu dolu bembeyaz bir köpük görüntüsü vardı. Ayla'nın bana bu kadar kadınlık özünü
verdiğini daha önce hiç görmemiştim. Aldığı zevkin derecesini anlayabiliyordum.
Eğildi ve karımın göğüslerini ve sonra dudaklarını öptü.
Kasıklarındaki devini bir kez daha karımın cinsel organına hizaladı, yavaşça
kendini içine itti. Kalın sikinin gövdesinin karımın amcığını ikiye yarmasıyla
büyülenmiş vaziyetteydim. Adama karşı bir hayranlık uyandı içimde…
Karımın sırılsıklam
kalçalarının etini esnetiyor ve kucaklıyor, asla bırakmıyordu. Ayla’nın zevk
kaynağı am dudakları adamın kalın sikinin etrafını sımsıkı sarmış vaziyetteydi.
Bacaklarını kaldırdı karım, yüksek sesle inledi, güzel
ayakları adam içine girerken havada kasıldı. Onu bir kez daha pompalamaya
başladığında narin ayak parmaklarının kıvrıldığını izledim.
Büyük topları, karım onu içine alırken dolgun kıçının minik deliğine tokat atmaya başladı. Kollarını erkeğin boynuna sardı, kendine çekip yapıştıkça göğüsleri birbirine yapıştı. Karımın iri memeleri
adamın geniş göğsünde eziliyordu.
Odanın karanlığında yüksek sesle çalarak telefonumdan
aniden şaşırdım. Her nasılsa, Ayla arıyordu.
Cevap verirken titriyordum, “Merhaba?” Salak
gibiydim. Karşımda sevişen çifte baktım. Telefon karımın elinde bile değildi. Yakında,
yastıkların altında bir yerde olduğunu ve çağrının yanlışlıkla temas sonucu
olduğunu fark ettim.
Çiftleşmelerinin şu anki net sesleri rahatsız ediciydi.
Zevk çığlıklarını duymak beni derinden sarstı. Telefonu hoparlöre ayarladım,
yenilgi içinde yan tarafıma fırlattım.
"Bana o kocaman yarağını ver Burhan! Ben onu seviyorum! Sik beni… O koca yarağınla sik beni…“
İnliyordu durmadan, sarhoş edici, gerçeküstü inlemeler…
"Ben de bu
sıkı amcığı çok seviyorum bebeğim… Kadınım, sen dünyadaki en seksi şeysin.
Kocan sikemiyor seni yavrum… Benim gibi sikemiyor. Senin hak ettiğin gibi
sikemiyor seni… Ohhh… Doyuramıyor seni…” Karımın içine yarağını iterken ayı
gibi homurdandı.
Ayla'nın inlemeleri ateş topları haline geldi ve yatağın
bitmek bilmeyen gıcırtısı, bellerinde güçlü bir şeye, çok yoğun bir
orgazmın demlenmesine yol açıyordu.
"Oh! Oh! Oh Sik beni! Burhan! Yine yapacaksın…
Ben, ben… Ben yine geliyorumm !!“
İnilltileri vahşi
bir hayvan gibi ilkeldi. Bacakları adamın belinin etrafına sarılmış, ayak
parmakları kıvrılmış ve aşağı doğru kilitlenmiş gibiydi. Görebiliyordum. Vücudu, hayatının en güçlü orgazmı onun bedenini
sardığında sarsıntılarla patladı.
Burhan kükredi, cinsel zirveye o da katıldı,
“Ohhh… Ayla…
Senin bu evli amcığına döllerimi boşaltacağım! Aaahhh… Kocan sana hiç bu kadar
boşalmayacak bebeğim benim… Oohhhh…”
Adamın büyük topları boşaldı, karımın istekli rahmine olması
gerektiği kadar büyük bir tohum yükü indirdi.
Tutkuyla kucaklaştılar ve öpüştüler. Sonunda
yuvarlandılar ve birbirlerinin yanına uzandılar. Burhan’ın masif organı şimdi bacak
arası boyunca gevşek ve geniş uzanıyordu.
Eşim ağır ağır nefes alıyordu ve ben
onu kadınlığının hala titrediğini, bacaklarının kasıldığını gördüm. Elini
karnına dayadı, kıkırdayarak, geniş ve mutlu bir vaziyette gülümsedi. Burhan
karımın çıplaklığına hayran hayran bakarak,
"Sanırım evli kadını sikme fantezimi biraz uzattım. Nasıl
buldun peki tarzımı? Beğendin mi?“ Karım,
cinsel rahatlamanın verdiği rehavetle gevşek bir şekilde güldü,
"Bunun gibi mi? Bir erkeği böyle boşaltabileceğimi
bile bilmiyordum… Bu büyük yaraktan yeterince yararlanacağımı sanmıyorum.
Doyamıyorum senin sikine ben…”
Elini adamın erkekliğine koydu, dinlenirlerken sikinin
gövdesini parmaklarıyla, nazikçe okşadı.
Adam karıma gülümsedi, üzerine eğildi ve onu tekrar dudaklarından
öpmeye başladı,
"Bu yüzden komşuyuz bebeğim. Seni durmadan sikeceğim
Ayla. Şimdi …“ Sonra durakladı, karımı çevirerek kıçını tokatladı.
"Ama şimdi kocana geri dönmelisin. ”
Benden bahsediyorlardı. Boynuzlu kocadan… Aşağıya,
kasıklarıma baktığımda istemsizce boşaldığımı fark ettim. Her yeri batırmıştım,
spermlerim komşumun yatak odasından gelen ışıkta parlıyordu.
Karıcığımın sikildiği o bol ışıklı yatak odası, dev
ekranda bir porno film izler gibi tahrik etmiş, bitirmişti beni… Hele o porno oyuncusunun benim karım olması harika bir
histi doğrusu…
Zorlukla kalktım, dizlerime inmiş pantolonumu da çıkarıp soyundum. Kalkıp ışığı yaktım, yatak odam aydınlandı. Pencerenin önüne geldiğimde beni fark ettiler. Elimi salladım…
Gülerek bana baktılar. Karım ve komşum, ortağım… Onlar da gülerek el salladılar yattıkları yerden…
Hikayemin başladığında evliydim ve evliliğim iyi gitmiyordu. Kavgalar, tartışmalar, uzun süren küsmeler… Hatta kocamla yataklarımızı bile ayırmıştık. Birbirimize nefretle bakıyor, fakat ailelerimizin yapısı, çevre baskısı nedeniyle boşanmaya cesaret edemiyorduk bir türlü…
Bir gün evde boş boş oturuyordum, sıkıntıdan patlamak üzereydim. Öylesine televizyonda kanalları gezerken bir müzik kanalında kaldım ve o güne kadar hiç ilgimi çekmeyen kanala ismini yazan ve numaralarını bırakan kişileri okumaya başladım. Onlarca insan biraz kendinden bahsedip numaralarını yazmışlar.
O anda can sıkıntımın çözümünü bulmuştum. Şehir dışından birini arayıp, biraz makara yapacak, eğlenerek vakit geçirecektim. Öyle de yaptım, ekranın altında geçen telefon numaralarından rastgele birine çağrı attım. Aradan iki dakika geçmeden beni aradı.
Ve hikayem burada başladı.
Bir anda o aradığım numarayı telefonumda görünce, nedenini bilmediğim bir heyecan kapladı içimi. Açıp açmamakta kararsız kaldım, sonunda merakım ağır bastı ve açtım,
“Efendim?” dedim. Karşımdaki içimi titreten tok, bariton bir erkek sesi,
“Kiminle görüşüyorum?” deyince, ne söyleyeceğimi bilemedim ve
“Yanlış oldu, kusura bakmayın!” deyip kapattım.
Ama içim içimi yiyordu. Karşımdaki ses o kadar hoşuma gitmişti, o kadar sempatikti ki, dayanamadım beş dakika sonra tekrar çağrı attım. Tekrar beni aradığında açtım ve az önceki davranışım için özür diledim ve konuşmaya başladık.
İsminin Mehmet olduğunu söyledi. 27 yaşında, 1.79 boyunda, 65 kiloda, sempatik, güler yüzlü olduğunu belirtti. Güvenlik görevlisiymiş. Nasıl bir ilişki beklediğimi sordu. Ben de,
“Sadece canım sıkıldığı için çağrı attım, başka bir amacım yok!” dedim.
İlerleyen dakikalarda Mehmet evli olduğunu söyledi. Ben de ona karşı yalan söyleyemiyordum. Yüzünü görmediğim, hiç tanımadığım bir kişiye, yabancı bir erkeğe ufaktan ufaktan ısınmaya başlamıştım.
Ben de evli olduğumu, ancak kocamla anlaşamadığımı, kişiliklerimizin uyuşmadığını anlattım. O kadar ilgiyle dinliyor ve sorular soruyordu ki bana… Az sonra nasıl olduğunu anlayamadan içimi dökmeye başladım, kocamla anlaşamadığımız için ayrı yataklarda yattığımızı bile söyledim.
Ve bu şekilde tanışmayla başlayan konuşmamız tam üç saatten fazla sürdü. Zamanın nasıl geçtiğinin farkında değildik ikimiz de… Ancak telefonu kapatmak zorundaydım, akşam oluyordu ve kocam gelmek üzereydi. Müsaade isteyip, bu gece fırsat bulursam çağrı atacağımı söyleyip kapattım.
Yemek hazırlarken kocam geldi. Yemek yedik. Bulaşıkları yıkadım. Biraz televizyon seyrettik. Kocam eve her zaman yorgun geldiği için, biraz sonra yatmaya gitti. Benim de beklediğim buydu. Biraz derin uykuya dalmasını bekledim ve Mehmet’e çağrı attım.
Aradı, tekrar konuşmaya başladık.
“Kocan olacak adamla aynı evde nasıl dayanıyorsun yalnızlığa Meltem? İnanamıyorum bir türlü…” diyordu sürekli…
“Ne sen sor, ne ben söyleyeyim.” dedim ama, o sormadan anlatmaya başlamıştım bile… Aylardır kocamla birlikte olmadığımı, yatakta yalnız yatmaktan bunalım geçirdiğimi, genç kızlığımdaki gibi kendimi tatmin ettiğimi…
Konu buradan açıldı ve saatler ilerledikçe konu sekse gelmeye başladı. Bunun farkındaydım, ama kendimi Mehmet’e karşı frenleyemiyordum. Ne olacaksa olsun deyip, kendimi olayın akışına bıraktım ve artık telefonda seks yapmaya başladık. Nasıl olsa birbirimizi tanımıyorduk. İstediğim gibi içimi dökebilir, beni delirten seks açlığımdan bahsedebilirdim ona… O bir yabancı da olsa…
Düpedüz sanal seks yapıyorduk. Mehmet telefonun öbür ucundan bile şehvet akan sesiyle o kadar azdırıcı konuşuyordu ki benimle, sanki telefonda değil de yanımdaydı. Adeta beni telefonda sikiyordu adam… Her konuşmamızda mutlaka orgazm oluyordum. Bana neler yapacağını, hayallerini anlatırken, olmadık pozisyonlarda, olmadık yerlerimde eliyle, diliyle, gözleriyle gezinmelerini canlandırırken beni kendimden geçiriyordu.
Bu şekilde günler günleri, haftalar haftaları, aylar da ayları kovaladı ve aradan altı koca ay geçti. Ama içim dışım tamamen Mehmet olmuştu. Her fırsatta telefonda konuşuyor ve mesajlaşıyor, internette sohbet ediyorduk. Elbette sohbetlerimizin büyük bölümü seks konusunda oluyordu.
“Aşkım…” diye hitap ediyorduk birbirimize… Görmeden, eli elime değmeden aşık olmuştum Mehmet'e… O da aynı şekilde beni sevdiğini, bensiz yapamadığını, benim gibi gece gündüz, her an beni düşündüğünü anlattıkça ben bitiyordum. Hasret kalmıştım böyle şeylere…
Bir gün bana, artık daha fazla dayanamayacağını, yıllık izine ayrılıp, on günlüğüne yanıma gelmek istediğini söyleyince, dünyalar benim oldu. Altı aydan beri telefonda konuşup, sadece internetten tanıdığım sevgilimi sonunda gerçekten görüp tanıyacaktım. Ona dokunabilecektim. Telefonda birbirimize anlattığımız en utanmaz, en müstehcen sahneleri canlı olarak yaşayabilecektik.
Ancak onun otel odalarında kalmasına gönlüm razı olmadı. Aklıma biricik arkadaşım Serpil geldi. Serpil eşinden boşanmış, dul bir kadındı ve tek başına yaşıyordu, Mehmet onun evinde kalabilirdi. Hemen Serpil’i aradım ve durumu anlattım. Serpil bir an bile duraksamadan direkt,
“Canım benim… Elbette gelsin, istediği kadar kalabilir!” dediğinde, sevincim bin kat daha arttı.
Böylelikle ev işini de halletmiştim, hemen Mehmet’i aradım ve Serpil’de istediği kadar kalabileceğini söyledim. O da bu habere çok mutlu oldu. Sabırsızlıkla beklediğim sevgilim bugün gelecekti. Yola çıkarken beni aradı ve
“Dört saat sonra yanındayım aşkım, artık bu hasret bitecek ve on gün boyunca unutamayacağın anlar yaşatacağım sana!” diyordu.
