15 sene önce eşi vefat eden bir teyzeden duyduğum bir söz; “İkimiz de öldük ama onu gömdüler sadece.”
Sensizliği saklıyorum bu yara olmadı hiç
Sen dışında asla başka birinin olmadım hiç
Güneşi görmedim hiç, şikayetçi değilim ama
Henüz yaralarımı saramadın hiç
Seninle gezmedik hiç, kokunu almadım hiç
Gözümde parlaklığı, sevinci görmedin hiç
Ne ben, ne sen göz göze gelmedik hiç
Üzülme şikayetçi değilim hiç
Sabaha senle alarmım, geceye senle uykum
Bir gündüz ellerini tutmayı bilmedim hiç
Aynı kaldırımda yürüyüp aynı tozu yutmadık hiç
Üzülme şikayetçi değilim hiç
Adam gibi bir çiçek vermedim hiç
Yanaklarının soğuk yerini ellerimle ısıtmadım
Gözyaşın olmadım hiç, özür ne bilmedim hiç
Özledim, bağışla, şikayet değil bu hiç
Özür dilerim sonbahar değilim diye solmadım hiç
Aslında neredeyim, neredesin de sormadım hiç
Gelemedim be bir bulut olmadım hiç
Boşver, bir umut doğmadı hiç
Ve sen de diyar diyar gez beni bul sanki diyor
Denemedim mi sandın gülüm bir bitmek bilmedi yol
Günbatımı, bu gurbet içime sinmedi yoo
Bu hasret bu yara çok kanıyor
Aynı şehrin aynı rüzgarını tatmadık hiç
Bizi aynı şehrin ani yağmurları ıslatmadı
Bir sabah kahvaltısı, ellerin ellerim üstünde
Kahveni yudumlarken dudaklarıma bakmadın hiç
İlginç
Başını sağ omzumun üst kısmına yaslamadın hiç
Ben de gerip göğsümü erkeklik taslamadım hiç
Ne olur çık gel başımı başka birine yaslamadım
Üzülme, şikayetçi değilim hiç
Kaderim gülmedi hiç, seninle donmadık hiç
Sırtına atıp montumu falıma bakmadın hiç
Sahi, umudun bitti mi? benim ki hayır
İlginç, senden şikayetçi değilim hiç
Sarılmak nasıl bişey? özlemek kadar zor mu?
İçime attım acımı her gece hayra yordum
Yakından bakmak peki gurbet gibi zor mu?
Belli etmesen de o gece benden fazla ağlıyordun
Son bu, çünkü sensizliği sevmedim hiç
Zor bu, acını acını kaldıramıyor vücudum ve
Son bu, sana yemin olsun beklemediğin bir ara çıkıp gelecem
Kader, başka bir son bul
Bu yüzden ölmedim hiç, ümidim kesilmedi
Kalbime ok gibi saplanan gurbet tek bir gün eksilmedi
Bu yüzden açıklarda yüzüyorum ya, bu yüzden eksiğim ve
Bu yüzden sessiz gemim
Seninle sarılmadık, çok şükür, satılık duygularla
Başka birine, başka bahara satılmadık
Kokunu bilmesem de ellerini tanımasam da
Hayalin, gözlerin ve bir çay anı masamda
Seninle yıldızlara bakmadım hiç, gökyüzün olmadım hiç
Bir umut yazdım seni
Şişenin koyup dibine mektubu yolladım, yolladım da
Sanırım sahiline vurmadı hiç
Acımdan uyumadım hiç
Birazcık açım da boşver, seninle doymadık hiç
Zaten yanında olamadım hiç
Ama üzülme senden şikayetçi olmadım hiç
Ne bir gün üzdün beni, ne bir gün kırdın
Ne kızgınım bugün sana, ne de kırgın
Ne bir gün üzdün beni, ne bir gün kırdın
Ne kızgınım bugün sana, ne de kırgın
İlginç
TALADRO - Risale
Bu şarkı, ruhuma yara bandı yapıştırıyor.
Annem bilseydi beni senin büyüttüğünü, çok üzülürdü.
“Aptallara göre insanlar ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.”
Birgün bu günler geçecek ve sen dizime başını koyup:
-“ hiç bitmeyecek sandım ” diyeceksin gülerek..
Söz. Hiç ağlamayacağım.. ♡
Sana bakan gözlerinde beni görür.
Çünkü ben ebediyen gözlerine sürgünüm..
Her gece sokağına kadar gitmişim, yanan lambasını seyredip sessizce evime dönmüşüm.
O da beni soran herkese `gelmedi` demiş.
Ben vefasız değilim..
O da haksız değil..
Çocuk: Aa…
Atatürk: Ne oldu çocuk?
Çocuk: Senin eline diken batar mı?
Atatürk: Batmaz mı?
Çocuk: Senin elin kanar mı?
Atatürk: Kanamaz mı?
Çocuk: Ama sen Atatürk değil misin?
Atatürk: Öyleyim çocuk.
Çocuk: Ama…
Atatürk: Sen şimdi bırak benim kim olduğumu… Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak, güneş seni terletecek, bu bahçede gül bitmez diyenler olacak, gül öyle yetiştirilmez böyle yetiştirilir diyenler olacak… Sen kendine şunu soracaksın: “ben burayı gül bahçesi yapmak istiyor muyum? Ben burada dünyanın en güzel güllerini yetiştirmek istiyor muyum?” Eğer çok istiyorsan; ne eline batan diken, ne de söylenenler umurunda olmayacak… Kim olursan ol tek isteğin, şu kokuyu duymak olacak… Anladın mı?
Çocuk: Anladım.
Atatürk: Aferin sana! Hadi bakalım, devam…
“Aptallara göre insanlar ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar.”
Yüz kere affettiğin insanın yüz birinci yanlışında ona kızamazsın. Sen onun defalarca aynı yanlışı yapacak cesareti bulduğu tarafsın.
Kadın erkeğin kaburgasından yaratıldı,
Ayaklarından yaratılmadı,
“Ezilmesin” diye.
Başından yaratılmadı,
“Üstün olmasın” diye.
Ama göğsünden yaratıldı,
“Eşit olsun” diye.
Kolun biraz altından yaratıldı,
“Korunsun” diye.
Kalp hizâsında yaratıldı,
“Sevilsin” diye…
Deli çığlıklar atıp avaz avaz,
Burnumun dibinden gelip geçti de yaz .
Ben, bir demet mor menekşe olsun getiremedim sana ..
“Nazım Hikmet Ran”
Köprücük kemiğinin birleştiği boşluktan öpeceğim seni.
Söz veriyorum..
Şiir nasıl yazılır o zaman göstereceğim.
Şarkıda diyor ya ;
-
“Yağmur Yağar Taş Üstüne
Bir Yar Sevdim Baş Üstüne
Sensiz gün doğsa,
Gölgem yok..”
İyi olman için verilen ilaçları hep ölmek için içtin be Ali. Miden nasıl? Göğsünden daha mı az ağrıyor şimdi?
in average
are photos
are videos
are texts
are gifs
are audio