Hemen kocamı aradım ve yalnızlıktan bunaldığımı, on gün kadar Serpil’de kalacağımı söyledim. Kocam her zamanki gibi kaba bir tavırla,
“Umurumda değil, istersen hiç gelme!” dedi. Bu şekilde bir cevap beklediğim için hiç de garipsemedim, zaten formalite icabı aramıştım.
Hemen bir kaç parça giysi aldım yanıma ve uçar adımlarla Serpil’e koştum. Hazırlanmaya başladım, makyajımı yaptım, üzerime dizimin beş parmak üzerine gelen siyah eteğimi ve beyaz gömleğimi giydim,türbanımı yaptım, üzerime ince bir tunik aldım.
Serpil’le birlikte gidecektik Mehmet’i karşılamaya… Serpil de hazırlandı. O da benim kadar güzel ve alımlı olmuştu. Beklenen saat geliyordu, artık aşkımı karşılamaya gidebilirdik. Serpil’le gidip şehir merkezinde bir kafeye girdik. Mehmet gelinceye kadar bir kahve içip heyecanımı dindirmem gerekliydi. Derken telefonum çaldı, sevgilim arıyordu, açtım.
“Ben indim, deniz kenarında bekliyorum!” dedi. Heyecanım hafiften azalmışken yine tavan yaptı,
“Tamam beş dakika içinde oradayız!” dedim ve hemen hesabı ödeyip çıktık ve sevgilimin bizi beklediği yere gittik. Mehmet arkası bize dönük, bankta oturmuş, bir sigara yakmış, denizi seyrediyordu. Heyecandan ölmek üzereydim, ayakta duramıyordum, Serpil bu durumu fark etti ve hemen koluma girdi. Sakin adımlarla arkasından yavaşça yaklaşıp ön tarafına geçtim. Ve final anı…
Mehmet’i görünce nutkum tutuldu, o kadar yakışıklı ki, tarif edemem.
“Merhaba ben Meltem!” der demez hemen ayağa kalktı ve birbirimize sarıldık. Sanki senelerdir tanışıyormuşuz ve uzun zaman sonra tekrar buluşmuşuz gibi birbirimizi bırakamıyorduk. Serpil'in,
“Piişşttt ben de burdayım, beni unuttunuz!” sözüyle ayrıldık ve Serpil’i tanıştırdım. Sonra hiç vakit kaybetmeden atladık Serpil’in arabaya, yola koyulduk.
Bir an önce eve gitmek için sabırsızlanıyorduk. Arabada biraz sohbet ettik. Yarım saat sonra sokağın başına geldiğimizde, bizi beraber görmemeleri için Mehmet’i indirdik. Ben Serpil’le, Mehmet de arkamızdan apartmana girdik. Hep beraber asansöre bindik ve Serpil’in daireye çıktık. O daracık asansörde bile Serpil'e aldırmadan arkamdan sarılıverdi. Mutluluktan uçuyordum.
İçeriye girip, Serpil kapıyı kapatır kapatmaz, hemen sevgilimin üzerine atlayıp,
“Tekrar hoş geldin aşkım!” diyerek dudaklarına yapıştım. Serpil’in yanımızda oluşuna aldırmadan uzun uzun ateşli bir şekilde öpüştük. O kadar arzulu ve tatlı öpüyordu ki, beni kendimden geçirmeye yetmişti. Serpil’in götüme şaplak atmasıyla kendime geldim. Serpil,
“Yeter artık yahu…“ diyerek güldü. "Ayakta birbirinizi bitirdiniz. Mehmet kendi evinde gibi rahat hisset kendini canım, geç istediğin yere otur. Müsaadenizle ben üzerimi değiştireyim…” diyerek odasına gitti.
Biz de salona kanepeye geçip oturduk. Gözlerimizi birbirimizden alamıyorduk. Az önceki ateşli öpüşme beni kendimden geçirmiş ve amım ıslanmıştı. Ama acelemiz yoktu, daha önümüzde tüm gece vardı.
Serpil çok rahat biri olduğu için, dizlerinin üzerinde bir şort ve sıfır kol bir tişörtle geldi. Misafirimize,
“Tekrar hoş geldin!” diyerek karşımıza oturdu. Kısa bir sessizliğin ardından ben Mehmet'e,
“Ya aşkım sormayı unuttum, ne içersin? Soğuk sıcak?” dedim.
Bir bardak meyve suyu istedi. Hemen kalktım, mutfağa gidip hepimize birer bardak meyve suyu koydum ve salona geri geldim. Baktım Serpil ve Mehmet muhabbete başlamışlar konuşuyorlardı. Servisi yaptıktan sonra ben de katıldım muhabbete, konuşmaya devam ettik. Muhabbet koyu olduğundan vaktin nasıl geçtiğini anlamadık. Bu arada karnım acıkmaya başladı. Mehmet'e,
“Aşkım sen acıkmadın mı yaa? Ben acıktım! Sen üzerini değiştir, biz Serpil’le bir şeyler hazırlayalım, yiyelim!” dedim. Mehmet Serpil’e,
“Bir mahsuru yoksa ben bir duş almak istiyorum Serpil, yol beni biraz yordu.” dedi. Serpil,
“Aşk olsun canım yaa, kendi evin gibi rahat ol!” dedi ve biz mutfağa, sevgilim de duşa girdi. Serpil de gerçekten benimkini çok yakışıklı bulmuş ve onun da benim gibi dibi düşmüştü.
Biz mutfakta uğraşırken sevgilim duşunu alıp, üzerinde bir şort ve tişörtle mutfağa yanımıza geldi, bana arkadan sarılarak,
“Kolay gelsin aşkım!” diyerek boynumdan öptü. Benim oramdan çok zevk aldığımı ona daha önce telefonda söylemiştim. Gülerek boynumu kaçırmaya çalıştım. Ürpermiş, haz duymuştum dudaklarının boynuma temasından…
“Sabırsızlanma aşkım, daha önümüzde koskoca on gün var. Biraz bekle, önce yemek yiyelim!” dedim. Oturduk yemek yedik, biraz daha sohbet ettik. Serpil,
“Arkadaşlar ben yatıyorum, siz ister oturun, ister yatın!” diyerek yanımızdan ayrıldı. Ben de,
“Aşkım sen salona geç, ben masayı toplayıp geliyorum!” dedim. Masayı toparladım, salona geçtim. Serpil elinde nevresim ve bir yastıkla geldi. Üçlü koltuğa sermeye başladı.
“Ne yapıyorsun kız?” dedim.
“Misafiri kanepede yatıracak halim yok ya… Yatak odası sizin… Siz orada yatakta yatarsınız, ben de burada…” dedi. Bütün çabalarımıza rağmen, “İtiraz istemiyorum!” diyerek salonda yatacağını söyledi ve “Artık siz de yatın, çok geç oldu!” dedi. Boynuna sarılıp öptüm canım arkadaşımı,
"Çok teşekkürler canımın içi… Sen bir harikasın…” dedim.
“Öyleyim bir tanem…” dedi gülerek… Kulağıma eğilip fısıldadı, “Meltemciğim… Yatağın yanındaki etajerin çekmecesinde krem, kaydırıcı, prezervatif, ne istersen var. Gerekirse kullanabilirsin.”
Aramızda teklif yoktu ama kaydırıcıdan prezervatiften bahsedince yüzüm kızarıverdi genç bakire kızlar gibi…
“Yok canım, daha neler…” dedim utangaç bir edayla… Güldü,
“Yok canımmış… Sanki içeride körebe oynayacaksınız kahpecik… ”
Bizi gülerek izleyen Mehmet'e elimi uzattım gülümseyerek, elele tutuşup salondan çıktık. Tam biz yatak odasına giderken arkamızdan,
“Fazla ses çıkarmayın ha… Gerçi uyanmam, ama uyanırsam benim de canım ister sonra…!” dedi ve kahkahayı patlattı. Biz de sevgilimle gülüşerek, sarmaş dolaş yatak odasına girdik.
Kapıyı kapatır kapatmaz yine aynı şekilde ayakta öpüşmeye ve yiyişmeye başladık. Ama bu sefer ellerimiz de boş durmuyor, birbirimizin vücudunu keşfediyordu. Bir yandan öpüşüyor, bir yandan birbirimizi soyuyorduk. Kısa sürede ikimiz de çırılçıplak kaldık.
“Çok güzelsin aşkım…” dedi. Gözleri ateş saçarak bana bakıyordu. İstek, şehvet, hayranlık vardı bakışlarında… Beni de yakıp kavuruyordu o bakışlar…
Ben de ona bakıyordum hayran hayran… Kocamın tiksinti veren pis bira göbeğinden sonra onun kaslı, sportmen yapılı bedeni öyle güzel görünüyordu ki kırmızı ışıkta… Kasıklarından yükselerek tavana bakan erkekliği de bir harikaydı doğrusu… Hafif kavisli, kanla dolmuş parmak gibi damarları pembe beyaz gövdesini sarmış, kocaman ve morumsu başıyla çok güzel, yenilip yutulası bir erkeklik organıydı baktığım…
En sonunda sevgilimle yatağa girmenin vakti gelmişti. Avizeyi kapatıp, duvar dibindeki kırmızı spot ışıkları açtım. Serpil zevkine düşkün olduğu için özel yaptırmıştı bunları… İçerisi loş ışıkla tam bir fantezi odası olmuştu.
Hemen yatağa geçtik ve kaldığımız yerden öpüşmeye devam ettik. Mehmet’in üzerine çıkmıştım ve taş gibi olmuş penisini kadınlığıma sürttürüyordum. Onu dudaklarından başlayarak aşağı doğru yalaya yalaya penisine indim ve elime alıp başladım yalamaya… Yarısını bile ağzıma almakta zorlanırken kendimi alıştıra alıştıra daha fazlasını almaya çalışıyordum.
Kısa bir süre sonra 69 olduk. Birbirimizi birer aç kurt gibi yalıyorduk. Amımı o kadar güzel ve profesyonelce yalıyordu ki, bu işi çok iyi biliyordu. Kim bilir, bu güne kadar kaç tane kadınla birlikte olmuştu. Ama artık hiç bir şey umurumda değildi. Artık beraberdik ve bu anın tadını çıkarmalıydık.
Sevgilim amımı ve götümü yalarken, ben de penisini yalıyor, bir yandan da zevkten inliyordum. Daha fazla dayanamadım, kasılarak, titreyerek ve bağıra bağıra boşalmaya başladım. Sevgilim benim boşalacağımı anladığı anda amımın tamamını ağzının içine almış, içine çekiyordu.
Hayatımda ilk defa bu kadar siddetli ve zevk alarak boşaldım. Gerçekten işini çok iyi biliyordu sevgilim. Bütün am sularımı temizlemiş, halen yalamaya devam ediyordu. Ben de onun yarağını yalamaya devam ediyordum, ama onun daha boşalmaya niyeti yoktu.
Üstünden yavaşca doğruldum ve ona doğru döndüm. Elime yarağını alarak vıcık vıcık amıma sokmaya başladım. Amım ne kadar ıslak da olsa, yarağı büyük olduğu için almam kolay olmuyordu. Alıştıra alıştıra yavaşça üzerine oturuyordum. Biraz canım yanıyordu, ama aldığım zevk acıyı biraz olsun bastırıyordu. Acı ve zevki beraber yaşamak çok güzel bir duyguydu.
“Ohhh… Çok güzel aşkım… Öyle özlemişim ki bu duyguyu…” diye inledim.
“Sen de güzelsin bebeğim…” diyerek nefesini koyuverdi. “Ohh… Daracıksın… Amcığın öyle zevk veriyor ki, anlatamam sana… Eldiven gibi sardı, sıkıyor yarrağımı… Çok güzel… Harika…”
“Terbiyesiz…” diyerek gülmeye çalıştım. “Utanmaz adam seni… Ben evli bir kadınım, ayıp…” Gözlerinin içi gülüyordu bana bakarken,
“Evet canım… Sen evli bir kadınsın ve ben evli bir kadının amına koyuyorum. Bu gece kocandan yemediğin kadar yarak yiyeceksin.”
Amcığım yarrağına zevk veriyormuş… Aylarca telefonda birbirimize tekrarladığımız, tahrik ettiğimiz bu ayıp sözleri şimdi canlı olarak, sevişirken söylüyorduk. Sünepe kocamdan hiç duymadığım bu saldırgan ve müstehcen laflar beni daha da delirtiyor, zevkimi arttırıyordu.
Artık aletinin yarısından fazlası girmiş ve kalanı halen amımın duvarlarını zorlaya zorlaya giriyordu. Bir yandan içime alırken, bir yandan da ufak ufak hareketlerle oturup kalkıyordum. Zevkten ölmek üzereydim, çığlık atmamak için alt dudağımı ısırıyordum.
Sonunda tamamı içimdeydi artık. Kısa bir süre hareketsiz kaldıktan sonra hafif tempoyla oturup kalkmaya devam ettim. Sonra da hızlanmaya başladım. Duyduğum acı yerini tamamen zevke bırakmış, ikimiz de bulutların üzerinde uçuyorduk.
Bu pozisyonda bir süre sikiştikten sonra artık üstte durmaktan yoruldum ve sevgilimle yer değiştirdik. Ben sırtüstü yattım, sevgilim bacaklarımı omuzuna aldı ve bir seferde amıma geçirdi. Elimde olmadan öyle bir bağırdım ki, salonda yatan Serpil mutlaka duymuştur.
Bu pozisyonda sevgilimin hareketleri daha da sertleşmeye başladı. Amımı hızlı hızlı sikerken, göğüslerimi de yoğuruyordu. Yaklaşık on dakika da bu şekilde siktikten sonra iyice hızlanmaya, kasıklarımız çarpışmaya başladı. Artık sonunda boşalacaktı.
“Geliyorum aşkım… Ahhh…” diyerek boynuma kapandı. “Çıkayım mı?”
“Hayır… Hayır… Hap aldım. Devam et… İçime boşal…” diye inleyerek boynuna sarıldım.
Yine de kendini kontrol etmesini çok iyi biliyordu. Ben de gelmek üzereydim, biraz yavaşlayarak beni bekledi. Az sonra ikimiz de inleyerek aynı anda boşaldık. Sevgilim döllerini amımın içine akıttı ve yarağı amımın içindeyken üzerime uzandı kaldı. Ter su içinde kalmıştık.
Bir süre üzerimde yattıktan sonra kalktı. Ben de hemen amıma bir peçete koydum, dölleri her yere akmasın diye ve doğru banyonun yolunu tuttum. Peşimden sevgilim de geldi ve bana banyoda arkadan sarılarak teşekkür etti. Ben de ona daha bunun bir başlangıç olduğunu söyleyince, ikimiz de gülüştük.
Bu arada sesimize Serpil uyanmış, uyku sersemi kalkmış, sesimize doğru gelmişti. Serpil banyoda bizi o şekilde çıplak görünce, üçümüz de afallamıştık. Serpil özür dileyerek salona döndü. Biz de temizlenip hemen tekrar yatak odasına geçtik, birbirimize sarılarak birer sigara yaktık.
Tabi altı ayın seks hasreti hemen öyle bir kerede bitmez. Uzun zamandan beri yarak yüzü görmüyordum zaten ve Mehmet’le tanıştığımızdan beri kendimi parmaklamaktan bıkmış durumdaydım. Artık bu gecenin tadını dibine kadar çıkarmamın zamanı gelmişti.
Sigaralarımız bitti ve yine öpüşmeye başladık. Bu sefer yine sevgilim benim üstüme çıktı ve dudaklarımdam kulak memelerime, oradan boynuma aşağı yalayarak göğüslerime indi ve göğüslerimin uçlarını dişleyerek emmeye başladı.
Bu arada elleri boş durmuyor, ıslanan amıma iki parmağını sokup çıkartıyordu. Göbeğimi yalaya yalaya amıma indi. Bacaklarımı iyice açtırdı, bir yandan klitorisimi emiyor, bir yandan da parmaklarını sert bir şekilde amıma sokuyordu.
Artık inlemelerim bağırışlara dönüşmüştü. Serpil’in içeride oluşuna aldırış etmeden çılgınlar gibi sevişiyorduk. Bir süre daha bu şekilde beni parmakladıktan sonra daha fazla dayanamadım ve tekrar kasılarak boşalmaya başladım. Sevgilim dur durak bilmeden beni zevkin doruklarına çıkarıyordu.
Ben orgazm kasılmaları yaşarken parmağı götümün deliğine girip çıkmaya başlayınca iyice delirdim. Kalçalarım inip kalkıyor, deyim yerindeyse yatağı dövüyordu. Büzüğüm açılıp kapanıyor, parmağının ucu her kasılmada biraz daha derine giriyordu. O koca yarağı bu sefer götümde istiyordum.
“Götümü sik aşkım, orospun yap beni! Telefonlarda anlattığın gibi yap, götümü sik benim…” demeye başladım. Gerçekten de ağzımdan istem dışı çıkmış kelimelerdi bunlar… Mehmet benim bu şekilde konuştuğumu duyduktan sonra, sanki benden bu kelimelerin çıkmasını beklermiş gibi, o da başladı,
“Sikeceğim tabi amına soktuğumun orospusu! Amını da sikeceğim götünü de! Bundan sonra benim orospum olacaksın!” gibi argo kelimeler kullanmaya başladı. Bu şekilde küfürlü konuşması o kadar çok hoşuma gitti ki, aldığım zevk bir kat daha arttı.
Serpil'in daha önce çekmecede kayganlaştırıcı krem olduğunu ve kullanabileceğimi söylemesi geldi aklıma… Çekmeceyi açtım, kayganlaştırıcı kremi aldım. Mehmet’e verdim ve önüne dört ayak domaldım. Kayganlaştırıcıyı okşaya okşaya götüme bolca sürüp, başparmağını sokmaya başladı. Ben de,
“Hadi aşkım yarağını sok götüme, götümden sik beni, parçala götümü!” diyerek onu gaza getiriyordum.
Bir süre sonra başparmağını götümden çıkardı ve iki parmağını soktu götüme… Derken götümdeki parmak sayısı üç oldu. Parmaklarını götüme deli gibi sokup çıkarıyordu. Bu arada götüm de iyice kıvama gelmişti,
Mehmet daha fazla dayanamayarak yarağının kafasını da biraz yağlayıp, amımın dudakları arasından kaydırarak yavaşca götümün ağzına getirdi. Kendimi kasmamam gerektiğini, kasarsam daha çok acıyacağını söyleyerek beni motive ediyordu.
Yavaş yavaş, milim milim götüme girmeye başladığında, ben zevkten kudurmak üzereydim. Kendimi ne kadar sıkmamaya çalışsam da, kocam götümü anca üç beş defa sikmiştir. Penisi Mehmet’in yarağından çok daha ufak olduğundan kendimi az da olsa kasıyordum.
En sonunda sevgilimin güzel erkekliğinin tamamı götümdeydi. Yavaş hareketlerle, beni incitmekten korkarcasına gidip geliyordu. Bir zaman sonra giriş çıkışlarından zevk almaya başlayınca, ben de götümü yarağına bastırıyor, köküne kadar girmesine yardımcı oluyordum.
Mehmet kendinden geçmiş, bana küfürler yağdırırken, ben de ona küfürlerle karşılık veriyordum. Mehmet hızlı hızlı götüme pompalarken, bir eliyle de amımı okşuyor ve zevk almamı, aldığım zevkin daha da artmasını sağlıyordu.
Götümü yaklaşık yarım saat siktikten sonra içime boşaldı. Yarağını götümden çıkardığında hemen döndüm yarağını ağzıma aldım, yarağında kalan dölleri bir güzel emip yuttum.
Biraz dinlenip, birer sigara içtikten sonra Mehmet beni kucaklayıp doğru banyoya götürdü. Birlikte duş aldık çıktık, üzerimizi giymeden yatağa girdik, birbirimize sarılıp oynaştık. Gözlerimiz kapandığında gün ağarmak üzereydi.
Bir ara gözlerimi açtığımda saat öğleden sonra olmuştu. Açlıktan karnım zil çalıyordu. Kalktım, sütyen ve külot giydim ve odadan çıktım. Yürümekte zorluk çekiyordum. Salondan sesler geliyordu. Baktım Serpil televizyon seyrediyordu. Beni görür görmez gülerek,
“Tünaydın kız orospu… Gece ne azgındınız öyle? Hem kendiniz uyumadınız, hem beni uyutmadınız! Sabaha kadar sizin sikişmelerinizi dinledim!” dedi.
“Bundan sonra biraz daha az ses çıkartırız! Ay ne yapayım Serpil… Kızım ne yapayım? Aşkımın kocaman bir yarağı var. Kocamınkinden sonra bunu almak zor oluyor!” dedim. Serpil yine gülerek,
“Valla gece sizin sesinizi duyduktan sonra çok canım çekti… Neredeyse yanınıza gelecektim, kendimi zor tuttum!” dedi. Bir kahkaha patlattım,
“Gelseydin ya kız, grup yapardık! Madem canın çekti, neden gelmedin kızım? Valla bana uyardı!” dedim ve beraber gülmeye başladık.
“İlk gece sizi rahat bırakmak istedim.“ dedi. Sonra da soran gözlerle baktı bana… "Sen gerçekten böyle mi düşünüyorsun Meltem?”
“Neden olmasın Serpil? Sen olmasan ben bu mutluluğu nasıl yaşayacaktım? Ben de, Mehmet de… İkimiz de sana borçluyuz. Sen benim canımsın, canım… Seninle lokmamı, erkeğimi bile paylaşırım ben…”
“Peki, biz bu şekilde konuşuyoruz da, bakalım Mehmet isteyecek mi beni?”
“Orası kolay kızım… Sen biraz sonra şöyle bir yarım saatliğine falan dışarı çık. Ben Mehmet'in ağzını ararım, seni nasıl bulduğunu falan sorarım. Duruma göre hareket ederiz, ayarlarız bir şeyler!”
“Tamam canım… Ben de zaten markete gidecektim!” dedi.
Ben mutfağa gidip yiyecek bir şeyler hazırladım, sonra da üzerimi giyinip Mehmet’i uyandırdım, birlikte atıştırmak için… Serpil yanımıza geldi ve
“Mehmet, ben markete gidiyorum, bir ihtiyacın var mı?” diye sordu. Bizimki de,
“Ya sigaram bitti, hem senin için bir mahsuru yoksa bira da alır mısın?” dedi. Serpil, “Tamam!” deyip çıktı. Ben de kucağına oturup sarıldım. Bir yandan öpüşüp koklaşırken, bir yandan bizimkinin ağzını aramaya başladım,
“Eee aşkım, Serpil’i nasıl buluyorsun? Güzel kız değil mi?” dedim.
“Valla aşkım böyle bir arkadaşın olduğu için çok şanslısın! Çok iyi, temiz kalpli, gerçekten güzel ve alımlı bir kız!” dedi. Benim kıskanç olmadığımı, Serpil'i de çok sevdiğimi bildiği için bu şekilde her şeyi rahat rahat konuşabiliyordu.
“Biliyor musun, bütün gece sesimizden uyuyamamış!” deyince,
“Hadi be… Desene daha ilk geceden rahatsız ettik kızı!” dedi.
“Yok aşkım, rahatsız olmamış da…”
“Uyuyamamış dedin ya bebeğim…”
“Sadece seslerimizi duyunca canı çok istemiş! Aşkım, mesela biz sevişirken yanımıza gelse, bizimle sevişmek istese, o anda ne yaparsın?”
“Valla nerden bileyim aşkım… Seninle telefonda altı aydan beri konuşuyoruz. Senin huyunu suyunu biliyorum, ama Serpil’i daha dün gece tanıdım. Bilmem ki nasıl olur? Ayrıca bu sana karşı yanlış bir hareket olmaz mı?” dedi. Gerçekten sevgilimin bu cevabını takdir ettim, öpücüklere boğdum.
“Valla bana uyar aşkım. Ona da aynısını söyledim. Mutluluğumuzu Serpil'e borçluyuz. Bize evini açtı… Yatağını verdi. Eğer sen de istersen, Serpil’i de aramıza alalım!” dedim.
“Sen bilirsin aşkım!” diyerek topu bana attı.
“Serpil gelmek üzeredir, sen salona geç, ben bulaşıkları makinaya atıp geliyorum!” dedim.
Az sonra Serpil marketten döndü, biraz sebze meyve almış, birkaç tane bira, bir karton da sigara almış. Sigarayı ve biraları salonda oturan Mehmet’e verdi, sebze meyvelerle mutfağa yanıma geldi. Bana göz kırparak,
“Ne oldu? Ağzını aradın mı? Ne diyor?” diye sordu. Ben de gülerek,
“Hadi iyisin orospu, o iş tamam!” dedim.
“Ben o zaman üzerimi değiştireyim! Gel bana yardımcı ol kız, ne giyeyim?”
Birlikte yatak odasına gittik, Serpil dolaptan iç çamaşırlarını çıkardı bana gösterdi.
“Pembe tanga külot takımını giy!” dedim. Hemen benim yanımda çırılçıplak soyunup, söylediğim takımı giydi. Üzerine de kısa bir etek ve bol bir askılı giydiğinde, gerçekten çok seksi olmuştu. Götüne bir şaplak atıp,
“Seni azgın orospu seni… Tam sikilmelik oldun!” dedim, gülüştük. Mutfağa gidip meyve tabağı ve çerezleri ayarladık, salona geçtik. Bizimki Serpil’i görünce,
“Oooo, bu ne Serpil yaa? Özel bir gün mü bugün?” dedi. Serpil de,
“Hayır canım, senin için giyindim!” dedi, oturdu.
"Ben de üzerimi değiştirip geleyim bari…” dedim. Şimdi hazırlanma sırası bendeydi. İçeri geçtim, Serpil’in iç çamaşırlarından bir tane tanga takım da kendime seçtim, giydim. Üzerine de sadece çok kısa ve bol bir şort giydim, şort ve sutyenle salona çıktım. Bizimkiler biraları açmışlar içmeye başlamışlardı bile. Beni o şekil gören Serpil,
“Bu ne kız, üzerini giymeyi unutmuşsun!” deyip güldü.
“Yok kızım, unutmadım. Hava zaten sıcak, evde de bir sevgilim, bir sen varsın, sizden mi utanacağım?” dedim ve oturdum. Hemen bir bira da bana açıp verdiler. Üçümüz birlikte hem içiyor, hem sohbet, muhabbet, gırgır yapıyorduk. Derken Serpil hafif hafif amını götünü bizimkine sergilemeye başladı. Ben Serpil’e göz kırparak,
“Bu ne kızım? Amın götün meydanda, kıçında etek var mı yok mu belli değil… Bari üzerindekileri çıkar da rahat et!” dedim. Serpil de,
“Tamam hayatım, seni mi kıracağım!” diyerek eteğini ve askılıyı çıkardı.
Bizimkinin gözleri fal taşı gibi açıldı. Önüne baktım, yarrağı çoktan çadırı kurmuştu. Ben rahat durur muyum, hemen kalktım. Ben de şortumu sutyenimi çıkardım ve bizimkinin kucağına bıraktım kendimi, dudaklarına ateşli bir öpücük kondurdum ve yarağını avuçlayarak,
“Yarağın taş gibi olmuş aşkım, yoksa Serpil’le sevişmek mi istiyorsun?” dedim. Mehmet de,
“Sadece Serpil’le değil, ikinizle de istiyorum!” dedi ve film orada koptu. Serpil hemen geldi ve yapıştı bizimkinin dudaklarına. Bir Serpil öpüyor, bir ben, deliler gibi öpüşüyoruz. Mehmet’in de bir eli Serpil’in amında, bir eli benim amımdaydı.
Oradan kalktık yatak odasına geçtik. Mehmet sırt üstü uzandı yatağa. Serpil’le birlikte üzerimizde kalanları da soyunup, Mehmet'in şortunu çıkardık, birimiz yarağını birimiz taşaklarını yalıyoruz. Serpil hemen bizimkine amını döndü ve onlar 69 oldular.
Mehmet Serpil’in amını yalarken beni de ihmal etmiyor, hem amımı hem götümü parmaklıyordu. Üç kişi grup daha harika oluyormuş. Birbirlerini yaladıktan sonra Serpil hemen yatağa uzandı ve bacaklarını açtı,
“Hadi erkeğim gir içime!” demeye başladı. Ben de,
“Hadi aşkım sik şu orospuyu da aklı başına gelsin! Amını götünü sik parçala orospunun!” dedim.
Mehmet Serpil’in bacak arasında yerini aldı ve yarağını bana biraz yalattıktan sonra bir kaç hamlede Serpil’in amına kökledi. Serpil kaçmaya çalışıyor, ama bizimki tutmuş bir kere, bırakır mı, seri bir şekilde sikmeye başladı. Serpil çığlık üstüne çığlık atıyor, ama dinleyen kim! Kısa bir süre sonra Serpil,
“Hadi aşkım, kökle, hızlı hızlı sik, parçala her yerimi, bu amım da götüm de feda olsun sana!” demeye başladı.
Serpil Mehmet’e bunları söylerken, bir eli de benim bacaklarımda dolaşıyordu. Birden bacağımdan tuttu, beni kendine doğru çekip,
“Gel kız, amını yalamak istiyorum senin!” dedi. Serpil’in bu isteği ilk baştan tuhaf geldi bana, daha önce hiç böyle bir yaklaşımda bulunmamıştı. Mehmet de,
“Yalayın birbirinizi orospular!” deyince, amım Serpil’in ağzına gelecek şekilde çıktım üstüne ve Serpil yalamaya başladı. Aman Tanrım, bu ne güzel bir şeydi, daha ilk dil darbesinde beni uçurmaya yetti. Mehmet Serpil’in amından çıkıp benim götüme girmeye başladı. Dün gecekinden daha rahat ve zorlanmadan almıştım.
Mehmet beni götümden sikerken, Serpil’in ve benim dudaklar birleşmiş, lezbiyenler gibi birbirimizi somurup duruyorduk. Mehmet daha fazla dayanamayıp götümün içine patladı.
Yatakta uzanmış, biz sigara içerken, Serpil daha doymamış olmalı ki, Mehmet’in inik yarağını ağzına almış, kaldırmaya çalışıyordu. Tabi bu arada bir eli de benim amımdaydı.
Serpil en sonunda emeline kavuştu, Mehmet’in yarağını kaldırdı ve yarağın kafasına bolca tükürüp, hemen üstüne oturdu ve zıplamaya başladı. Az önce amına ilk kez alırken bağıran Serpil, şimdi zevk çığlıkları atıyordu. Biraz sonra Mehmet bunu üstünden kaldırıp önüne domalttı.
Şimdi götten sikilme sırası Serpil’deydi. Serpil götten sikileceğini anlayınca çekmeceden kaydırıcı kremi çıkartıp verdi bana, ben de kremi götüne güzelce yedire yedire sürdüm. Aşkım yarağını Serpil’in göt deliğine dayadı, hafif bastırıp çekiyor, fakat sokmuyordu. Serpil yalvarmaya başladı,
“Hadi daha fazla delirtme beni, sok şunu götüme, sik parçala götümü!” diye. Aşkım da yavaşça sokmaya başladı. Soktukça Serpil inliyor, çığlıklar atıyordu. Sonunda hepsini götüne almayı başardı…
Sevgilim buraya tatile gelmişti, ama onu daha çok yoruyorduk. On gün boyunca, üçümüz birlikte yedik içtik, dinlendik ve sikiştik.
Ve ayrılık vakti geldi, aşkım memleketine geri döndü. Ama biz Serpil’le karar vermiştik, aşkımı buraya alacaktık. Burada ona bir iş ayarladık ve tekrar çağırdık.
Mehmet karısından boşanıp geldi. Şu anda burada özel kişilerin koruması olarak, düzgün bir maaşla çalışıyor. Ben de kocamdan boşandım ve üçümüz Serpil’in evinde yaşamaya başladık.
Mehmet en sonunda bana evlenme teklifi yaptı. Çünkü yeni kayınvalidem torun sevmek istiyormuş.
Mehmet’le evlendim ve şu anda 7 aylık hamileyim. Karnımın iyice büyüdüğü bu günlerde ben sikişemiyorum, ama kocam, ben ve Serpil çok mutluyuz.
En azından gözüm arkada kalmıyor, acaba başka kadınlara gidiyor mu diye düşünmüyorum. Nasılsa evde her daim emrine amade Serpil var. Hem başka kadınlara gidiyorsa da yarağı sağ olsun, kocama tüm amlar feda olsun!
Adım Handan 28 yaşındayım, 6 yıllık evliyim. Eşimle her konuda uyum içerisinde, yaşayan ve paylaşan, birbirini anlayan saygılı ve renkli bir yaşantımız var.
Kapı komşum ve en yakın arkadaşım,sırdaşım Sevim de benimle aynı ölçü ve boylarda ela gözlü hafif minyon ve yüzü çok tatlı, harika bir insan. İkimiz de sevilen sayılan ve aynı zamanda tüm erkeklerin dikkatini çeken iki bayanız. Ama kendi eşlerimizden başkalarıyla samimi bir konuşma ortamına dahi girmedik bunu belirteyim.
Sevimle birlikte bir sohbetimizde cinsel hayatımızı konuşurken ortaya çıktı ki, ikimizin de bu konuda şikayeti vardı. Eşlerimizle sevişmelerimiz topu topu on dakika sürmüyor, onlar tatmin olabiliyor ama biz hep yarım kalıyorduk.
Sevim’le her şeyimizi paylaşırız, onunla arkadaşlığımız on yıl kadar öncesinden başladı. Atandığımız yerin en güzel, en genç ve bekar elemanları bizdik, bu yüzden herkesin gözü bizde, çapkınlar bize yiyecekmiş gibi bakarlar, iş çıkışı hepsi sırayla bizi evlerimize bırakmak için kuyruğa girerlerdi.
Biz ise bunların hiç birine aldırmaz yüz vermez ikimizi birbirimizden ayrılmazdık. İki yalnız bekar kurda kuşa yem olmamak için aynı evi paylaşıyorduk.
Çalıştığımız kurumda atama ve terfiler oldu başımıza yeni ve genç bir müdür ve iki tane müdür yardımcısı atandı. İkisi bekardı ve yakışıklıydılar. Müdürümüz Hakan bey bana evlenme teklif edince aklım gitti başımdan, hemen kabul ettim iki üç ay sonunda da nişan ve düğün evlendik şimdiki oturduğumuz lojmana yerleştik.
Birkaç hafta sonra Müdür Yardımcısı Kemal Bey Sevim’e evlenme teklif etti. Onlar da evlenince bizim karşı daireye yerleştiler. Mutlu bir tabloda yaşantımız sürüyordu.
Hemen her akşam birlikteydik. Sevim’le gündüzümüz zaten ayrı geçmezdi. Ya ben ya da o kocalarımız işe gider gitmez çocuğu kaptığımız gibi soluğu birbirimizin evinde alırdık. Bir gün Sevim böyle bir sabah bir soru sordu,
“Mutlu musun Handan?” dedi.
“Evet” dedim. “Sen değil misin güzelim?” diyerek sarıldım.
“Yok…” dedi “Kastettiğim bunlar değil.. Yani… Cinsel yönden ne durumdasınız? Eskiden ne olursa olsun paylaşacağımıza yemin etmiştik hatırlıyor musun canım?”
“Tabi bi tanem ne oldu, anlatsana, nedir canını sıkan?”
“Hakan’la sevişmeleriniz nasıl?”
Tam damarıma basmıştı ben de oflaya puflaya pek bir şey olmadığını eski heyecanın kalmadığını falan anlattım.
On dakika sevişiyoruz onun işi bitiyor öpüyor beni uyuyoruz. İçim sızlıyor. Eski saatler süren sevişmelerimizi özlemiyor değilim hani…” dedim.
O da aynı dertten yakındı. Üstelik bizimkiler iyi arkadaş olduğu için nereye gitseler birlikte gidiyorlar. Kuşkulanmıyor da değildik hani çapkınlık mı yapıyor bunlar diye ama sosyal tesislerden başka yerlere de pek takılmazlar, sosyal tesisler de gözümüzün önündeydi.
Sevim Kemal’le bu konuyu görüşmüş erotik dergiler falan getirttirmiş birkaç gün onlara baktık. Hatta Sevim’le bu dergilerin mektup ve forum köşelerindeki erotik hikayeler bizi öyle etkilemişti ki özellikle eş değiştirme fantezileri birbirimize bakıp gülerek ne güzel ortam demiştik. Ama teklif değildi tabi bu.
Bir süre sonra “biz sıkılıyoruz bilgisayar alın ya da işe başlıycaz” dedik. Onlar da “oturun istediğiniz bilgisayar olsun” dediler bir tane düz üstü bilgisayar aldılar bize. Bilgisayar kullanmasını iş yerinden biliyorduk, alışmamız birkaç gün almadı bile . İnternete falan da bağlandık.
Sevim’le artık ayrılmaz olduk. Bizimkiler işten çıkıp eve geldiklerinde ben evde yoksam eşim biliyordu ki Sevim’lerde bilgisayar başındayız, Sevim’in eşi onu evde bulamazsa direkt bize geliyordu. Bizi bilgisayar başında buluyorlardı.
Özellikle seks hikayelerini okuyorduk, bunların da en çok eş değiştirme bölümlerini okuyorduk. Bir gün yine Sevim’lerde yatak odasında eş değiştirme hikayelerinden birini okurken Sevim diz üstü bilgisayarın kapağını kapatarak,
“Ya, bizim halimiz ne olacak? Ne yapacağız biz? Bunları okuyoruz ama hayatımıza etkisi ne?” dedi. Durduk birbirimize bakıp gülümsedik, aynı şeyleri düşünmüştük yine…
“Tamam Sevim hayatımıza biraz heyecan katalım o zaman… Bu işten erkekler çok tahrik oluyor anladığım kadarıyla… Eh, biz de öyle… ” dedim.
”Kesinlikle… Şu sünepe ev kadınlığını bırakalım. Ortamı hareketlendirelim. Biraz flört takılalım kocalarımıza… Sen benimkine, ben seninkine…” dedi.
Oturup neyin nasıl olacağını konuşmaya başladık. Eşlerimizin bizden başka kadınlarla birlikte olup bizi aldatmalarını beklemektense iki kafadar kafa kafaya verip bir dizi plan hazırladık.
Unutmadan söyleyeyim biz iki üç güne bir ya Sevim’lerde ya bizde, özellikle hafta sonları eğleniriz. İçkiler içilir, danslar, oyunlar gibi eğlencelerle sabahı ederiz bazen, ya bizde ya onlarda sızıp kalırız. Aslında öyle iç içe yaşıyoruz ki..
Anlaştık aramızda… Birbirimizin eşlerini motive edecek ve yine birbirimizin eşlerine çaktırmadan kur yapacaktık. Hemen işe koyulduk
İlk akşam eşlerimiz gelince aynı gece ikimiz de seviştik bizimkilerle… Her zamankinden biraz daha ateşliydik, olay bizi havaya sokmuştu. Tam sevişmenin güzel bir yerinde Hakan’a Sevim’i nasıl bulduğunu sordum, sevişmenin tam ortasında, içimde gidip gelirken,
“İyi, güzel kadın senin gibi…” dedi,
“O seni çok beğeniyormuş…” dedim. Durdu bana baktı, gülümsedi.
“Kendisi mi söyledi?”
“Evet dedim. Bu gün erkeklerden laf açıldı da…”
“Başka bir şey söyledi mi?”
“Yok, söylemedi…” dedim, daha ateşli sevişti benimle…
Sabah oldu. Bizimkiler gider gitmez Sevim bana damladı.
“Ne oldu, gece nasıl geçti?” dedi meraklı gözlerle… Gülerek,
“Önce sen anlat bakalım…” dedim.
O da akşam aynı bizim gibi sevişme anında eşine benim ondan hoşlandığımı beni nasıl bulduğunu sormuş, kocası da benimkiyle aynı yanıtı vermiş. Ben de anlattım, rahatladık, her şey istediğimiz gibi gelişmişti. Eşlerimiz ters bir tepki vermeyecekti anlaşılan…
Hemen hazırlandık ve akşam için alışveriş yaptık. Ertesi gün tatil olduğu için bu akşam içkili bir sofra hazırlayıp bazı şeylerin ufak ufak yaşanmaya başlaması ve elektriklenmelerin yaşanma zamanı gelmişti.
Akşama güzel bir sofra hazırladık. Bizimkilere telefon açıp hiçbir mazeret kabul etmediğimizi, işten çıkınca doğruca eve gelmelerini söyledik.
Biz de hazırlandık. İkimiz de kısa bir mini etek, altına yok denecek kadar minicik dantelli beyaz külotumuz ve üzerimizde aynı takım body giyinmiştik. Sevim’le birbirimize bakıp,
“Hadi bakalım bu akşam bizimkilere biraz heyecan yaşatalım, finali yılbaşı gecesi patlatırız…” dedik. Bizimkiler geldi, bizi seksi ve şık görünce önce bir ıslık çaldılar, sofrayı gördüler Hakan,
“Unuttuğumuz bir şey mi var? Sonradan mahcup olmayalım, neden bu kadar özenle hazırlandınız?” dedi.
“Aşkım, özel bir şey yok. Sevim’le sıkıldık değişik bir şeyler olsun istedik. ” dedim.
“Çok güzel olmuş, siz de, sofra da harikasınız…” dediler.
Hoş geldin faslında ben Kemal’e de uzanıp öptüm. Öperken gözlerinin içine bakarak gittim yanına ve elinin içini okşayarak ve dudaklarımın kenarını dudaklarına değdirerek öptüm.
Bana şöyle bir baktı. Şaşırdı biraz ama hemen toparladı. Sevim de aynı şekilde yaptı ve eşimi elinden tutup sofraya buyur etti, öyle olunca ben de Kemal’e aynısını yaptım.
Beyler keyiflenmişlerdi. Yarı şaşkın, yarı memnun, kendilerini bize bırakmışlardı. Ben Kemal’in karşısına Sevim de eşimin karşısına oturdu. Işıkları söndürdük ve gece lambaları ve mumları yaktık sadece…
Böylece masa altından bir şeyler olursa kimse birbirini görmezdi. Sevim’le her hareketi ölçülü ve birlikte atıyor, hem bundan zevk alıyor hem de eşlerimizi memnun ediyorduk, bu harikaydı.
Derken yemek faslı bitti ve içkiler servis edildi. Bir iki derken erkekler hafif çakırkeyif olmuş, biz ne dersek onu yapıyorlardı. Sevim müzik setine slow bir paça koydu eşine müsaade ederse Hakan’la dans etmek istediğini söyledi. O da
“Tabi neden olmasın… Yabancı mıyız yani…” dedi. Ben de
“Kemal’cim, sen de beni dansa kaldırır mısın?” dedim.
“Memnuniyetle…” dedi.
Loş ışıkta dans ederken erkeklerimize iyice sokulduk. Sevim’e baktım, Hakan’a iyice yapışmış, bacağını bacak arasına sokmuş onu uyarıyordu. Ben de aynı vaziyette Kemal’e basınç yapıyordum.
Kemal eliyle çaktırmadan kazayla olmuş gibi kalçalarımı okşadı. Heyecandan titriyordu. Ben yüzüne bakıp gülümseyince öyle rahatladı ki… Daha da yaklaştı. Çekinmese beni ayakta becerecek haldeydi.
Bu ortamda daha fazla ileri gitmek istemiyorduk. Çünkü asıl büyük planımız birkaç gün sonraki yılbaşı gecesineydi ve üç dört gün tatil vardı arkasında… Her bakımdan iyi olacaktı. Neyse dansı bırakıp,
“Ben mutfağa gidiyorum, bulaşık makinesine bakayım” dedim ayrıldım. Ama arkama bakarak Kemal’e gülümseyerek gittim. Sevim’le eşimin dansları devam ediyordu ve bizi görecek halleri yoktu.
Beklediğim gibi Kemal hemen arkamdan mutfağa damladı. Ben lavaboya eğilmiş, çapkınımı beklerken birden arkamdan sarıldı. Hem telaşlıydı, hem de öpmeye çalışıyordu. Aleti sertleşmiş, arkamdan bastırıyordu.
İçim ısınmış altım ıslanmıştı, dayanacak durumda değildim. İlk defa yabancı bir erkeğin aletini hissediyor, ilk defa kocamdan başka bir erkeğin dudakları boynumda yanaklarımda geziyordu.
Şaşırmış gibi, kurtulmaya çalışıyormuş yaparak arkamı döndüm. Kemal’in allak bullak olmuş, göz bebekleri şehvetle büyümüş, istek dolu yüzüyle burun buruna geldim. İkimiz de nefes nefeseydik. Hemen dudaklarıma yumuldu.
Heyecandan titreyen elleri göğüslerimde, kabaran önüyle mutfak bankosuna dayadığı kasıklarımda, mini eteğin altındaki bacaklarımda dolaştı aceleyle… Kısa bir süre vücudumu okşayan ellerinin, dudaklarımı vantuz gibi emen erkek dudaklarının tadını çıkardıktan sonra, nazlanıyormuş gibi biraz ittim,
“Ne olur yapma Kemal, bizimkiler görecek şimdi…” dedim neolurbırakmadevamet diye yalvaran sesimle…
Sanki asıl büyük sorun Kemal’in, beni, yani arkadaşının karısını mutfakta kıstırıp öpmesi, mıncıklaması değil de, yakalanmaktan korkmammış gibi… Elleri kalçalarımdan, dudakları dudaklarımdan zor ayrıldı benden… Kabaran önüne bastırarak oluşan çadırı kaybetmeye çalıştı güya bana çaktırmamaya çalışarak…
Salona girdik, bizimkiler ortada yok… Işığı yaktım. Hemen balkon kapısından içeriye girdiler. Sevim’in makyajı, eli yüzü birbirine karışmış, ruju eşimin dudaklarına bulaşmıştı.
“Balkona çıkıp biraz temiz hava alalım dedik…” diye açıklama getirdi kocam…
Güldük hep beraber… Neşe içindeydik. Hemen ışığı tekrar söndürdüm. İçim içime sığmıyordu. Kemal gözümün içine bakıyordu, tekrar bir fırsat yaratılabilir mi diye…
Kocamın bakışlarını da sürekli Sevim’in üzerinde, mini eteğinin altında durmadan verdiği frikiklerde yakalıyordum. İki erkek de kıvama gelmişti, tam istediğimiz gibi… Bir heyecan fırtınası yaşamıştık, elektrikli ortam devam ediyordu.
“Saat geç oldu, yatalım artık…” dedik.
Misafirlerimizi uğurlarken tekrar öpüştük. Ama bu defa loş ışıkta belli olmadığı için biraz daha serbest hissettim kendimi… Kocam Sevim’le vedalaşmakla meşgulken, ben telefonunu içeride unuttuğu aklına gelen Kemal’le beraber salona dönmüştüm.
Telefonu bulup Kemal’e verirken ellerimiz birbirine değdi. Kıvılcım çaktığını hissettim. Tam salondan dışarı çıkarken kapının eşiğinde kolunu tuttum, çıkmasına engel oldum,
“İyi geceler Kemal” diyerek üzerine abandım ve göğüslerimi onun göğsüne bastırarak dudağının kenarına haddini ve amacını aşan kaçamak bir hoşça kal öpücüğü kondurdum.
Ama Kemal bununla yetinmedi, bir koluyla belimden tutup öperken, diğer eli elbisemin üstünden mememi avuçladı. Hırsla dudaklarımı öpmeye başladı. Zorlukla kendimi kurtardım.
Çıkıp kapıya yöneldiğimizde kapının önünde duran kocamın bizim geldiğimizi görmesiyle Sevim’in kalçalarını okşayan elinin telaşla ayrıldığını görüverdim. Sevim, sanırım yüzünün kızarıklığını bana ve kocasına belli etmemek için arkasını dönmüştü.
Gülümsedim. Her şey istediğimiz gibi gidiyordu. Tam arkamdan gelen Kemal’in de bu sahneyi gördüğüne emindim. Ama o da ses çıkarmadı… Başka zaman olsa bir telefonu içeriden almanın kaç dakika süreceğini merak edip mesele çıkarabilecek kocam da… .
Herkes kendi alemindeydi. Yalnız kalınca ortalığı şöyle bir toparladım. Aklım karmakarışıktı, Hakan’ın yüzüne bakamıyordum. Hakan da kumanda elinde, gözü televizyonda, aklı başka yerlerde, zaplayıp durdu. Bir kelime bile konuşmadık yatana kadar…
Kocam gitti önce yatağa, sonra ben… Makyajımı çıkarıp dişlerimi fırçaladığımda o yatmıştı bile…
Uyuduğunu düşünerek sessizce üzerimdekileri çıkardım, soyundum. Geceliğimi giymek için eğildiğimde, yattığı yerden birden elini uzatıp bileğimi sımsıkı kavradı.
Yüzüne baktım. Gece lambasının loş ışığında gözleri kor gibi parlıyordu. Elimi bırakmadan diğer eliyle üzerindeki örtüyü kaldırdı, çırılçıplaktı. Bacaklarının arasında erkekliği taş gibi dikilmiş, tavana bakıyordu.
Kendine çekti, yatağa yatırdı aceleyle… Bir yandan dudaklarımı koparırcasına öperken, diğer yandan da üstümdeki tek giysi olan ince dantel külodumu homurdanarak, hırsla, yırtarcasına çıkarıp bacaklarımın arasına girdi. Ve hiç olmadığı kadar hırsla, şehvetle içime sapladı erkekliğini…
Akşamdan beri ıslanmış, sular içinde kalmış olan kadınlığım da hevesle kabul etti bu hediyeyi… Aynı hırsla üstümde gidip gelmeye başladı.
Ertesi günü Sevim yanıma geldi. Kahve vermek isteyince, heyecan ve merakla,
“Bırak şimdi kahveyi… Akşam ne oldu aranızda?” diye sordu, ben de anlattım.
“Siz ne yaptınız? İki yaramaz çocuk gibi balkondan çıkıyordunuz…” dedim.
Biz mutfağa gidince kocam temiz hava almayı bahane ederek salonun ışığını söndürmüş ve balkona çıkmışlar. Karanlık balkonda heyecan içinde, bizim gelmemizden korka korka, ufak öpüşmeler, sevişmeler yaşamışlar. Eşimin çok güzel öpüştüğünü söyledi Sevim…
İlk anda içim burkulur gibi olduysa da, akşam Kemal ile mutfakta, vedalaşırken kapıda yaşadığımız adrenalin dolu anlar geldi gözümün önüne… Aldığım zevk, heyecan duygusu… Ya, geceyi beni yatağa atarak noktalayan kocamın altında geçirdiğim fırtına dolu dakikalar…? Gerinerek,
“Kemal de öyle…” dedim. “Senin kocan da harikaymış…”
“Ne yapıyoruz Handan? Tamam mı, devam mı? Pişman olmayalım sonra…”
“Arkadaşım, geri dönemeyiz artık… Geri dönüşü olmayan yola girdik bile… Birbirimizin kocasına kuyruk salladık, baştan çıkardık, bir takım şeyler yaşadık… Sen ne diyorsun peki?”
“Bence de devam…” dedi. “Gece kocanla kaçamak sevişmenin üzerine, eve gidince Kemal öyle bir saldırdı ki üzerime… Sanki seninle tam anlamıyla bir şey yapamamasının acısını benden çıkardı… Hem de defalarca… İnan bacaklarım titriyor hala… Unutmuşum bu zevki, heyecanı yaşamayı…”
Akşam iş çıkışı der demez eve damladılar. Sevim’lerde toplanmıştık. Yemekten sonra biraz oturduk. Erkekler hep birbirini kolluyordu. Ben mutfağa gitsem yardıma Kemal geliyor. Sevim ayrılsa Hakan bir bahane uydurup peşinden gidiyordu.
Yani bizimkiler fırsat yaratmaya çalışıyorlardı. Ama biz aramızda anlaştığımız gibi, kaçamak öpücüklerden ve oramızı buramızı okşamalarından daha ilerisine izin vermiyorduk.
Artık yalvarıyorlardı bir şeyler olsun diye ama iki erkek aynı yerde çalıştıklarından ve birbirlerinin yüzüne bakacaklarından ters bir olay yaşanmasın düşüncesiyle aynı ortamda olmamasına özen gösteriyorduk.
Bu öyle hafife alınır bir olay değildi, hem dikkatli olunmalı, hem de seviyeli olmalıydı. Bu yüzden çok güzel hazırlandık ve onlar istedikçe biz sonra diye atlattık.
Ve yılbaşı günü geldi çattı. Öyle bir hazırlandık ki. Şamdanlı mumlu mükellef bir ziyafet sofrası… Her türlü içkiler… Üzerimizde yılbaşı eğlencesine yaraşır askılı dekolteli giysiler… İçimizde minicik dantel iç çamaşırları, jartiyer çorapları, yüksek topuklu iskarpinler…
Bizimkiler yılbaşı protokol kutlamalarını bitirip saat on gibi eve gelmişlerdi ve asıl eğlence şimdi başlıyordu. Onlara unutamayacakları gecelerin ilki ve en güzeli olacaktı bu gece…
Masaya geçtik. Işıklar karartıldı, mumlar yakıldı, her şey hazırdı. İçkiler içilmeye, şarkılar söylenmeye başladı. Eğlence yükünü aldığında masa altından eşler karşılıklı birbirini okşayarak uyarıyordu.
Bir kaç kadeh sonra aramızda işaretleşerek Sevim’le ikimiz içmeyi kestik. Durumu idare edebilmek için ayık olmamız gerekiyordu. Kalkıp müzik setine hareketli, baştan çıkarıcı bir oryantal müzik koydum. Salonun ortasında kıvırmaya başladım.
Durmadan dönüyor, çalkalıyor, eğilip bükülüyordum. Erkekler gözlerini bana dikmişler, yalanarak bakıyorlardı.
Sevim durur mu, o da kalktı. Erkekler alkış, tempo, bağırışlarla bizi teşvik ediyor, biz de alabildiğine kıvırıyor, çalkalıyorduk kalçaları…. Mini etekler açılıyor, külotlarımıza kadar görünüyor, biz aldırmadan oynamaya devam ediyorduk.
Erkeklerin önüne gittik, ben Kemal’in önünde, Sevim kocamın önünde diz çöküp arkaya kıvrıldık, para takmalarını istedik. Kocam Sevim’in alnına para takarken, Kemal başımı tutup alnıma öpücük kondurdu, ıslanan alnıma parayı yapıştırdı.
Kocamın bunu görecek hali yoktu, gözünü Sevim’in önünde titrettiği iri memelerine dikmişti.
Yorulana kadar dansöz gibi kıvırdık. Sonra Cd bitti, oturduk. Ben,
“Midem bulandı, lavaboya gidiyorum…” diyerek masadan ayrıldım.
“Tombala değil ama her zamanki gibi eşli kağıt oyunu oynayalım. Yalnız bu gece yılbaşı… Karı koca eşleşmeyelim. Bu gece eşleri değiştirelim. Ben Hakan’la, sen de Kemal’le ol. Eğlenceli olur, ne dersiniz?”
Bu masumane konuşmanın içindeki “eşleri değiştirelim” ifadesi bile içimi titretmişti. Heyecanla,
“Bence tamam, güzel olur…” dedim.
Beyler de kabul edince kağıtları getirdim, herkes içki kadehini yanına alıp, salondaki sehpanın etrafında oyuna başladık. Bir gırgır, şamata gidiyordu. Benim aklıma geldi,
“Eee? Nesine oynuyoruz peki? Kaybedenlere cezalar veriyorduk, bu gece ne ceza verelim?” dediğimde yine bir şamata koptu.
Abuk subuk öneriler uçuşuyordu havada… İçkinin tesiri kendini göstermeye başlamış, kahkahalarla gülüyorduk her şeye… En saçma öneri yine Sevim’den geldi,
“Bu gece yılbaşı… Her oyunda kazananlar, kaybeden eşinin üzerinden bir giysi çıkarsın.”
Susup birbirimize baktık, sonra neşe içinde kabul edildi bu öneri… Kağıt oyunlarında kendine çok güvenen kocam, karşısındaki Sevim’e sesleniyor,
“Merak etme ortak, oyun bittiğinde biz giyinik kalırız, bunlar don gömlek kalır, merak etme sen…” diyordu.
Dediği gibi de oldu. İlk eli Kemal’le ikimiz kaybettik. Kocam benim boynumdaki inci kolyeyi çıkardı, Sevim de kocasının boynundaki kravatı… İkinci el yine aynı, ayakkabılarımız gitti. Üçüncü el biz kazandık, bu böyle karşılıklı sürüp gitti.
Ama yavaş yavaş başlangıçtaki şamata bitmeye başlamıştı. Üzerimizdekiler çıktıkça ortalığa gergin, elektrikli bir hava hakim olmaya başladı. .
Bizim kaybettiğimiz bir elde, üzerimde dantel sütyenim, Kemal de atletiyle kalmıştı. Sonraki el yine kaybettik. Bu kez sıra eteğime geldi mecburen, çıkaracak o kalmıştı…
Kocam titreyen elleriyle eteğimin kopçasını açtı, eteğimi sıyırmaya çalıştı. Kalçalarımı kıvırarak indirmesine yardım ettim. Yavaş yavaş sıyrılan eteğim yere indiğinde dantel külodum ve jartiyer çorabımla kalakalmıştım.
Sevim de kocasının pantolon fermuarını açıp indirmekle meşgulken, Kemal gözleriyle beni yiyecek gibi bakıyordu bana… Kocam da… Eteğim elinde gözlerini benden ayıramıyordu,
“Üfff… Harika görünüyorsun karıcım…” dedi diğerlerinin varlığını unutmuşçasına…
Kemal de pantolon indiğinde içine giydiği ufak sliple kalmıştı. Slibin içindeki alet taş gibi olmuş, eliyle onu saklamanın telaşındaydı. Her ne kadar bakmamaya çalışsam da gözümü önünden alamıyordum.
Oyun tekrar kaldığı yerden devam etmeye başladı. Artık son eli oynadığımızda biz kadınlar külot, sütyenlerimizle, erkekler donlarıyla kalmıştı.
Sevim’in beyaz transparan külodu, içindeki şekilli kesilmiş siyah kasık kıllarını meydana çıkarmış, sütyenin şeffaflığındaysa kabaran meme uçlarınının pembeliğini açıkça görebiliyorduk.
Erkeklerin aletleri ayaklanmış, çadırları kurmuş bizi gösteriyordu. Kemal’in önündeki salatalık boyutundaki taş gibi olmuş penisi neredeyse başını dışarı çıkmak üzereydi, görebiliyordum. Hakan da aynı durumdaydı.
Herkes heyecan içindeydi. Yarı çıplak, iç çamaşırlarımızla oturmuş, birbirimizi süzüp duruyorduk kaçamak bakışlarla… Herkes bir sonraki adımın ne olacağını biliyordu ama ulu orta bir şey yapmaya cesaret edemiyordu.
Kağıt oyunu tavsamaya, teklemeye başlamıştı. Hepimizin aklı başka yerlerdeydi. Bir adım atmak, olayı tetiklemek gerekiyordu. Kocam dayanamadı, pürüzlü, boğuk bir sesle,
“Eeee? Şimdi ne yapıyoruz peki?” diye soru attı ortaya… “Yenişemedik, berabere kaldık gibi… Eşit durumdayız… Bence bu oyun yeter artık…” Sevim atıldı,
“Bence de… Türk filmleri adını söyleyelim, karşı takım başrol oyuncularının adını söylesin.”
“Tamam” dedim. “Kaybedenlerin cezasını da ben vereceğim…”
Yine başladık. Ama bu arada saat geceyarısına yirmi dakika vardı ki bir olayı yaşamaya dakikaların kaldığını biliyorduk.
Birinci soruyu Sevim sordu, Kemal’le ben bildik. Biz zor bir soru sorduk, onlar düşündüler, bilemediler… Cezalarını beklemeye başladılar. Ben de biraz düşünür gibi yapıp,
“Size cezayı veriyorum…” dedim. “Ama itiraz, mızıkçılık yok, tamam mı?” Herkes kabul etti.
“Sevim’le Hakan’a iki saat oda hapsi cezası veriyorum. Misafir odasına gidip kilitlensinler ve yılbaşında biz onları çağırana dek eğlenceden tam mahrum kalsınlar. Işıklar yanmayacak, karanlıkta hücrede gibi kalsınlar.”
Kimseden çıt yok, itiraz eden olmadı. Sevim “hımm” diye şeytanca gülümsedi bana bakarak… Bu fikir birden aklıma iyi gelmişti. Eşimin önünü hiç bu kadar şişkin görmemiştim.
Gülerek, şamatayla ikisini de kaldırıp kocamı ve Sevim’i kollarından tuttum, tutukluları götüren polis gibi misafir odasına götürüp üstlerinden kapıyı kilitledim.
“İki saat sonra görüşmek üzere mahkumlar…” dedim.
Kilitler kilitlemez anahtar deliğinden bakıyordum ki arkamdan Kemal hırsız gibi yaklaşıp sarılıverdi. Çıplak yabancı erkek bedeni vücuduma değince ürperdim, hemen doğruldum. Sımsıkı sarılmıştı arkamdan…
Başımı kendine çevirmiş, dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Öyle tatlı geldi ki… Önündeki karşıdan seyredip durduğum kabarıklık şimdi arkama, kalçalarıma baskı yapıyordu.
Tam vakit kaybediyoruz diye düşünüp üzülürken, o da aynı şeyi düşünüyormuş ki, beni kollarına aldığı gibi hemen yatak odasına götürdü. Üstündeki tek giysi olan slibi çıkardı, sonra benim üstümdeki sütyen ve külodu…
Hem öpüyor hem yalıyor. Harika bir şeydi…Başka bir erkek, yatak odamda, üzerimde beni becermeye hazırlanıyor, kaslı erkek vücudu vücuduma değiyor, bacaklarım titriyor, yanıyordum. .
Ve saatler yeni yıla girmek üzereydi. Sevim’le tam yılbaşı gecesi olsun demiştik. Çünkü yeni yıla nasıl girersen öyle geçer derler, biz de böyle bir ortamda girmek istemiştik.
Yani saatler yeni yıla girerken, bizimkiler de bize girecekti… Kemal bana girecekti, kocam da Sevim’e… Ooh, ne güzel bir ortam….
Artık dayanacak gücüm kalmamıştı. Eğilip üçgenimi yalamak, şehvet sularımı içmekle meşgül olan Kemal’i üzerime doğru çektim. Aleti eşiminki kadar vardı. Kalındı, sertleşmiş, kocaman olmuştu.
Bal kutumun hizasına gelince başını hafiften ittirdi içime… Kendimi ister istemez geriye çektim. Biraz daha… Daha… Derken yarısına kadar içime girdi…
“Oohhhh…” diye inleyerek Kemal’imin boynuna sarıldım…
Ne tatlıydı… Yabancı bir erkek bacak aramda, kocaman erkekliğiyle beni beceriyordu… Biliyordum ki, kocam da Sevim’e aynı heyecanla, aynı şeyi yapıyordu.
Kemal bir yandan dudaklarımı hazla öpüyor, bir yandan yavaşça içime girmeye çalışıyordu. Bir iki ileri geri derken sabrı kalmamış olacak ki, aniden kökledi, sokmuştu köküne kadar aletini dar kutumun içine… Önce bir çığlık çıktı dudaklarımdan, sonra,
“Aahhh…” dedim. “Harikaa….”
“Beğendin mi?” diye sordu.
“Beğenmez olur muyum? Çok güzel… İçimi doldurdu, taş gibi… Oohhh… Öyle zevk veriyor ki… Ya sen?”
“Delirttin beni… Günlerdir bu anın hayaliyle yanıp tutuştum… Karımı becerirken bile seni, bu anı hayal ettim. Artık içindeyim… Öyle sıcak, öyle güzel ki… Fırın gibi yanıyor için… Beklediğime değmiş…” Boynunu emerken kulağına fısıldadım,
“Mmmm… Çok güzel yapıyorsun. Kocam da Sevim’e yapıyor aynı şeyi… Yan odada karını beceriyor. Pişman değilsin, öyle mi aşkım?”
“Ohhh… Asla… Her şeye razıyım, bu zevk devam etsin yeter ki…”
Ben de tadını almıştım. Tempolu olarak sokup çıkarıyordu. Tamamen doldurmuştu içimi… Bir yandan beni sikiyor, bir yandan öpüyor, yalıyor, bir yandan da tatlı kelimeler fısıldıyordu kulağıma… Bu ortamın sürekli devam etmesi, kesilmemesi konusunda yalvarıyordu adeta…
“Peki…” diyordum. “Her uygun ortamda, her canımız istediğinde beni sikmene izin vereceğim canım… Öyle güzel sikiyorsun ki… Bizimkiler devam etmese de, ben seni istiyorum…”
Canım benim… Beni şefkatle incitmemeden öyle güzel beceriyordu ki, sıcak sıcak ona akıyordum sanki…
Zevkten bütün benliğim bacak arama, bal kutuma toplanmış, bacaklarımın arasında tam oramda ise yabancı bir erkeğin koca aleti vardı. Kalçalarından tutup onu daha da kendime çekiyordum.
Ne kadar oldu bilmiyorum… Ben kaçıncı orgazmımı yaşıyordum, onu da hatırlamıyorum, kasıldı,
Aynı anda boşalmaya başladık. Çıldırıyordum sanki… Siki içimde damar damar atıyordu… Başka bir erkek hayat sıvısını içime, en derin yerlerime doğru gönderiyordu ve o sıvı alev alev yakıyordu geçtiği yerleri… Ama aleti sertliğinden bir şey kaybetmemişti daha… Bana sarılıp öpüyordu.
Hemen yatırıp üzerine çıktım. Elimle ayarlayarak oturdum üzerine, içime aldım. Bir müddet hareketsiz durup o sertliği, dolgunluğu içimde hissettim ve sadece kalçalarımı oynatarak üzerine uzanıp tadını çıkardım.
Sonra koca aletinin üzerine oturup kalkmaya başladım. Ne müthiş bir şeydi bu… En yakın arkadaşımın kocasının koca aletini içime almış, üzerinde zevkten köşe olmuştum.
Tamamen çıkarmayacak derecede kalkıyor, sonra dibine kadar girecek şekilde oturuyordum… Yavaşça… Her santimetrekaresini hissederek…
Bu şekilde bir kez daha beraber boşaldık ve ben üzerine yığıldım. Aletini içimden çıkarmadan öylece kaldık bir süre… Tadı damağımızda kalmıştı, hala canımız çekiyordu. Üzerime eğilip dudaklarımı öperken,
“Yeni yılın kutlu olsun canım…” dedi tutkuyla… Öpüşüne karşılık verip sarıldım,
“Senin de…” dedim. “Bütün yılımız böyle geçsin, sevişerek…”
Yıl başına başka bir erkeğin altında girmiştik ve yeni yılın hep böyle geçmesini dilemiştik. Biraz sonra toparlandık, odadan iç çamaşırlarımızı, salondan giysilerimizi alıp giydik ve içeriye gidip anahtarı kapı altından attım, Sevim’e,
“Biz Kemal’le sizin eve gidiyoruz, albümde bir resme bakıcaz, cezanız bitti mahkumlar çıkabilirsiniz, birazdan geliriz…” dedim.
Sevim durumu anlamıştı, toparlanmaları için zaman veriyordum. Yorgun bir sesle,
“Tamam…” dedi.
Biz geldiğimizde toparlanmışlar, giyinmişler, hiçbir şey olmamış gibi salonda oturuyorlardı. Ben makyajımı tazelemiştim, Sevim de öyle yapmış. Herkes sanki gecenin başındaymışız gibi giyinmiş, herkes sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi konuyu bile açmıyordu.
Hayat normal akışında, ama artık eskisi gibi değildi. İçimizde fırtınalar estirerek devam etmeye başlamıştı. Oturduk.
“Nasıldı kapalı kalmak, cezalılar?” dedim. Sevim
“Çok güzeldi… İyi ki oynamışız…” dedi gülümseyerek…
Herkes yaşadıklarını anımsayıp kısa bir gülüşme yaşandı. Sabaha doğru yattık. Erkekler ertesi gün öğleye doğru uyandılar, bizimkiler dışarı çıkar çıkmaz Sevim’i çağırdım,
“Gel bakalım, neler oldu içerde, anlat…” dedim.
Ben ona anlattım olanları, o da bana… Kocamla içeri kapanır kapanmaz öpüşmeye başlamışlar ve üzerlerindeki son parçaları da çıkarıp atmışlar. Eşim sevime güzel bir oral yapmış, Sevim de ona…
Hakan’ın işini çok iyi bildiğini, aletinin kocasınınki gibi büyük olduğunu söyledi. Sevim ilk etapta heyecandan almakta zorlanmış içine, ama sonraları tadına doyamamış… Ben de,
“Seninki de öyle… Öyle güzeldi ki, tadı hala damağımda…” dedim.
Gülüştük ve hep böyle devam etme sözü verdik birbirimize… Şimdi hala devam ettiriyoruz.
Yalnız biz bunu ulu orta hiç yapmadık. Herkes her şeyin farkında… Ama kimse birbirine bir şey söylemedi bu güne kadar… Seviye korundu… Ayrı odalarda, hatta ayrı evlerde, haftada bir veya iki defa gerçekleştiriyoruz. .
Biliyor musunuz, hep aynı tazeliğini koruyor. Eğer grup yapsaydık belki de belli bir süre sonra özelliğini yitirecekti.
Şimdi kocalarımız birbirlerinin eşlerini becerdiler, biz birbirimizin kocasının altına yattık. Herkes her şeyi biliyor ama göz önünde yapılmadığı için ve kimse bu konuda, Sevim’le ben hariç konuşmadığı için gizli yapıyormuşuz gibi devam ediyor. Ve aynı heyecanı her defasında yaşatıyor.
Sevişmelerimiz ne zaman biterse bitsin, bir araya geldiğimizde hep giyinik ve normal ev haline hiç bir şey olmamış gibi devam ediyoruz.
Bu olayın sonsuza dek sürmesini istiyoruz. Sevim’de, ben de, kocalarımız da hayatımızdan çok, ama çok memnunuz.
Kendi eşlerimizle de sevişmelerimiz eskisinden daha heyecanlı, daha zevkli, daha muhteşem geçiyor.
Uzun oldu ama, kısacası, eşlerimizi değiştirmek hayatımızın en mutlu olayını başlattı. Devam ediyoruz.
Biz kendi halinde yaşayan bir çiftiz. İki yıl önce evlendik. Kocamla birbirimizi çok seviyoruz. Ben 21, kocam 28 yaşında. Ben kocamdan başkasıyla hiç beraber olmadım, olmayı da aklımdan bile geçirmedim. Çünkü kapalı bir çevrede yetiştik. Bu arada kocam Hüsnü sekse pek düşkün değildir. Çoğu zaman ben ona yaklaşırım, benim istememle, benim zorlamamla sevişiriz genelde…
Apartmanda samimi, ailece görüştüğümüz Aysel ablalar vardı. Onlarla çok samimiydik. Birbirimize gider gelir, her şeyimizi, hele Aysel ablayla ikimiz her sırrımızı paylaşırdık. Hatta cinsel yaşantımızı bile…
Kocası Osman abi kamyon şoförüydü. Yola çıkardı sürekli. Yoldan döndüğünde Aysel abla kocasının sevişmekten perişan ettiğini, her gece seviştiğini anlatırdı.
-“Üzerime bir çıkıyor ki, kamyon gibi eziyor beni her gece… Pestilimi çıkarıyor, mahvediyor.” der, şikayet ederdi.
O bunları anlatırken aklıma benim ufak tefek kocamın, Hüsnü’nün kaburga kemikleri, yataktaki isteksiz hali gelirdi. Osman abi iri kıyım, pehlivan gibi yapılı, kaslı bir adamdı. Aysel abla 40 yaşlarında falan vardı. Bana yana yakıla, kocasının ona şakayla karışık da olsa, artık yaşlanmaya başladığından, eski tazeliğini koruyamadığından şikayet ettiğini anlatırdı.
Bir hafta sonra yılbaşıydı. Aysel ablalar bizi o gece için davet ettiler. Karı koca yemeyi, içmeyi, eğlenmeyi seven, neşeli insanlardı. Hüsnü’ye söyledim. Hüsnü metal üretimi yapan bir fabrikada çalışıyordu.
-“Ya, gitmesek karıcım… Tam yılbaşı gecesi benim gece vardiyam başlıyor. Gece yarısı olmadan servise yetişmem lazım…” dedi. Ben de,
-“Olsun gidelim, biraz olsun eğleniriz bari… O saatte biz de kalkarız zaten. Sen işe gidersin, ben de eve gelirim.” dedim.
Yılbaşı gecesi akşam saat sekiz gibi onlara gittik. Hüsnü durumunu onlara anlattı. Fakat ikisi birden itiraz ettiler, hele Aysel abla,
-“Senin işin varsa işine git, bu kızın ne suçu var? Gül tek başına eve gitmesin, yeni yıla bizimle beraber girsin. Gerekirse bizde kalır. Olmaz öyle şey!” dedi. Israr kıyamet, kocamın boynuna sarıla sarıla kalmamı isteyince Hüsnü de mecburen kabul etti.
Saat ona kadar eğlendik, tombala falan oynadık, yedik içtik. Saat on gibi ben Hüsnü’yü vardiyasına yolcu ederken, onlar da kapıya kadar uğurladılar. Hüsnü gitti, ama ben biraz tedirgin oldum. Ev sahipleri karı koca eğlenecekler, güleceklerdi ama ben tek başıma kalmıştım, yanımda kocam yoktu.
Kocam gittikten sonra içeri girdik ve televizyonda müzik ve eğlence programını izlemeye devam ettik. Bir ara Aysel abla odaya gitti, döndüğünde üzerinde incecik bir gece elbisesi vardı.
-“Aman sıkıldım dar elbiseden, şimdi rahatladım. Sen de ince bir şeyler ister misin Gül?” dedi bana…
-“Ben böyle iyiyim.” dedim utanarak. Aysel abla,
-“Aaaa olur mu? Ben böyle rahat, sen öyle baston gibi… Eğlenemezsin, rahat edemezsin. Hemen sana da rahat bir şeyler bulalım!” dedi.
-“Bilmem ki nasıl olur?” dedim.
Odaya gittik. Aysel abla dolabından incecik, siyah bir askılı elbise çıkardı. Çok açık saçık bir elbiseydi. Ben kendi halinde, utangaç bir kadınım. Hemen itiraz ettim,
-“Nasıl olur abla, ben onu giyemem!” dedim. Fakat zorla elime tutuşturdu elbiseyi,
-“Kızım bu gece yılbaşı… Bırak köylülüğü, gönlünce eğlenmene bak… Bize takıl, sabaha kadar eğlenicez bu gece…” dedi.
Verdiği elbisenin etekleri kısaydı, bu geceye kadar böyle elbise giymemiştim. Sıkılıyordum. Odaya girerken çıplak hissettim kendimi. Bir de kocamdan başka bir erkek vardı yanımızda… Ama neyse, o benim abim sayılır diyerek rahatlatmaya çalıştım kendimi… Saat geceyarısına gelmek üzereydi, Aysel abla mutfağa giderken beni de çağırdı,
-“Güzel bir yılbaşı sofrası ve mezesi hazırlayalım, bana yardım eder misin? Osman abin içmeden durmaz, bakarsın biz de atarız bir iki duble belki, olmaz mı?” dedi.
-“Ben içkiyi hayatımda hiç ağzıma sürmedim abla, siz için!” dedim.
Sofrayı hazırladık. Saat geceyarısına saniyeler kala Aysel abla ile Osman abi beni de ayağa kaldırıp, geri saymaya başladılar. Osman abi bir koluna Aysel ablayı, bir koluna da beni takmıştı. Yüksek sesle sayıyorduk, ben de onlara katılmıştım.
“Sıfır!” deyince Osman abi Aysel ablaya sarılıp kucağına aldı, kaldırıp öptü. Hatta uzunca dudağından öptü. Sonra bana yöneldi, beni de kucaklayıp, “Mutlu yıllar!” deyip beni de yanaklarımdan, ama dudağıma yakın öptü.
İçim bir tuhaf oldu. Ben ne yapıyordum? Kimse inanmazdı şu olanlara. Hoşuma gitti her şeye rağmen, ilk defa böyle değişik bir yılbaşı kutluyordum. Sonra oturduk, ben Aysel abla ile konuşurken, Osman abi içki içmeye başladı.
-“Bayanlar size de dolduruyorum!” dedi.
-“Ben içmem, siz için!” dedim.
İkisi kadeh tokuşturup içmeye başladılar. Hem sohbet ediyor, hem yiyor, içiyorduk. Ben meyve suyu içiyordum sadece… Osman abi sürekli eşine takılıyor, ona el şakaları yapıyor, kucaklıyor, öpüyordu. Bir ara ikisi de bana,
-“Meyve suyuna biraz votka katalım, bak sen de seveceksin, eğer hoşuna gitmezse içme!” dediler.
Artık dayanamadım, sürekli ısrarları üzerine kabul ettim. Önce tadı değişik geldi, ama biraz içince hoşuma gitti. Yalnız, sarhoş olurum diye korktuğum için, bir bardaktan fazla içmeyecektim. Osman abi,
-“Cenaze evinde miyiz yaa, oturmaya mı geldiniz buraya, hadi biraz da oynayın bakalım!” dedi ve oryantal bir CD koydu.
Aysel abla beni de zorla kaldırdı ve başladı kıvırtarak oynamaya… Ben utandım önce, yüzümün kızardığını söylediler. Sonra da oynak müziğin ve içtiğim içkinin tesiriyle kendimi koyverdim, döktürmeye başladım. Aslında iyi oryantal yapardım. Aysel abla,
-“Kız sen dansözlere taş çıkartırsın valla, bu ne güzel oynayış!” dedi. Osman abi de,
-“Aysel bu kızda ne cevherler varmış da haberimiz yokmuş!” dedi.
Az sonra Osman abi de kalktı bizimle oynadı. Sonra oturduk ve oynamayı nasıl öğrendiğimi sordular. Ben de kızlar arasında oryantal yarışı yaptığımızı, sürekli oynadığımızı anlattım. Aysel abla,
-“Biraz da romantik takılalım kocacığım!” deyip, slow bir CD koydu.
Odanın büyük ışıklarını söndürüp, küçük mum ışığı tipi ışığı yaktı sadece ve ışığını da loş hale getirdi. Osman abiyle dansa kalktılar. Kafaları da iyice çakırlaşmıştı. Dans ederlerken öpüşüyorlar, elleri de birbirinin vücudunu okşuyordu.
Osman abi bir ara eşinin boynunu yaladı. Beni fark etmiyorlardı sigara dumanı ve loşluktan… Ben çaktırmadan onları seyrediyordum. Aysel abla elini kocasının önüne atmış, sikini okşuyordu. Dudakları bir birinden ayrılmıyordu. Neredeyse ayakta, ben yanlarındayken sevişeceklerdi. Aysel abla benim sıkıldığımı fark etmiş olacak ki,
-“Ben yoruldum!” dedi. Ama Osman abi, sımsıkı sarılmıştı karısına, bırakmak istemedi. Aysel abla da, “Biraz da Gül’le dans et hadi, onu kaldır dansa… Ben de masadakileri toplayıp mutfağa götüreyim!” dedi. Osman abi bana döndü,
-“Madem öyle… Hadi Gül, dans edelim!” dedi, elini uzattı. Ne yapacağımı şaşırdım, istemeden elimi uzattım ona. Dansa başladığımızda Aysel abla da masayı toplamaya başladı…
Osman abi yeni yıldan neler beklediğimi falan soruyordu. Yüzü yüzüme değecek gibiydi. Nefesini hissediyordum. Vücutlarımız birbirine değiyordu zaten… İçimde bir şeyler kıpırdıyor, fakat ben duygularımı bastırmaya çalışıyordum.
Osman abi konuşmaya devam ediyordu. İlk defa bana bu kadar yaklaştığını ve beni çok sevdiklerini anlatırken, elini belimde gezdiriyor, kalçalarımı okşuyordu.
-“Ne güzel oynadın öyle, vücudun da çok güzelmiş, aslında hep böyle giyinsen ya!” dedi. Ben de bir yandan utanarak, bir yandan sürekli güzelliğimin övülmesinden gururlanarak,
-“Açık giyinirsem kocam kızar!” dedim.
-“Ama çok düzgün fiziğin var, insanlar da görsün bu güzelliğini, bak biz de sevindik!” dedi.
İçim yine tuhaf oldu. Başka bir erkek beni beğendiğini söylüyor ve beni okşuyordu. Bu arada Osman abi eşini izliyordu. Ona meyve hazırlamasını söyleyip mutfağa gönderdi…
Aysel abla gidince, Osman abinin hareketleri biraz daha cüretini arttırdı, belimdeki elini kalçama indirdi. Beni yanağımdan öptü,
-“Oh Gül… Çok güzelsin!” deyip dudağımdan öpmeye çalışırken, ben irkilerek geri çektim kendimi…
Elini bacaklarıma indirdi, zorla öpüyordu. Ben kendimi kaçırırken birden dudaklarım onun dudaklarına değdi ve Osman abi de hemen yapıştı dudaklarıma… Kocamdan başka bir erkekle hiç öpüşmemiştim. Etli dudaklarının tadı çok farklıydı. İçtiği rakının kokusu, kendine has erkek kokusuyla karışıyordu. Dudaklarıma yapışıp içine çekmesi değişikti. Ben yine kendimi toparladım,
-“Oturalım Osman abi!” dedim.
Ben oturunca, o direk mutfağa gitti… Aradan bir süre geçti, kimse gelmeyince merak ettim, yavaşça mutfağa yöneldim. Mutfağın kapısından içeriye baktım ki, aman Tanrım!
Osman abi beni öpüp okşayamayınca, gitmiş, hevesini karısından çıkarmaya çalışıyordu. Arkasında eteğini kaldırmış, külodunu dizine kadar indirmiş, amını yalıyordu. Aysel abla da,
-“Yapma Osman, içeride kız var!” diyordu. Osman abi de,
-“Siktirtme kızını lan, mazeret dinlemem ben, seni sikmeden bir adım atmam buradan!” diyordu.
Hemen Aysel ablayı tezgaha domaltıp, kendi pantolonunu ve donunu indirdi, sikini eline aldı. Ne büyük bir şeydi o öyle! Tükürükle sikinin başını ısladı önce, sonra dayadı karısın amına… Aysel abla sadece boğuk bir, “Ohhhh!” diyebildi. Osman abi kudurmuş gibi hızlı hızlı sikmeye başladı. Sikinin ancak yarısı giriyordu Aysel ablanın amına.
Az sonra siki ve taşakları Aysel ablanın kalçalarına vuruyordu. Sonra birden boşaldı herhalde, Aysel ablanın üstüne yığıldı kaldı. Ben de telaşla ve sessizce yerime geçtim. Biraz sonra, sanki hiç bir şey olmamış gibi yanıma geldiler. Gece devam ediyordu. Benim aklımdaysa Osman abinin siki vardı. Aman Tanrım, ben neler düşünüyordum. Saat iki gibi oldu,
-“Bana müsaade, ben gideyim artık…” dedim. Hemen müdahale ettiler,
-“Ne demek gitmek? Bir yere gidemezsin, bu gece salmayız seni. Bu saatten sonra nereye? Kalıyorsun burada!” dediler.
Bana konuşma hakkı bile vermediler. Aysel abla odadan ince bir gecelik getirdi. Ama gecelik tamamen şeffaftı, içi tam gözüken cinsten.
-“Yan odada giy!” dedi.
Giyip geldim, ama kendimi çıplak hissettim. İkisi de bana bakıyordu. Sütyenim ve külotum olduğu gibi belliydi. O sırada televizyonda şarkılar çalıyordu, slow bir müzik vardı. Osman abi elini bana uzatarak,
-“Hanımefendi benimle dans eder misiniz?” dedi. Aysel abla da,
-“Hadi kalk, nazlanma!” deyince, ben artık üzerimden utangaçlığımı atmıştım,
-“Tabii beyefendi!” dedim.
Biz dansa kalkarken Aysel abla esniyordu. Eline kumandayı alıp televizyonun sesini açtı. O da şarkıyı mırıldanıyordu. Kocasını hiç kıskanıyor gibi değildi, çok rahattı. Demek ki onlar alışkındı böyle yaşamaya… Osman abinin nefesi dudaklarımın ucunda, boynumda dolaşıyordu. Az sonra müzik bitti, oturduk. Osman abi içmeye devam etti. Aysel abla,
-“Benim uykum geldi, ben yatacağım. Gül, senin yatağını yan odaya açtım canım. Uykun gelince yatarsın. Osman abin daha içer. Sabah beraber kahvaltı yaparız. Tamam mı? Hadi size iyi geceler!” dedi.
-“Abla ben de yatayım artık. Sana da iyi geceler!” dedim kalktım, birlikte odalarımıza çekildik.
Ben uykuya dalamamıştım. Yaşadıklarım, Osman abinin karısını becerişi, beni okşamaları gözümün önüne geliyor, kuduruyordum. Çişim gelmişti. Tuvalete giderken yatak odalarının önünden geçiyordum, kapıları açıktı ve Aysel abla çoktan sızmıştı.
Osman abi salonda televizyona bakıyor, açık saçık bir film izliyordu. Beni fark edince,
-“Gül, uyuyamadın mı canım? Gel televizyon izle biraz, o zaman uykun gelir!” dedi.
Ben de tuvalete gittiğimi söyledim. Tuvaletten gelirken Osman abinin yanına gidip gitmemekte tereddüt ettim. Ama içimdeki dürtüler farklı şeyler de istiyordu. Sonra dayanamadım gittim yanına. Osman abi çok sevindi,
-“Gel canım, romantik bir film var.” dedi, yanına oturmam için biraz yana kaydı.
Oturdum seyretmeye başladım. Ama erotik sahneler de vardı… Az sonra ışığı söndürdü,
-“Aysel ablanı rahatsız etmesin ışık!” dedi.
Artık sarhoşluğu kalmamış gibiydi Osman abinin… Elini yavaşça bacaklarımda gezdirmeye başladı. Diğer eliyle de sikini sıvazlıyordu. Filmde iki sevgili öpüşmeye başlayınca, Osman abi de bana sarılıp öpmeye başladı.
İlk defa böyle bir şey yaşıyordum. Başım dönüyordu, hiçbir şeyi düşünemiyordum ve düşünmek istemiyordum. Kendimi salıp, karşılık verdim. Beni biraz öptükten sonra,
-“Gül’üm sana tapıyorum, seni bu gece öyle bir sikeceğim ki, tadını hiçbir zaman unutamayacaksın!” dedi ve önüme diz çöküp külodumu çekti çıkardı. Sonra bacaklarımı açtı ve amımı yalamaya başladı.
Dilini amımda hissettiğimde kendimden geçtim sanki…. Olamaz, böyle bir zevki hiç yaşamamıştım… Kocam bu zevki hiç yaşatmamıştı bana… Arada bir yalamayı bırakıp,
-“Müthiş bir güzellik bu Gül, keşfedilmemiş bir hazine var burda, sen her erkeğin hayali olacak kadınsın!” diyor, tekrar yalıyordu…
Bir yandan dilinin, içime girip çıkan parmaklarının verdiği korkunç zevk, bir yandan iltifatları başımı döndürüyor, tahrik oluyor, kendimden geçiyordum.
Beni yalayarak iki defa orgazm ettikten sonra ayağa kalktı ve sikini ağzıma verdi. Zaten kocaman bir şeydi ve ben yaladıkça daha da büyüdü siki… Bacaklarımı omzuna alıp yaşadığım orgazmlarla sırılsıklam olmuş amıma koca sikini sokmaya başladı. O koca sikin amıma bir kayışı vardı ki, kızak gibi girdi. Yarısı girip de, başı amımın çeperine dayanınca,
-“Osman abi sikin çok büyük, hepsini sokma!” diyebildim.
Ama o beni dinlememiş, hepsini sokmuştu bile. Boşalmaktan amım o kadar sulanmıştı ki, içine kolayca almıştı koca siki. Osman abi öyle zevkle, amımı yara yara gidip geliyordu ki, elinden gelse taşaklarını da sokacaktı sanki. Beni bir kez daha orgazm ettikten sonra,
-“Kocan seni götünden sikti mi hiç, haa?” dedi. Anladım ki götümü sikmeyi kafaya koymuştu.
-“Hayır Osman abi, deliğim çok küçük, girmez oraya!” dedim.
Tabii yine dinlemedi, beni çevirdiği gibi koltuğa domalttı ve götümün deliğini yalamaya başladı. Sürekli tükürükle ıslatıyor, diliyle parmağıyla götümün deliğini alıştırmaya çalışıyordu.
-“Gül, bu deliğe mutlaka girmem gerek, böyle dar deliğe girmeyeli uzun yıllar oldu. Ayselin amı götü çuvala döndü!” diyerek sokmaya çalıştı.
Ama ben çığlık atınca geri çekti. Sonra bir daha denedi, bu sefer çok acımadı. Aksine hoşuma da gitti ve başladım götümü sikine doğru bastırmaya. Kendimi nasıl kaptırdıysam artık,
-“Hadi! Hadi! Hadi sok hepsini! Del götümü! Sik götümü!” dediğimin farkına vardım.
Ben neler söylüyordum böyle? Utanmam falan kalmamıştı. Sonunda her ikimizin gayretiyle o koca yarak köküne kadar girmişti götüme… Fakat götüm çok dar olduğundan, Osman abinin siki mengeye kısılmış gibi, ne ileri, ne de geri gidiyordu. Elimi arkaya atıp taşaklarını okşamaya başlamıştım ki, Osman abi o saniye,
-“Geliyorum Güüll!” dedi ve götüme boşaldı.
Yorgun argın serilip kaldım. Osman abi koluma girip kaldırdı, banyoya götürdü, güzelce yıkadı beni… Sonra da ben odama, o da horultusu duyulan Aysel ablanın yanına gittik.
Hayatımda yaşadığım en güzel yılbaşı gecesiydi… Yılbaşına nasıl girilirse öyle devam edermiş bütün yıl… Osman abi bana girdi yılbaşında… Bütün yıl aynı şekilde, öyle de devam etti…
Abartmış gibi olmayayım ama… Sanki İskenderiye Kütüphanesi ya da Nazilerin meydanlarda yaktığı kitaplar zaman yolculuğunda geri gelmiş kadar sevindim, inanır mısınız?
♥ Şu çorap temalı resimleri hikayenin konusuna uygun olduğu için yerleştirdiğim hikayem Kırmızı Yasaklı olarak etiketleniyor.
Bir aşk üçgeni anlatan hikayeme gayet estetik bir üçlü ilişki resmi koyamıyorum.
Güzel bir seks sahnesini, sevişenlerin hissettiklerini anlattığım satırları çok güzel bir çiftin fotoğrafçılık harikası bir nü resmiyle süsleyemiyorum.
Vücudu güzel bir erkeği anlatan hikayeye çıplak bir erkeğin sanatsal, güzel bir resmini seçemiyorum. Nefis bir kadının resmi sırf memesinin ucu görünüyor diye yasaklanıyor.
Bütün güzel, nefis, bakmaya kıyılamaz harika resimlerin en can alıcı yerlerini kesmek zorunda kalıyorum.
in average
are photos
are videos
are texts
are gifs
are audio